Merkezi İran'da olan ve bizim Van ilimizin Başkale ilçesine bağlı bazı köylerde de yıkımlara ve ölümlere sebep olan Pazar günkü deprem bir kez daha gösterdi ki İslam coğrafyası maalesef perişanlıkta çok çok benzeşiyorlar.
Hem onlarda hem de biz de köy evlerinde kullanılan yapı malzemeleri bire bir aynı.
Taş duvarlar, kerpiç duvarlar ve toprak bacalar…
Köy evleri tek katlı olmalarına rağmen 'örümcek ağı' kadar zayıf, tutarsız ve dayanıksız olduğu için en ufak bir depremde içinde yaşayanlara mezar olabiliyorlar.
Ya İran'ın köyleri ya da bizim köylerimiz.
Birbirimizden asla farklı değiliz.
Bizimkiler, şimdilik petrolümüz yok doğalgazımız yok diye milleti kandırıyorlar da İran'ı yönetenler ne diyecekler acaba?
Petrol ve doğalgaz gelirlerinden birazcık şöyle kırsal kesim de pay alsaydı, o köylerde yaşayanların evleri-barkları öyle mi olurdu?
İslam coğrafyasının kaynaklarını kimler çar-çur ediyor, kimler kimlere yediriyor ki o coğrafyalarda yaşayan yerli halk böylesine perişan vaziyette.
Küresel tefecilerin kasasına ve kesesine faiz kanalıyla aktarılan kaynaklarımız birazcık kırsal kesime, birazcık köylülerimize aktarılsaydı o çaresiz insanlar hala kerpiç evlerde, toprak bacalarda oturuyor olurlar mıydı?
Deprem öldürmez, çürük yapılar, toprak bacalar öldürür gerçeğini ne yazık ki bir kez daha tecrübe ettik ve nice canlarımız kaldı taş yığınları altında.
İman ettiğimiz hayat kitabımız diyor ki; "eğer inanıyorsanız en üstün sizsiniz."
Halimize bir bakalım, yurtlarımıza yuvalarımıza bir göz atalım, şehirlerimizi ve köylerimizi Allah rızası için bir gözden geçirelim, dünyanın yaşı kadar eski olan deprem gerçeği karşısındaki tutumuza bir bakalım en üstün biz miyiz?
Sadece Türkiye ve İran'a değil, topyekûn İslam coğrafyasını sırf deprem gerçeği açısından inceleyelim, göreceğiz ki perişanlıkta bir birimizin aynıyız.
Bir tarafta elli katlı, yüz katlı gökdelen adındaki ucube yapılar diğer tarafta da kerpiç duvarlar ve toprak bacalar.
Aynı ülkenin vatandaşlarıyız, güya aynı geminin yolcularıyız ve görünürde aynı hayat kitabının mü'minleriyiz.
Bir yerde, bir yerlerde bir yanlışlık var ama acaba nerde ve nerelerde?
Hala sormayacak mıyız?
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025