Bilindiği üzere ÖSO, Halep ilinin kuzeyinde Türkiye sınırındaki Cerablus'un batısında, bölgeyi terör örgütü IŞİD'den arındırmak amacıyla TSK desteğiyle harekat düzenledi. Kara birliklerinin IŞİD tarafından sıkıştırılması sonucu Türkiye, ABD ile daha önce yapılan planlamaya göre söz konusu saatlerde Amerikan tarafının vermek zorunda olduğu hava desteğini istedi. Ama o destek bir türlü gelmedi. İncirlik yetkilileri Türkiye'yi tam bir saat oyaladı. Bunun üzerine TSK kendi savaş uçaklarını kaldırmak zorunda kaldı. Türk jetleri hedefleri başarıyla vurup karadaki unsurları rahatlattı.
Amerikalıların komuta ettiği Koalisyon unsurları ise Türk savaş uçaklarından tam 3 saat sonra çatışma bölgesinde arazi bombardımanı yaptı.
Adamlar resmen dalga geçiyor?
2 gün evvel başka bir saçmalık daha gördüm? Wall Street Journal'ın haberine göre Türkiye'nin 14 saatte başlattığı operasyonun zamanı konusunda anlaşma sağlansaymış, 40 ABD komandosu da eşlik edecekmiş. ABD sürecin haftalarca süreceğini düşünüyormuş. Bundan dolayı operasyona hiçbir destek vermemiş.
Miş miş miş, mış mış mış?
Cerablus operasyonlarının haftalarca süreceğini hesap eden aynı ABD'nin Savunma Bakanlığı sözcüsü Peter Cook, New York Times gazetesine gönderdiği e-postada, "Türk Silahlı Kuvvetleri, bazı muhalif gruplar ve SDG ile bağlantılı birimler arasında yaşanan bu çatışmaların çok uzun sürdüğünü ve kabul edilemez bulduğumuzu netleştirmek istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Bildiğiniz üzere, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) ana unsurunu PKK'nın Suriye kolu PYD'nin silahlı kanadı YPG oluşturuyor. Yani Türkiye'nin düşmanı.
Anlayacağınız müttefikimiz(!) ABD, düşmanımız PKK'nın Suriye ayağı ile savaşmamızdan rahatsız.
Zaten bu müttefik-düşman dengeleri o kadar karışık ki anlatmak kendi başına ayrı bir yazı konusu eder. Gazetemiz yazarlarından Eyüp Kabil'in son yazısı olan "Çık işin içinden çıkabilirsen!"i okursanız demek istediğim şeyi daha iyi anlayacağınıza eminim.
Ancak özetle şunu ifade edebiliriz:
Müttefikimiz(!) ABD, düşmanımız YPG'yi düşman olarak görmüyor ve işbirliği yapıyor.
* * *
Bölgedeki bir başka kritik güç: İsrail.
Herkesin bildiği üzere ABD'nin bölgedeki en büyük müttefiki. Aynı zamanda Türkiye'nin de son yıllarda devamlı gerildiği bir devlet. İsrail-Türk ilişkileri ile ilgili yaşanan son gelişme Sayın Cumhurbaşkanımızın "Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun"u yayımlanmak üzere Başbakanlığa göndermesi oldu.
Tabii olarak hakkımız olan tazminatı almalıyız. Ancak bana kalırsa çok dikkatli olmamız gereken bir nokta var: İsrail ile normalleşme süreci.
Öncelikle ne Fetullah Gülen'i teslim eden, ne de Cerablus'ta fiili olarak yanımızda olan müttefikimiz(!) ABD'nin, Ortadoğu'daki en büyük müttefikinin İsrail olduğunun altını çizmek gerekir.
'Üst akıl kim?' sorusu hâlâ net olarak cevaplanamamışken ve ABD, SDG ile olan çatışmalardan bu kadar rahatsızken bu konu daha da değerli hale geliyor.
İkinci bir nokta ise, İsrail ile olan kötü geçmişimizin henüz çok taze oluşu. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere konuyla muhatap tüm diplomatlarımızın bu hususta alınması gereken tavrı yerine getireceğini temenni ediyorum.
Uzun lafın kısası ortalık karışık.
Amerikalıların komuta ettiği Koalisyon unsurları ise Türk savaş uçaklarından tam 3 saat sonra çatışma bölgesinde arazi bombardımanı yaptı.
Adamlar resmen dalga geçiyor?
2 gün evvel başka bir saçmalık daha gördüm? Wall Street Journal'ın haberine göre Türkiye'nin 14 saatte başlattığı operasyonun zamanı konusunda anlaşma sağlansaymış, 40 ABD komandosu da eşlik edecekmiş. ABD sürecin haftalarca süreceğini düşünüyormuş. Bundan dolayı operasyona hiçbir destek vermemiş.
Miş miş miş, mış mış mış?
Cerablus operasyonlarının haftalarca süreceğini hesap eden aynı ABD'nin Savunma Bakanlığı sözcüsü Peter Cook, New York Times gazetesine gönderdiği e-postada, "Türk Silahlı Kuvvetleri, bazı muhalif gruplar ve SDG ile bağlantılı birimler arasında yaşanan bu çatışmaların çok uzun sürdüğünü ve kabul edilemez bulduğumuzu netleştirmek istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Bildiğiniz üzere, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) ana unsurunu PKK'nın Suriye kolu PYD'nin silahlı kanadı YPG oluşturuyor. Yani Türkiye'nin düşmanı.
Anlayacağınız müttefikimiz(!) ABD, düşmanımız PKK'nın Suriye ayağı ile savaşmamızdan rahatsız.
Zaten bu müttefik-düşman dengeleri o kadar karışık ki anlatmak kendi başına ayrı bir yazı konusu eder. Gazetemiz yazarlarından Eyüp Kabil'in son yazısı olan "Çık işin içinden çıkabilirsen!"i okursanız demek istediğim şeyi daha iyi anlayacağınıza eminim.
Ancak özetle şunu ifade edebiliriz:
Müttefikimiz(!) ABD, düşmanımız YPG'yi düşman olarak görmüyor ve işbirliği yapıyor.
* * *
Bölgedeki bir başka kritik güç: İsrail.
Herkesin bildiği üzere ABD'nin bölgedeki en büyük müttefiki. Aynı zamanda Türkiye'nin de son yıllarda devamlı gerildiği bir devlet. İsrail-Türk ilişkileri ile ilgili yaşanan son gelişme Sayın Cumhurbaşkanımızın "Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun"u yayımlanmak üzere Başbakanlığa göndermesi oldu.
Tabii olarak hakkımız olan tazminatı almalıyız. Ancak bana kalırsa çok dikkatli olmamız gereken bir nokta var: İsrail ile normalleşme süreci.
Öncelikle ne Fetullah Gülen'i teslim eden, ne de Cerablus'ta fiili olarak yanımızda olan müttefikimiz(!) ABD'nin, Ortadoğu'daki en büyük müttefikinin İsrail olduğunun altını çizmek gerekir.
'Üst akıl kim?' sorusu hâlâ net olarak cevaplanamamışken ve ABD, SDG ile olan çatışmalardan bu kadar rahatsızken bu konu daha da değerli hale geliyor.
İkinci bir nokta ise, İsrail ile olan kötü geçmişimizin henüz çok taze oluşu. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere konuyla muhatap tüm diplomatlarımızın bu hususta alınması gereken tavrı yerine getireceğini temenni ediyorum.
Uzun lafın kısası ortalık karışık.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018