10 Kasım 2017 'de Türk Milleti ile buluşan, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in uzun yılların titiz çalışması 'Hoş Geldin Atatürk' eseri zor günlerimizde umudumuz oldu.
Sayın Baş; Türk Milletinin geleceğini Atatürk üzerinden şekillendiriyor. Zira Türk Milletinin ortak paydaları Ehl-i Beyt ve Atatürk'tür.
Eserde Mustafa Kemal Atatürk'ün mübarek soyunu Başbakanlık Osmanlı arşivlerindeki nüfus ve temettuat defterlerindeki belgelerle günışığına çıkarıyor ve ispatlıyor.
Mustafa Kemal Atatürk Ehl-i Beyt soyundandır ve seyyiddir. Yaşamı boyunca, hep soyunun değerlerine bağlı bir hayatın gayesini yürütmüştür.
Beyt'ül-Mal ve Atatürk:
Beyt sözcüğü Arapça ev anlamına gelmektedir. Beyt'ül-Mal sözü mal evi" (malın konulduğu, muhafaza edildiği ev) anlamındadır ve "devlet hazinesi" için kullanılır. Medine döneminde oluşmaya başlayan devlet gelirleri üzerinde Hz. Peygamber bir mal sahibi olarak değil bir kamu görevlisi, bir devlet başkanı olarak tasarruf etmiştir. Hz. Peygamber'in gözünün nuru torunu Hz. Hasan Beyt'ül-Mal kasasından düşen bir hurma tanesini ağzına atar. Bunu gören Hz. Peygamber hemen koşup torununun ağzındaki hurmayı çıkarır. Hz. Hasan'a dönerek, "Onu bırak, o ne Allah Resulü'ne ne de ailesinden birine helaldir" der.
Müslüman-Türk Milleti, devlet hazinesini kutsal bilen bir millettir. Bu nedenle devleti yöneten insanların devlet hazinesini ve devlet mallarını tasarruf ederken, harcarken bu hassasiyetleri dikkate alarak hareket etmeleri beklenir. Devlet hazinesi; Türk devlet geleneğinde çoğu zaman "tüyü bitmemiş yetimin hakkı var" inancını taşır.
M. K. Atatürk Erzurum Kongresi sonrasında Sivas'a gelir. Maddi sıkıntıların büyük problem olduğu bir süreçtir o günler.
Atatürk Sivas'a gelince Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti İkinci Başkanı Rasim Başara Bey'den kendisine hizmet edecek bir adam bulmasını ister. O da Hacı Derviş'i gönderir. Paşa, Hacı Derviş'e "Benimle çalışır mısın?" diye sorar. Bir hafta süre isteyen Hacı Derviş'e "Memleketin bir hafta düşünmeye vakti yok, yarın kararını bildir" diye seslenir. Odadan çıkan Hacı Derviş, kapıyı vurmadan tekrar içeri girer ve "Gabul Paşam" der. Atatürk pantolonunun cebinden örme bir para kesesi çıkararak masanın üzerine döker ve "Al bunları çarşıya git, bana çok büyük bir hesap defteri satın al gel" der. Hacı Derviş defteri getirdiğinde, bütün masrafları kuruş kuruşuna bu deftere yazmasını emreder. Bunun üzerine Hacı Derviş, "Paşam, bu hengâmede senden kim hesap sorabilir" deyince, "Çocuk! Bir gün gelir, millet benden de başkasından da tek tek hesap sorar" cevabını verir.
Sivas- Ankara yolculuğunda da en büyük problem para problemiydi. Mustafa Kemal Paşa ve beraberindeki heyetin, Sivas'tan Ankara'ya kadar yapacakları yolculuğun giderleri için paraya ihtiyaçları vardı. Mustafa Kemal Paşa, bankalardan borç alınmasına karşıydı.
Heyette bulunanlardan Mazhar Müfid Kansu Bey, arkadaşı olan Osmanlı Bankası'nın Sivas şubesi müdürlerinden kendi adına bir miktar borç almak için girişimlerde bulunur. Mevcut üç otomobile gerekli benzin ve lastiği sağlamak için, o günlerde Sivas'ta otomobile sahip tek kuruluş olan özel okulun bayan müdürüne başvurulur. Bayan müdür, para karşılığı benzin ve lastikler için para kabul etmemektedir.
Sonuçta benzin ve lastikler için para kabul etmediklerine dair okul müdüründen bir yazılı belge alınır.
Mustafa Kemal Paşa bu konuda ki düşüncesini şöyle ifade eder: "Biz para istemiyoruz, onlar almıyor, evet amma, ileride ne olur ne olmaz, onların bizim ısrarımıza rağmen para almadıklarına dair elimizde bir vesika bulunsun."
Hz. Hüseyin, "Kendinizi satmayın, kendini satan satıcılardan olmayın" diyor.
Mustafa Kemal Atatürk hayatının hiçbir döneminde; Ehl-i Beyt inancı gereği para ve mal için kendini satan satıcılardan olmamıştır.
Bu inancın günümüzdeki temsilcisi ise aynı yolun yolcusu, bilgesi Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Sayın Baş; Türk Milletinin geleceğini Atatürk üzerinden şekillendiriyor. Zira Türk Milletinin ortak paydaları Ehl-i Beyt ve Atatürk'tür.
Eserde Mustafa Kemal Atatürk'ün mübarek soyunu Başbakanlık Osmanlı arşivlerindeki nüfus ve temettuat defterlerindeki belgelerle günışığına çıkarıyor ve ispatlıyor.
Mustafa Kemal Atatürk Ehl-i Beyt soyundandır ve seyyiddir. Yaşamı boyunca, hep soyunun değerlerine bağlı bir hayatın gayesini yürütmüştür.
Beyt'ül-Mal ve Atatürk:
Beyt sözcüğü Arapça ev anlamına gelmektedir. Beyt'ül-Mal sözü mal evi" (malın konulduğu, muhafaza edildiği ev) anlamındadır ve "devlet hazinesi" için kullanılır. Medine döneminde oluşmaya başlayan devlet gelirleri üzerinde Hz. Peygamber bir mal sahibi olarak değil bir kamu görevlisi, bir devlet başkanı olarak tasarruf etmiştir. Hz. Peygamber'in gözünün nuru torunu Hz. Hasan Beyt'ül-Mal kasasından düşen bir hurma tanesini ağzına atar. Bunu gören Hz. Peygamber hemen koşup torununun ağzındaki hurmayı çıkarır. Hz. Hasan'a dönerek, "Onu bırak, o ne Allah Resulü'ne ne de ailesinden birine helaldir" der.
Müslüman-Türk Milleti, devlet hazinesini kutsal bilen bir millettir. Bu nedenle devleti yöneten insanların devlet hazinesini ve devlet mallarını tasarruf ederken, harcarken bu hassasiyetleri dikkate alarak hareket etmeleri beklenir. Devlet hazinesi; Türk devlet geleneğinde çoğu zaman "tüyü bitmemiş yetimin hakkı var" inancını taşır.
M. K. Atatürk Erzurum Kongresi sonrasında Sivas'a gelir. Maddi sıkıntıların büyük problem olduğu bir süreçtir o günler.
Atatürk Sivas'a gelince Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti İkinci Başkanı Rasim Başara Bey'den kendisine hizmet edecek bir adam bulmasını ister. O da Hacı Derviş'i gönderir. Paşa, Hacı Derviş'e "Benimle çalışır mısın?" diye sorar. Bir hafta süre isteyen Hacı Derviş'e "Memleketin bir hafta düşünmeye vakti yok, yarın kararını bildir" diye seslenir. Odadan çıkan Hacı Derviş, kapıyı vurmadan tekrar içeri girer ve "Gabul Paşam" der. Atatürk pantolonunun cebinden örme bir para kesesi çıkararak masanın üzerine döker ve "Al bunları çarşıya git, bana çok büyük bir hesap defteri satın al gel" der. Hacı Derviş defteri getirdiğinde, bütün masrafları kuruş kuruşuna bu deftere yazmasını emreder. Bunun üzerine Hacı Derviş, "Paşam, bu hengâmede senden kim hesap sorabilir" deyince, "Çocuk! Bir gün gelir, millet benden de başkasından da tek tek hesap sorar" cevabını verir.
Sivas- Ankara yolculuğunda da en büyük problem para problemiydi. Mustafa Kemal Paşa ve beraberindeki heyetin, Sivas'tan Ankara'ya kadar yapacakları yolculuğun giderleri için paraya ihtiyaçları vardı. Mustafa Kemal Paşa, bankalardan borç alınmasına karşıydı.
Heyette bulunanlardan Mazhar Müfid Kansu Bey, arkadaşı olan Osmanlı Bankası'nın Sivas şubesi müdürlerinden kendi adına bir miktar borç almak için girişimlerde bulunur. Mevcut üç otomobile gerekli benzin ve lastiği sağlamak için, o günlerde Sivas'ta otomobile sahip tek kuruluş olan özel okulun bayan müdürüne başvurulur. Bayan müdür, para karşılığı benzin ve lastikler için para kabul etmemektedir.
Sonuçta benzin ve lastikler için para kabul etmediklerine dair okul müdüründen bir yazılı belge alınır.
Mustafa Kemal Paşa bu konuda ki düşüncesini şöyle ifade eder: "Biz para istemiyoruz, onlar almıyor, evet amma, ileride ne olur ne olmaz, onların bizim ısrarımıza rağmen para almadıklarına dair elimizde bir vesika bulunsun."
Hz. Hüseyin, "Kendinizi satmayın, kendini satan satıcılardan olmayın" diyor.
Mustafa Kemal Atatürk hayatının hiçbir döneminde; Ehl-i Beyt inancı gereği para ve mal için kendini satan satıcılardan olmamıştır.
Bu inancın günümüzdeki temsilcisi ise aynı yolun yolcusu, bilgesi Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sabiha Karamustafa / diğer yazıları
- Öğretmen de öğrenci de mutsuz / 24.07.2019
- İnsanlar idealleri ölçüsünde büyüktür / 19.12.2018
- Para ve Atatürk / 16.01.2018
- İnsanlar idealleri ölçüsünde büyüktür / 19.12.2018
- Para ve Atatürk / 16.01.2018