Siyaset, spor, ekonomi, sosyal ahlak, milli değerler derken manevi değerler noktasında da bir çöküş, bir yıkım yılları yaşıyoruz.
Bu değerler bir devlet için, bir millet için olmazsa olmaz değerlerdir. Bu değeri insanlar hayata kaldırır ve yine insanlar aslından koparır, kendi çıkar ve amaçları ekseninde kullanmaya başlar.
Bugün manevi değerlerimizden daha net ifade ile inancımızdan yani İslam'dan milletimizin nasıl koparılmaya çalışıldığını birkaç örnekle aktarmaya çalışacağım.
Birincisi şunu unutmayalım ki, iman etmiş bir insanı iman etmeyenler itikadından asla saptıramaz. İman ehlini ancak iman etmiş gibi görünen, kafirlerden daha alt mertebede bulunan münafıklar ve yarım alim, diye tariflendirilenler imandan eder.
Tabi elde iman ölçer bir cihaz yok ama iman ölçer Kuran var, Hz. Peygamber var, Ehl-i Beyt'i var. Kim olaylar karşısında bu ölçünün içerisinde bir duruş gösteriyorsa o kişi iman ehlidir.
Yok, gelişen olaylar, dünyalık menfaatler, korkular yüzünden bu ölçüleri hasır altı edip, zaman ve duruma göre duruş gösteriyor, gerçekleri ifade etmekten kaçıyor, kişi ve makamlara göre duruş alıyorsa bu kişi münafıktır, fasıktır.
Siyasetçilerden örnek vermeyeceğim. Din adına ahkam kesen yazar ve kurum ve kişilerden örnek vereceğim.
Bu ülkede 3, 5 yıl önce 'bakara-makara, üç beş ayet sallarım, Erdoğan, bizim için ikinci peygamber gibidir, Peygamber hata yaptı, biz yapmadık' sözleri söylendi.
Ne Diyanet ve ne de bu bahsettiğim din adına gazete köşelerinden ahkam kesen veya cemaat önderi diye tanınan kişiler, bu sözlerin İslam hukukundaki karşılığını ve milletimizin iman adına göstermeleri gereken tepkiyi yazmadılar, anlatmadılar.
Ama şimdi biri çıkmış gazetesinin köşesinden diyor ki, Uzakdoğu sporlarındaki sporcuları birbirlerini, hakemi ve seyircileri selamlarken yaptıkları eğilme hareketi kişiyi şirke düşürebilir.
Bu nasıl bir iman hassasiyetidir (!). Bu nasıl bir bakış açısıdır, anlayanınız var mı? Bu kişilerin amacı nedir? Ne yapmaya çalışıyorlar?
90'lı yılları hatırlarsınız. 'Dokunmayın bacıma, dokunmayın başörtüme' sloganları her gün kulaklarımızdaydı. Bu bahsettiğim güruh gazete köşelerinden siyasi iktidarları yerden yere vurur, ayet ve hadislerle dinden çıkarıp, atarlardı. Hele o cemaat dediğimiz yapılar işi Atatürk'e götürür, Atatürk'e olmadık laflar ederlerdi.
O yılların rantını birileri çok iyi kullandı. Şimdilerde başörtüsü sorunu siyaseten yok. Ama itikadın daha büyük bir soruna dönüştü başörtüsü ve tesettür.
Çünkü artık tesettürü kişiler, farz olarak değil tarz olarak algılayıp, ona göre bir kıyafet şekli geliştirdiler. Artık park, bahçe, otobüs durakları, özel araçlarda vs. bu tarz örtülü kişileri, birileriyle sere serpe, sıfır mesafede görüyoruz.
Bu namus sözcüleri, dünkü siyasi iktidarlara gösterdikleri tepkileri zina yasası çıkartanlara karşı gösteremediler. Ülkemizde son 15 yılda fuhuş % 790 artmış. Ama bu namus timsahları bu vahim durumu ya gündem etmezler ya da birilerine havale ederler.
Hele şu evlilik yaşı, kız çocuklarının baba ile diyalogları, kayınvalide-enişte konularında sözde din adına konuşanlar yok mu?
Iraklı Nur Bacı, bunlara mektup yazmıştı; "Coniler her gün ırzıma geçiyor, gelin bizi öldürün de bitsin bu zillet' diye haykırıyordu.
Ama bunlar o sesi duymadı. "Irak' ilk bomba düştüğünde 8 milyar dolar gelecek" diyenleri duydu ve alkışladılar.
Hele dün 'demokrasiyi şirk' olarak tariflendirip, bugün demokrasi nöbeti tutanlar yok mu? Ya sakalsız erkekler şuna benze filan diyenler.
Hülasa örnek çok. Diyeceğim şudur ki, imanınızı muhafaza etmek istiyorsanız bunlardan uzak durun.
Bu değerler bir devlet için, bir millet için olmazsa olmaz değerlerdir. Bu değeri insanlar hayata kaldırır ve yine insanlar aslından koparır, kendi çıkar ve amaçları ekseninde kullanmaya başlar.
Bugün manevi değerlerimizden daha net ifade ile inancımızdan yani İslam'dan milletimizin nasıl koparılmaya çalışıldığını birkaç örnekle aktarmaya çalışacağım.
Birincisi şunu unutmayalım ki, iman etmiş bir insanı iman etmeyenler itikadından asla saptıramaz. İman ehlini ancak iman etmiş gibi görünen, kafirlerden daha alt mertebede bulunan münafıklar ve yarım alim, diye tariflendirilenler imandan eder.
Tabi elde iman ölçer bir cihaz yok ama iman ölçer Kuran var, Hz. Peygamber var, Ehl-i Beyt'i var. Kim olaylar karşısında bu ölçünün içerisinde bir duruş gösteriyorsa o kişi iman ehlidir.
Yok, gelişen olaylar, dünyalık menfaatler, korkular yüzünden bu ölçüleri hasır altı edip, zaman ve duruma göre duruş gösteriyor, gerçekleri ifade etmekten kaçıyor, kişi ve makamlara göre duruş alıyorsa bu kişi münafıktır, fasıktır.
Siyasetçilerden örnek vermeyeceğim. Din adına ahkam kesen yazar ve kurum ve kişilerden örnek vereceğim.
Bu ülkede 3, 5 yıl önce 'bakara-makara, üç beş ayet sallarım, Erdoğan, bizim için ikinci peygamber gibidir, Peygamber hata yaptı, biz yapmadık' sözleri söylendi.
Ne Diyanet ve ne de bu bahsettiğim din adına gazete köşelerinden ahkam kesen veya cemaat önderi diye tanınan kişiler, bu sözlerin İslam hukukundaki karşılığını ve milletimizin iman adına göstermeleri gereken tepkiyi yazmadılar, anlatmadılar.
Ama şimdi biri çıkmış gazetesinin köşesinden diyor ki, Uzakdoğu sporlarındaki sporcuları birbirlerini, hakemi ve seyircileri selamlarken yaptıkları eğilme hareketi kişiyi şirke düşürebilir.
Bu nasıl bir iman hassasiyetidir (!). Bu nasıl bir bakış açısıdır, anlayanınız var mı? Bu kişilerin amacı nedir? Ne yapmaya çalışıyorlar?
90'lı yılları hatırlarsınız. 'Dokunmayın bacıma, dokunmayın başörtüme' sloganları her gün kulaklarımızdaydı. Bu bahsettiğim güruh gazete köşelerinden siyasi iktidarları yerden yere vurur, ayet ve hadislerle dinden çıkarıp, atarlardı. Hele o cemaat dediğimiz yapılar işi Atatürk'e götürür, Atatürk'e olmadık laflar ederlerdi.
O yılların rantını birileri çok iyi kullandı. Şimdilerde başörtüsü sorunu siyaseten yok. Ama itikadın daha büyük bir soruna dönüştü başörtüsü ve tesettür.
Çünkü artık tesettürü kişiler, farz olarak değil tarz olarak algılayıp, ona göre bir kıyafet şekli geliştirdiler. Artık park, bahçe, otobüs durakları, özel araçlarda vs. bu tarz örtülü kişileri, birileriyle sere serpe, sıfır mesafede görüyoruz.
Bu namus sözcüleri, dünkü siyasi iktidarlara gösterdikleri tepkileri zina yasası çıkartanlara karşı gösteremediler. Ülkemizde son 15 yılda fuhuş % 790 artmış. Ama bu namus timsahları bu vahim durumu ya gündem etmezler ya da birilerine havale ederler.
Hele şu evlilik yaşı, kız çocuklarının baba ile diyalogları, kayınvalide-enişte konularında sözde din adına konuşanlar yok mu?
Iraklı Nur Bacı, bunlara mektup yazmıştı; "Coniler her gün ırzıma geçiyor, gelin bizi öldürün de bitsin bu zillet' diye haykırıyordu.
Ama bunlar o sesi duymadı. "Irak' ilk bomba düştüğünde 8 milyar dolar gelecek" diyenleri duydu ve alkışladılar.
Hele dün 'demokrasiyi şirk' olarak tariflendirip, bugün demokrasi nöbeti tutanlar yok mu? Ya sakalsız erkekler şuna benze filan diyenler.
Hülasa örnek çok. Diyeceğim şudur ki, imanınızı muhafaza etmek istiyorsanız bunlardan uzak durun.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Türkiye’deki cinayetlerden kim sorumlu? / 30.12.2024
- Peygamberimiz hayattayken de adına yalan söylenmişti / 29.12.2024
- Emekliler de Saray sofrasında çarpıldı / 28.12.2024
- Hüseyin Baş tabuları yıkıyor, ezberleri bozuyor / 27.12.2024
- Hüseyin Baş’tan Atatürk duruşu / 26.12.2024
- Türkiye’yi batırdı ama Suriye’yi ayağı kaldıracak! / 25.12.2024
- Bu sorumluluğu tarih değil ABD yükledi / 23.12.2024
- İslam’da fakirlik sınırı / 22.12.2024
- ABD, Şam’a indi / 21.12.2024
- Doğu'nun kızı Butto, Alman kızı Merkel ve Erdoğan / 20.12.2024
- Peygamberimiz hayattayken de adına yalan söylenmişti / 29.12.2024
- Emekliler de Saray sofrasında çarpıldı / 28.12.2024
- Hüseyin Baş tabuları yıkıyor, ezberleri bozuyor / 27.12.2024
- Hüseyin Baş’tan Atatürk duruşu / 26.12.2024
- Türkiye’yi batırdı ama Suriye’yi ayağı kaldıracak! / 25.12.2024
- Bu sorumluluğu tarih değil ABD yükledi / 23.12.2024
- İslam’da fakirlik sınırı / 22.12.2024
- ABD, Şam’a indi / 21.12.2024
- Doğu'nun kızı Butto, Alman kızı Merkel ve Erdoğan / 20.12.2024