Peygamber Efendimizin; "Ağzınızın tadını bozan ölümü çokça hatırlayın" (Tirmizi, zühd, 4, nr.2307) hadisini, bugünlerde hepimiz ne kadar da güzel bir şekilde yaşıyoruz. Her sabah evden çıkarken, "tekrar eve dönebilecek miyim" sorusuyla dolmuşa binip, dolmuşta "yanımda oturan kişi canlı bomba mıdır" endişesiyle yola devam ediyoruz. Evimizin neresine havan topunun düşeceğini hesaplayıp, o cephelerden uzak duruyoruz. Yolda yürürken hangi açılardan üstümüze füze düşeceğini hesap ederek sokaklara çıkıyoruz. Artık hasta yatağında ölmek bize lüks geliyor. Bazen, "şu bomba bizim üstümüze düşse de artık kurtulsak, yeter bu tedirginlik" diyerek, ölüme meydan okuduğumuz bile oluyor.
İşte tüm bu rabıtalı halleri, hayatımızda uygulamamıza sebep olduğu ve bize sürekli ölümü hatırlatıp, sevaba girmemize sebep olduğu için, devlet erkânına güttükleri bu politikadan dolayı, Müslüman Türkler olarak, hepimiz minnettarız.
Onlar bize sadece ölümü değil, tasarruflu olmayı, çok konuşmamayı ve susmayı, bir de hayattan bıkıp, yaşamdan zevk almamayı da öğretti.
Minnettarız efendiler, hepinize minnettarız!
Sayenizde artık hiçbir patlamaya eskisi gibi şaşırmıyoruz. Patlamalar ve ölümler bize monoton gelmeye başladı.
3 sene önce kapı komşumuz olan Suriyeli mültecilerle yaptığımız konuşmalarda, onların soğukkanlılığına anlam veremiyorduk. Yakınlarını, hatta aile efratlarını dahi kaybetmek, onlara çok normal geliyordu. Bomba sesleri kapı zili gibiydi onlar için, hiç etkilenmiyorlardı.
Şimdi artık neden böyle bir durumda olduklarını anlamak zor değil.
Onlar, şehrin içindeki bombalara alıştıktan sonra, evlerine atılan bombayla ayıldıklarını söylediklerinde, bunun ne anlama geldiğini, o anda çok fazla anlamamıştık. Ama şimdi anlıyoruz.
Bizler de şu anda uyanmak için, onlar gibi evimize bomba düşmesini bekliyoruz. Topluma sindirdikleri bu durumu tarih öyle bir hazinle yazacak ki, belki de ruh hastası olmuş bir topluluk diye anılacağız.
Bilerek ve istenerek yaşanan korkular, susturularak yapılan haksızlık ve yolsuzluklar, dökülen masum kanlarını sıradanlaştırmak, yasaklamalar, yanlılıklar, yalakalıklar? Hepsi de göz göre göre sobe!
İçimizde bu durumu hak etmeyen masumlar ve haklı olup, hakkı savunanlar var. Onların nefeslerine sığınıyoruz. Onların dualarına amin diyerek, onların varlıklarından cesaret alıyoruz.
"Biz size demedik mi?" serzenişleriyle içimiz yanarken, bu milletin ayıkması ve İslam âleminin Büyük Ortadoğu Projesi denilen bu beladan bir an önce kurutulmasını Cenab-ı Hak'tan acizane niyaz ediyoruz.
Allah hiçbirimizi patlatmasın!
İşte tüm bu rabıtalı halleri, hayatımızda uygulamamıza sebep olduğu ve bize sürekli ölümü hatırlatıp, sevaba girmemize sebep olduğu için, devlet erkânına güttükleri bu politikadan dolayı, Müslüman Türkler olarak, hepimiz minnettarız.
Onlar bize sadece ölümü değil, tasarruflu olmayı, çok konuşmamayı ve susmayı, bir de hayattan bıkıp, yaşamdan zevk almamayı da öğretti.
Minnettarız efendiler, hepinize minnettarız!
Sayenizde artık hiçbir patlamaya eskisi gibi şaşırmıyoruz. Patlamalar ve ölümler bize monoton gelmeye başladı.
3 sene önce kapı komşumuz olan Suriyeli mültecilerle yaptığımız konuşmalarda, onların soğukkanlılığına anlam veremiyorduk. Yakınlarını, hatta aile efratlarını dahi kaybetmek, onlara çok normal geliyordu. Bomba sesleri kapı zili gibiydi onlar için, hiç etkilenmiyorlardı.
Şimdi artık neden böyle bir durumda olduklarını anlamak zor değil.
Onlar, şehrin içindeki bombalara alıştıktan sonra, evlerine atılan bombayla ayıldıklarını söylediklerinde, bunun ne anlama geldiğini, o anda çok fazla anlamamıştık. Ama şimdi anlıyoruz.
Bizler de şu anda uyanmak için, onlar gibi evimize bomba düşmesini bekliyoruz. Topluma sindirdikleri bu durumu tarih öyle bir hazinle yazacak ki, belki de ruh hastası olmuş bir topluluk diye anılacağız.
Bilerek ve istenerek yaşanan korkular, susturularak yapılan haksızlık ve yolsuzluklar, dökülen masum kanlarını sıradanlaştırmak, yasaklamalar, yanlılıklar, yalakalıklar? Hepsi de göz göre göre sobe!
İçimizde bu durumu hak etmeyen masumlar ve haklı olup, hakkı savunanlar var. Onların nefeslerine sığınıyoruz. Onların dualarına amin diyerek, onların varlıklarından cesaret alıyoruz.
"Biz size demedik mi?" serzenişleriyle içimiz yanarken, bu milletin ayıkması ve İslam âleminin Büyük Ortadoğu Projesi denilen bu beladan bir an önce kurutulmasını Cenab-ı Hak'tan acizane niyaz ediyoruz.
Allah hiçbirimizi patlatmasın!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Behiye Alioğlu / diğer yazıları
- Egoist miyiz? / 04.07.2019
- Çok komik / 18.01.2019
- Kilis'ten İzmir'e bir tümevarım / 25.05.2017
- Mekanikleşen kadın / 10.03.2017
- Her çocuk bizimdir / 22.02.2017
- İçindeki mutlu dünyanı keşfet! / 23.11.2016
- Gitmek mi zor kalmak mı? / 25.09.2016
- İlmin amacı / 23.08.2016
- Annenin görevi nedir? / 06.08.2016
- Yaklaşan kamp heyecanı / 28.06.2016
- Çok komik / 18.01.2019
- Kilis'ten İzmir'e bir tümevarım / 25.05.2017
- Mekanikleşen kadın / 10.03.2017
- Her çocuk bizimdir / 22.02.2017
- İçindeki mutlu dünyanı keşfet! / 23.11.2016
- Gitmek mi zor kalmak mı? / 25.09.2016
- İlmin amacı / 23.08.2016
- Annenin görevi nedir? / 06.08.2016
- Yaklaşan kamp heyecanı / 28.06.2016