Muhafaza-kâr Yeni Şafak Gazetesi'nin, beş erkeğe hatta daha fazlasına bedel köşe yazarı Nazlı Hanımı Objektif'de izlediniz mi geçen akşam?
İçlerinde Aytunç beyin, Yahnici'nin, Çeşnici'nin ve dahi Çelik'lerin de bulunduğu beş erkeği tek başına hâk ile yeksân etti.
AB konusunda.
Türkiye'nin her ne olursa olsun, mutlaka ve mutlaka AB'ye girmesi gerektiğini savundu Nazlı hanım.
Hayır diyenlere de haddini bildirerek.
AB hakkında Türk kamuoyunda oluşan olumsuz havanın hiç de gerçekleri yansıtmadığının altını çizdi. Hatta AB aleyhinde görülen rüya, zuhurat için olmasa da, kazurat ve benzeri şeylerin bile hayra yorumlanabileceğini ısrarla savundu.
Program izlerken sinirinden dişleri ile tırnaklarını ısıran insanlar gördüm, ertesi gün.
Nazlı hanımın AB karasevdası üzerinden bir tam gün geçmeden komşumuzdan, koalisyon döneminde İsmail Cem tarafından, AKP hükümeti ile de pekmezci zade Abdullah Gül tarafından her fırsatta dostluğu terü taze tutulan Yunanistan'dan bir ses geldi.
Yunan Ortodoks Başpiskoposu Hristodulos, Türkiye'nin AB üyeliği hakkında şöyle diyordu:
"Türkler barbar bir millet, biz onlarla birlikte yaşayamayız."
Hürriyet haberi şu küçük başlıkla verdi.
"Piskopos kızdırdı"
Kimi ve niye kızdırdı?
Hıristiyan Batı'nın bu sümenaltı duran bir ortak fikrini, fâş ettiği için mi, yoksa bazı kalın enseleri tıraş ettiği için mi kızdı birileri?
Yoksa, tam da Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması için ortamın münasip bir hale gelme arifesinde bir Ortodoks papazın işi zora sokacak açıklama yapması mı kızdırdı?
Bilemiyoruz.
Piskopos'un dindaşı ve mezhebdaşı ve aynı zamanda Fener Patrikhanesi Basın sözcüsü Dositeos'un açıklaması ilginçti.
Kurtuluş savaşında yaşanan Yunan-Rum vahşetini birçoğumuz yaş yüzünden bilmiyor olsak da, Kıbrıs'ta Rumların masum Türklere hangi vahşeti reva gördüklerini kimse inkar edemez. Çünkü tamamı mevsuk bir haldedir bu Rum barbarlığının.
Böyle bir şey olmamış gibi sayın Dositeos şöyle dedi:
"1071'den beri Türklerle Rumlar huzur içinde beraber yaşamışlardır." Bu ifade %50 doğruyu yansıtmıyor. Yani yüzde ellisi doğru, yüzde ellisi doğru değildir bu ifadenin.
Şunun için yüzde elli.
Güç ve kuvvet Türklerin elinde olduğu yıllar Rumlar her türlü mal, can, din ve namus emniyeti içinde yaşamış olmalarına rağmen, iktidar yer değiştirince aynı şansa Türkler maalesef sahip olamamışlardır.
Yunan mezalimini anlatan kitap bulamazsanız, yakın tarih Rum mezalimini anlatan eser bulursunuz. Eğer Türk-Yunan flörtü zarar görür diye piyasalardan toplatılmadıysa tabi.
Aslında Başpiskopos beyin açıklamaları ile AB'li yetkililerin açıklamaları aynı adreste buluşuyor. "AB'ye girmek bedel ister" sözü ile "AB üyeliği için bazı Hıristiyan değerleri de kabul etmeniz gerek" açıklamaları çok mu farklı anlamdadır?
Sayın Komiser'in: "Kıbrıs seçimlerini muhalefet kazanırsa tanırız, iktidar kazanırsa meşru kabul etmeyiz" açıklamasını bir kenara yazalım.
Bu açıklama, piskopos efendinin açıklamasından farklı. Nazlı hanım da benim ile ayni kanaatte.
Komiser bey bu açıklamasıyla bir başka şeye daha işaret ediyor. Kıbrıs'ta olduğu gibi Türkiye ve benzeri ülkelerde de seçimi hangi partinin kazanacağına biz karar veririz. Demokrasi ile idare edildiği için de ülke bundan hiçbir zarar görmüyor.
Ayy ne hoş demokrasi bu böyle.
Her şey bir yana asıl mesele Piskopos ile Nazlı hanımı ortak bir noktada sentezlemek.
Benim teklifim şu, muhafaza-kâr gazete Nazlı hanımın hemen yanında piskopos efendiye de bir köşe versin. Diğer yazarlar da buna itiraz etmez sanırım.
Entellerimiz de?
İçlerinde Aytunç beyin, Yahnici'nin, Çeşnici'nin ve dahi Çelik'lerin de bulunduğu beş erkeği tek başına hâk ile yeksân etti.
AB konusunda.
Türkiye'nin her ne olursa olsun, mutlaka ve mutlaka AB'ye girmesi gerektiğini savundu Nazlı hanım.
Hayır diyenlere de haddini bildirerek.
AB hakkında Türk kamuoyunda oluşan olumsuz havanın hiç de gerçekleri yansıtmadığının altını çizdi. Hatta AB aleyhinde görülen rüya, zuhurat için olmasa da, kazurat ve benzeri şeylerin bile hayra yorumlanabileceğini ısrarla savundu.
Program izlerken sinirinden dişleri ile tırnaklarını ısıran insanlar gördüm, ertesi gün.
Nazlı hanımın AB karasevdası üzerinden bir tam gün geçmeden komşumuzdan, koalisyon döneminde İsmail Cem tarafından, AKP hükümeti ile de pekmezci zade Abdullah Gül tarafından her fırsatta dostluğu terü taze tutulan Yunanistan'dan bir ses geldi.
Yunan Ortodoks Başpiskoposu Hristodulos, Türkiye'nin AB üyeliği hakkında şöyle diyordu:
"Türkler barbar bir millet, biz onlarla birlikte yaşayamayız."
Hürriyet haberi şu küçük başlıkla verdi.
"Piskopos kızdırdı"
Kimi ve niye kızdırdı?
Hıristiyan Batı'nın bu sümenaltı duran bir ortak fikrini, fâş ettiği için mi, yoksa bazı kalın enseleri tıraş ettiği için mi kızdı birileri?
Yoksa, tam da Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması için ortamın münasip bir hale gelme arifesinde bir Ortodoks papazın işi zora sokacak açıklama yapması mı kızdırdı?
Bilemiyoruz.
Piskopos'un dindaşı ve mezhebdaşı ve aynı zamanda Fener Patrikhanesi Basın sözcüsü Dositeos'un açıklaması ilginçti.
Kurtuluş savaşında yaşanan Yunan-Rum vahşetini birçoğumuz yaş yüzünden bilmiyor olsak da, Kıbrıs'ta Rumların masum Türklere hangi vahşeti reva gördüklerini kimse inkar edemez. Çünkü tamamı mevsuk bir haldedir bu Rum barbarlığının.
Böyle bir şey olmamış gibi sayın Dositeos şöyle dedi:
"1071'den beri Türklerle Rumlar huzur içinde beraber yaşamışlardır." Bu ifade %50 doğruyu yansıtmıyor. Yani yüzde ellisi doğru, yüzde ellisi doğru değildir bu ifadenin.
Şunun için yüzde elli.
Güç ve kuvvet Türklerin elinde olduğu yıllar Rumlar her türlü mal, can, din ve namus emniyeti içinde yaşamış olmalarına rağmen, iktidar yer değiştirince aynı şansa Türkler maalesef sahip olamamışlardır.
Yunan mezalimini anlatan kitap bulamazsanız, yakın tarih Rum mezalimini anlatan eser bulursunuz. Eğer Türk-Yunan flörtü zarar görür diye piyasalardan toplatılmadıysa tabi.
Aslında Başpiskopos beyin açıklamaları ile AB'li yetkililerin açıklamaları aynı adreste buluşuyor. "AB'ye girmek bedel ister" sözü ile "AB üyeliği için bazı Hıristiyan değerleri de kabul etmeniz gerek" açıklamaları çok mu farklı anlamdadır?
Sayın Komiser'in: "Kıbrıs seçimlerini muhalefet kazanırsa tanırız, iktidar kazanırsa meşru kabul etmeyiz" açıklamasını bir kenara yazalım.
Bu açıklama, piskopos efendinin açıklamasından farklı. Nazlı hanım da benim ile ayni kanaatte.
Komiser bey bu açıklamasıyla bir başka şeye daha işaret ediyor. Kıbrıs'ta olduğu gibi Türkiye ve benzeri ülkelerde de seçimi hangi partinin kazanacağına biz karar veririz. Demokrasi ile idare edildiği için de ülke bundan hiçbir zarar görmüyor.
Ayy ne hoş demokrasi bu böyle.
Her şey bir yana asıl mesele Piskopos ile Nazlı hanımı ortak bir noktada sentezlemek.
Benim teklifim şu, muhafaza-kâr gazete Nazlı hanımın hemen yanında piskopos efendiye de bir köşe versin. Diğer yazarlar da buna itiraz etmez sanırım.
Entellerimiz de?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024