Genç nesiller için hemen hatırlatalım, bu tarih Erzurum'un yakın tarihinde yaşadığı en yıkıcı depremlerden biri olan 83 depreminin tarihidir.
Daha çok Narman, Horasan, Pasinler ve Sarıkamış köylerinde etkili olan deprem yaklaşık bin dört yüz insanın ölümüne binlerce hayvanın telefine sebep olmuştu.
Bölgenin meşhur ozanı olan Aşık Reyhani uzunca destanına şöyle başlamıştı o zaman:
"Otuz ekim bindokuzyüz seksenüç
Hele gelin görün bizim köyleri
Dünyadan ahirete başladı bir göç
Hele gelin görün bizim köyleri
Mevsimin boranlı karlı kışında
Paşalar valiler dağlar başında
Kime sorsan cevap gözü yaşında
Hele gelin görün bizim köyleri
En son hızı ile TRT basın
İfadesi müşkül bu kara yasın
Köyde canlı yok ki, kime sorasın
Ah felek neyledi bizim köyleri."
Bilindiği üzere depremler her gün uyarı üstüne uyarı yapıyorlar, gün geçmiyor ki Anadolu coğrafyamızın bir köşesi sallanmasın. Ne yazık ki sadece deprem olduğu gün, tedbirli olmayı, sağlam bina yapmayı, deprem kuşaklarında yüksek bina kurmamayı konuşuyoruz ve hemen ardından unutup eski yanlışlarımıza dönüyoruz.
"Hastanelerde tanınmaz yüzler
Bükülmüş boyunlar kan dolu gözler
Güveyini arıyor nişanlı kızlar
Hele gelin görün bizim köyleri
Askerin elinde kazmayla kürek
Soruyor nerede maslahat gerek
Göç etti arılar boş kaldı petek
Hele gelin görün bizim köyleri."
Bu manzaraların, bu tarifsiz acıların bir daha yaşanmaması için o günlerde, yani yaklaşık otuz beş yıl evvel ne nutuklar atıldı az çok tahmin edersiniz ama gidin görün Reyhani'nin dediği köyler yine çamurla bir birine tutturulmuş taş duvarlar, toprak bacalar, yine en ufak bir sarsıntıda yerle bir olacak "örümcek evi" ayarında yapılar.
Doksan dokuz Marmara depreminden sonra Marmara bölgesindeki köylere ve şehirlere bir bakalım, gözle görünür, dişe dokunur derecede bir değişiklik yok aksine şehirlerde gökdelenler almış başını bulutlara doğru gidiyorlar.
"Ah şu kara taşlı çamur duvarlar
Altında yatıyor kahraman erler
Burası Akören Keçesor derler
Gelin hele görün bizim köyleri
Şurda bir köy varmış kızlar kalesi
Tanıyan yok acep bu köy neresi
Tükenmemiş döner taşın çilesi
Hele gelin görün bizim köyleri."
Bilindiği gibi yakın geçmişte İran'da yaklaşık dört yüz insanın ölümüne sebep olan deprem vesilesi ile bir kez daha gördük ki aslında yok bir birimizden farkımız, İslam coğrafyasında hala kerpiç duvarlar, toprak bacalar ve aslında yoksulluk can almaya devam ediyor.
Müslüman ilim adamları, iktisatçılar, mühendisler, şehircilik uzmanları asıl bu meselelere kafa yormalılar ve çare bulmalılar.
En ufak bir sarsıntıda çürük yapılar ve tonlarca topraklar altında yaşanan can kayıpları elbette kader değil, tembelliğin, ihmalin, plansızlığın ve en önemlisi de beceriksiz yöneticiler yüzünden yakamıza yapışan yoksulluğun faturasıdır.
"Cumhurbaşkanımız emir veriyor
Alaylar taburlar kalkmış yürüyor
Doktorlar yollarda yara sarıyor
Hele gelin görün bizim köyleri
Bulut çökmüş azap köyün üstüne
Sanki oda düşmüş canlar kastine
Yaralılar imdat diyor dostuna
Vah felek neyledi bizim köyleri
Koyunören köyü yerle bir oldu
Otlutepe kökten tarumar oldu
Meralar boş kaldı köy mezar oldu
Hele gelin görün bizim köyleri
Sarıkamış Pasinler Horasan Narman
El ele vermiş te arıyor derman
Bazıları ihmale diyorlar ferman
Hele gelin görün bizim köyleri
Yapı sağlam değil plan düz değil
Yıkım engellenemez afet az değil
Ahşap bina çağdaşlığa hız değil
Altüst etti felek bizim köyleri."
Daha çok Narman, Horasan, Pasinler ve Sarıkamış köylerinde etkili olan deprem yaklaşık bin dört yüz insanın ölümüne binlerce hayvanın telefine sebep olmuştu.
Bölgenin meşhur ozanı olan Aşık Reyhani uzunca destanına şöyle başlamıştı o zaman:
"Otuz ekim bindokuzyüz seksenüç
Hele gelin görün bizim köyleri
Dünyadan ahirete başladı bir göç
Hele gelin görün bizim köyleri
Mevsimin boranlı karlı kışında
Paşalar valiler dağlar başında
Kime sorsan cevap gözü yaşında
Hele gelin görün bizim köyleri
En son hızı ile TRT basın
İfadesi müşkül bu kara yasın
Köyde canlı yok ki, kime sorasın
Ah felek neyledi bizim köyleri."
Bilindiği üzere depremler her gün uyarı üstüne uyarı yapıyorlar, gün geçmiyor ki Anadolu coğrafyamızın bir köşesi sallanmasın. Ne yazık ki sadece deprem olduğu gün, tedbirli olmayı, sağlam bina yapmayı, deprem kuşaklarında yüksek bina kurmamayı konuşuyoruz ve hemen ardından unutup eski yanlışlarımıza dönüyoruz.
"Hastanelerde tanınmaz yüzler
Bükülmüş boyunlar kan dolu gözler
Güveyini arıyor nişanlı kızlar
Hele gelin görün bizim köyleri
Askerin elinde kazmayla kürek
Soruyor nerede maslahat gerek
Göç etti arılar boş kaldı petek
Hele gelin görün bizim köyleri."
Bu manzaraların, bu tarifsiz acıların bir daha yaşanmaması için o günlerde, yani yaklaşık otuz beş yıl evvel ne nutuklar atıldı az çok tahmin edersiniz ama gidin görün Reyhani'nin dediği köyler yine çamurla bir birine tutturulmuş taş duvarlar, toprak bacalar, yine en ufak bir sarsıntıda yerle bir olacak "örümcek evi" ayarında yapılar.
Doksan dokuz Marmara depreminden sonra Marmara bölgesindeki köylere ve şehirlere bir bakalım, gözle görünür, dişe dokunur derecede bir değişiklik yok aksine şehirlerde gökdelenler almış başını bulutlara doğru gidiyorlar.
"Ah şu kara taşlı çamur duvarlar
Altında yatıyor kahraman erler
Burası Akören Keçesor derler
Gelin hele görün bizim köyleri
Şurda bir köy varmış kızlar kalesi
Tanıyan yok acep bu köy neresi
Tükenmemiş döner taşın çilesi
Hele gelin görün bizim köyleri."
Bilindiği gibi yakın geçmişte İran'da yaklaşık dört yüz insanın ölümüne sebep olan deprem vesilesi ile bir kez daha gördük ki aslında yok bir birimizden farkımız, İslam coğrafyasında hala kerpiç duvarlar, toprak bacalar ve aslında yoksulluk can almaya devam ediyor.
Müslüman ilim adamları, iktisatçılar, mühendisler, şehircilik uzmanları asıl bu meselelere kafa yormalılar ve çare bulmalılar.
En ufak bir sarsıntıda çürük yapılar ve tonlarca topraklar altında yaşanan can kayıpları elbette kader değil, tembelliğin, ihmalin, plansızlığın ve en önemlisi de beceriksiz yöneticiler yüzünden yakamıza yapışan yoksulluğun faturasıdır.
"Cumhurbaşkanımız emir veriyor
Alaylar taburlar kalkmış yürüyor
Doktorlar yollarda yara sarıyor
Hele gelin görün bizim köyleri
Bulut çökmüş azap köyün üstüne
Sanki oda düşmüş canlar kastine
Yaralılar imdat diyor dostuna
Vah felek neyledi bizim köyleri
Koyunören köyü yerle bir oldu
Otlutepe kökten tarumar oldu
Meralar boş kaldı köy mezar oldu
Hele gelin görün bizim köyleri
Sarıkamış Pasinler Horasan Narman
El ele vermiş te arıyor derman
Bazıları ihmale diyorlar ferman
Hele gelin görün bizim köyleri
Yapı sağlam değil plan düz değil
Yıkım engellenemez afet az değil
Ahşap bina çağdaşlığa hız değil
Altüst etti felek bizim köyleri."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025