Peygamberimiz (s.a.v.) Hıristiyan heyetlerine mektup yazarak, "İslam olun'' demiştir. "Ya İslam olursunuz, ya cizye verirsiniz, ya da size savaş açarım?'' demiştir.Yahudilerin bilginlerine, müşriklerin ve diğer inanç sahiplerine aynı ölçüde hitap etmiştir.Bu konuda Al-i İmran Suresi'nin ilk ayetlerine baktığımızda metodu net olarak görürüz."Allah katında din İslâm'dır.''"İslam olun?''İslam âlimleri de böyle davranmış ve diğer din mensuplarını İslam olmaya çağırmışlardır.Hz. Mevlâna papaza soruyor:- Sen mi büyüksün yoksa sakalın mı?Papaz cevap veriyor:- Ben sakalımdan 20 yaş daha büyüğüm.Mevlâna cevap veriyor:- Senden 20 yaş küçük olan sakalın ağarmış; yazık değil mi ki sen hâlâ karanlıklar içerisindesin.Papaza tebliğ böyle olur. O, kendinden emin, ihlas ve aşk ile İslam'ı yaşayan bir kâmil? Kur'an'ın izzetini, Hz. Muhammed'in metodunu böyle ortaya koyar. Beşiktaş'ta Şeyh Yahya Efendi vardır.Bir gün bir Rum çoban, koyunlarını otlatırken ikisi Yahya Efendi'nin dergâhına kaçmış. Koyunlarını çıkarmak için dergâhın bahçesine giren çobana bir derviş seslenir:"Ne arıyorsun?" "Koyunlarımı arıyordum" cevabını vermiş.Biraz tedirgin olan, nasıl bir muamele ile karşılaşacağını bilmeyen çobanı Yahya Efendi Görünce, "Gel bakalım gel? Koyunlarını mı istersin, kendini mi? Yoksa ikisini birden mi, ne dersin?" diyerek tatlılık ve güler yüzlülükle karşılamış ve kendisine kahvaltı hazırlatmış. Sofrada yağ, bal, ekmek var. Yahya Efendi çobana, "Buyur bismillah... İşte sana tereyağı, mumlu bal ve taze nan. İster yağa ister bala ban" demiş. Bu tatlı nüktelerin, gönül sıcaklığının tesirinde kalan çoban, yapılan daveti kabul ederek koyunlara değil kendi kurtuluşunu seçerek Müslüman olmuştur. Bu olaydan sonra Balaban lakabıyla tanınmıştır.Gerek ilmi seviyede ve gerek halk nazarında dünyevi geçim, insanlık noktasında papazlara, Hıristiyanlara iyi davranılmış ama dini anlatmaktan, savunmaktan geri durulmamıştır. Kur'an'ın ve İslam'ın tavrı budur. Papazın biri yolda oynayan çocuklara bir adres soruyor: "Burada bir kilise varmış bana gösterir misiniz?" Çocuklardan biri kapısına kadar götürür. Dönecekken papaz efendi cebinden bir şeker çıkarıp vererek, "Yarın gel de sana cennetin yollarını göstereyim'' demiş. Çocuk şekeri almış ve, "Sen daha kilisenin yolunu bilmiyorsun cennetin yolunu nereden bileceksin'' diyerek cevap vermiştir.Çocuk bile papaza nasıl cevap vereceğini biliyor. İslam'ın ve Müslüman'ın heybetini böyle savunuyor.İzmirli İsmail Hakkı Bey'in 1923 yılında kaleme aldığı "Anglikan kilisesine cevap'' isimli mükemmel eserin son sayfasında şu ayet-i kerime vardır:"Kim doğru yola uyarsa, artık ne sapıtır, ne de bedbaht olup şaşırır.'' (20/123)Anglikan mensuplarına, o havaliye, Kur'an'ın muhtevasını, cevabını böyle çok anlamlı olarak gönderiyor. "Hidayette olamadığınız, Kur'an'a, vahye uymadığınız müddetçe karanlıklar içerisindesiniz, siz cennetin yolunu bilemezsiniz, bulamazsınız. Siz dalalette olanlardan (veleddâllîn) olursunuz. İslam'ı seçmediğiniz için doğru yolu bulup selamette olmayacağınız için, uçurumlara, çorak, dikenli yollara? düşmekten kurtulamayacaksınız" anlamına gelen ayet-i kerimeyi cevabın en anlamlı yerine koymuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011