2006-2007 öğretim yılı, özel öğretim kurumları için kritik bir yıl oldu. Ekonomik krizlerin yaşandığı yıllarda bile, böylesine zor günler geçirmemişlerdi. Anaokulundan üniversiteye, pek çok öğretim kurumu, kapasitesinin çok altında öğrenciyle öğretim yılını tamamlamaya çalışıyor. Maaşlar ödenemiyor, kadrolar daraltılıyor, harcamalar kısıtlanıyor. Bu da başta eğitim ve öğretim olmak üzere her şeye yansıyor.Milli Eğitim Bakanı Çelik'in özel okullara yardım için çırpınması belki de bu yüzden. Ama ne o, ne de özel okul kurucuları dertlerini bir türlü anlatabilmişler.Özel okulculuktan para kazanan yok mu? Elbette var. Hem de fazlasıyla. Ama asıl parayı dershaneciler kazanıyor. Ama onlar da birbirlerini yemekle meşguller. Yakında onlar da özel okullar gibi, kepengi indirme noktasına gelirlerse hiç şaşırmayın.Eğitime para yatırmanın hiç akıllıca bir yanı yok. Sunduğunuz hizmetin kalitesini düşürdüğünüz anda, yerle bir olursunuz. Vergi kaçıramazsınız, kadrosuz eleman çalıştıramazsınız.Diğer sektörler öyle mi? Bir koyup üç kazanabilirsiniz. Ama eğitimde tam tersi...Eğitim bir gönül işi. Eğitim yatırımcılarının neredeyse tamamına yakını da eğitime gönül verdiği için bu işi yapıyorlar. Aynı yatırımı başka sektörlere yapmış olsalardı, şimdi yaşadıkları sıkıntıların birçoğunu hiç yaşamazlar, huzurları da kaçmazdı.Eğitimi farklı amaçlar için kullananları elbette bu kategori içerisine sokmuyorum. Zaten onların ne öğrenci, ne finans, ne de farklı bir kaygıları var. Değirmenin suyu bir yerlerden geliyor, onlar da o amaca hizmet edecek nesiller yetiştiriyorlar. Zaten konumuz da onlar değil!.Türk eğitim sisteminin rahatlaması için özel öğretim kurumlarında öğrenim gören öğrenci oranının hem ilk ve ortaöğretimde, hem de yükseköğretimde en az yüzde 10'a yükselmesi gerekiyor.Çünkü özel okula gidecek olan her öğrenci devletin üzerindeki yükü azaltacaktır. Ama bugünkü sisteme baktığımızda trilyonerler bile çocuklarını özel okullarda okutmuyorlar. Çünkü bedava sirke baldan tatlı geliyor.Cumhurbaşkanı Sezer gibi devlet bürokrasisinde ya da yaşamın her alanında özel okullara karşı olanlar çok. Çünkü fırsat eşitliğini bozduğunu düşünüyorlar. Bugünkü yapıya baktığınızda da haksız sayılmazlar. Hele hele üniversiteye girişte.Parası olan dershaneye gidiyor. Dershaneye gidenlerin üniversiteyi kazanma oranı da daha yüksek. Öte yandan parası olmayan 290 puanla açıkta kalırken, parası olan 190 puanla vakıf üniversitelerinde istediği yere girebiliyor.Kırgınlıkların, kızgınlıkların bir bölümü işte bu yüzden. Diğer en önemli kaçış nedeni ise verilen paranın karşılığının alınamaması. Yani veliler, her şeylerinden kısıp çocuklarını yabancı dil öğrensin, OKS'yi, ÖSS'yi kazansın diye her türlü fedakârlığa katlanıyor ama sonuç hayal kırıklığı oluyor.İşte bu yüzden Türk özel okulculuğunun yeniden masaya yatırılması gerekiyor. Ama bunu ne bakanlık, ne de özel okul dernekleri, vakıfları ya da birlikleri yapabiliyor. Çünkü hiçbiri samimi değil. Çünkü sektörün geleceği hiçbirinin umurunda değil. Koltuklarından başka düşündükleri bir şey yok.Örneğin TÜSİAD, üniversiteler, TEV gibi konunun hem çok içinde, hem de çok dışında olan kurumların objektif değerlendirmeleri çok önemli. Bu konuda taraf olmayanların hazırlayacağı raporlar, öngörüler ve geleceğe yönelik perspektifleri özel okulculuğa yeni bir soluk getirebilir. Dışarıdan ya da içeriden ortak arayışları, yasalara karşı hile-i şeriyeler ve batan batar, kalan okullar yeter anlayışı, bu sektörde çok derin yaralar açabilir. Özetin özeti: Taşa, toprağa, sigaraya, kozmetiğe, ithalatın her türüne yüz milyarlarca Dolar akıtan Türkiye, özel öğretime de para akıtmak zorundadır. Ama önce özel okulcuların kafalarını değiştirmeleri gerekiyor.Abbas Güçlü