Allah korkusu ile çok ağlardı. Bir defâsında dostlarından birinin cenâzesinde bulundu. Cenâze defnedilince kabir başında ağlayıp, çok göz yaşı döktü.
Sonra orada bulunanlara şöyle dedi: "Ey müslümanlar! Kabir dünyâ konaklarının sonu, âhiret menzilinin ilkidir. Mâdem ki hepimiz ölüp kabre gireceğiz, o halde nasıl zevk, safâya dalıp, gezebiliriz. Îmân ehlinden olanlar kaygılı uyanır, kaygılı akşamlar. Bunlar iki korku arasındadır. Biri geçmiş bir günah ki, Allahü teâlâ tarafından nasıl karşılanacağı belli değil. Biri kalan bir ömür ki, devâmı müddetince hangi tehlikelerle karşılaşılacağı belli değildir. Sonunda ölüme varacağını bilen, kıyâmette kalkılacağına inanan, kalkınca Allah'ın huzûruna çıkacağına kânî olan kişiye gereken şey, üzüntü ve endişe içinde olmaktır." Orada bulunanlar bu sözlerinden dolayı ağladılar. Başka bir seferde de; "Eğer Kur'ân-ı kerîm okuyorsanız, dünyâda hüznünüz çok olsun, çokça ağlayasınız." buyurdu. Kâbe-i muazzamayı ziyâret ederken bir zâtın, arkasında bir zenbille tavâf ettiğini gördü. Hasan-ı Basrî hazretleri o kimseye; "Kardeşim arkandaki yükü koyup öyle tavâf etsen daha iyi olmaz mı?" buyurdu. O kimse; "Bu arkamdaki yük değil babamdır. Bunu Şam'dan yedi kere sırtımda getirip hac yaptırdım. Çünkü bana dînimi, îmânımı o öğretti. Beni İslâm ahlâkı ile yetiştirdi." cevabını verdi. Sonra; Hasan-ı Basrî hazretleri; "Kıyâmet gününe kadar böylece arkanda getirip, tavâf eylesen, bir kere kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider ve yine bir defâ gönlünü yapsan bu kadar hizmete mukâbil olur." buyurdu.
Sonra orada bulunanlara şöyle dedi: "Ey müslümanlar! Kabir dünyâ konaklarının sonu, âhiret menzilinin ilkidir. Mâdem ki hepimiz ölüp kabre gireceğiz, o halde nasıl zevk, safâya dalıp, gezebiliriz. Îmân ehlinden olanlar kaygılı uyanır, kaygılı akşamlar. Bunlar iki korku arasındadır. Biri geçmiş bir günah ki, Allahü teâlâ tarafından nasıl karşılanacağı belli değil. Biri kalan bir ömür ki, devâmı müddetince hangi tehlikelerle karşılaşılacağı belli değildir. Sonunda ölüme varacağını bilen, kıyâmette kalkılacağına inanan, kalkınca Allah'ın huzûruna çıkacağına kânî olan kişiye gereken şey, üzüntü ve endişe içinde olmaktır." Orada bulunanlar bu sözlerinden dolayı ağladılar. Başka bir seferde de; "Eğer Kur'ân-ı kerîm okuyorsanız, dünyâda hüznünüz çok olsun, çokça ağlayasınız." buyurdu. Kâbe-i muazzamayı ziyâret ederken bir zâtın, arkasında bir zenbille tavâf ettiğini gördü. Hasan-ı Basrî hazretleri o kimseye; "Kardeşim arkandaki yükü koyup öyle tavâf etsen daha iyi olmaz mı?" buyurdu. O kimse; "Bu arkamdaki yük değil babamdır. Bunu Şam'dan yedi kere sırtımda getirip hac yaptırdım. Çünkü bana dînimi, îmânımı o öğretti. Beni İslâm ahlâkı ile yetiştirdi." cevabını verdi. Sonra; Hasan-ı Basrî hazretleri; "Kıyâmet gününe kadar böylece arkanda getirip, tavâf eylesen, bir kere kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider ve yine bir defâ gönlünü yapsan bu kadar hizmete mukâbil olur." buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.