‘Onları itaate davet et’
Hz. Ali, Mâlik Eşter’e buyurdu ki: “Seni kumandan tayin ettim. Ebu’l-A’ver savaşa başlamadan sen başlama. Önce, elinden geldiği kadar onları itaate davet et, bu daveti defalarca tekrarla. Allah izin verirse gelir, sana ulaşırım. Mümkün olursa ben gelinceye dek onları oyala, ihtiyatla hareket et, acele etme”
22.01.2025 10:50:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Muaviye, Şam'dan hareket etmeden yanında sahabenin ileri gelenlerinden birkaç kişinin bulunmasını, bu suretle de haklı görünmeyi istiyordu. Şam'da kadılık eden ve fetva veren Ubeydoğlu Fadâlet el-Ensari'yi kandırıp beraber götürmek istedi. Fadâle, "Cehenneme gitmek istemezsen bu işten vazgeç" dedi.
Muaviye, "Maksadım seninle cehennem ateşinden korunmaktı" dedi, fakat artık Fadâle'nin Şam'da kalmasını tehlikeli gördüğünden, onu, sınıra yolladı. Fadâle, Romalılara esir düştü. (El-istiâb, c.2, s. 531-532).
Muaviye, askerine As oğlu Amr'la iki oğlunu ve kölesi Verdan'ı kumandan tayin etti. Başkumandanlığı da Kays oğlu Dahhâk'e verdi. Ebu'l-A'ver'i de öncü yaptı.
Hz. Ali'nin öncüleri, Ebu'l A'ver'e rastladılar. Ebu'l- A'ver'in kuvveti kendi kuvvetlerinden çoktu. Hz. Ali'ye haber gönderip imdat istediler. Hz. Ali, Mâlik'ül- Eşter'i çağırıp, "Seni kumandan tayin ettim. Ebu'l-A'ver savaşa başlamadan sen başlama. Önce, elinden geldiği kadar onları itaate dâvet et, bu dâveti defalarca tekrarla. Sağ kola Ziyâd'ı, sol kola Şurayh'ı kumandan yap, sen merkezde bulun, ben de Allah izin verirse gelir, sana ulaşırım. Mümkün olursa ben gelinceye dek onları oyala, ihtiyatla hareket et, acele etme" dedi.
Ziyâd'la Şurayh'a da bu hususta bir emirname yazdı. Mâlik'ül-Eşter, yanındaki askerle hareket edip öncülere kavuştu. Ebu'l-A'ver'in ordusundan uzak bir yere kondu. Akşama kadar bekledi. Akşam karanlığı basınca Ebu'l A'ver, birden saldırdı. Eşter de savaşmaya mecbur oldu. Bir saat kadar savaştıktan sonra Şamlılar çekilmeye mecbur oldular.
Ertesi günü Eşter, Utbe oğlu Hâşim'e, çıkıp onlarla savaşmayı emretti. Hâşim, yanına aldığı erlerle meydana çıktı, onlarla savaştı. Sonra dönüp orduya geldi. Bu savaşta, pek genç bir yiğit olan Ammâret'üt-Temimi oğlu Zübyân, Şamlıların en meşhur yiğitlerinden Münzir oğlu Abdullah'ı öldürmüştü. Üçüncü günü bizzat Eşter savaşa girmişti. Hem hücum ediyor, hem de, "Bana Ebu'l- A'ver'i gösterin" diye bağırıyordu. Ebu'l A'ver, bir tepenin ardına sığınmıştı.
Eşter, geriye çekilip Mâlik'ün Nahai oğlu Sinan'ı çağırdı, "Git, bizzat Ebu'l- A'ver'i meydana çağır" dedi. Sinan, "Benimle savaşması için mi, seninle savaşması için mi?" diye sordu.
Eşter, "Benimle; çünkü o, yücelikte ve yaşta kendisiyle eşit olmayanla savaşmaz. Yücelik bakımından hamd olsun ona eşitsin ama yaşın küçük. Seninle savaşması için çağır deseydim savaşır mıydın?" dedi.
Sinan, "Vallahi, yalnız onunla savaşmak şöyle dursun, şu kılıçla saflarına öyle bir dalardım ki..." dedi.
Eşter bu sözden çok memnun oldu, "Kardeş oğlu, Allah sana uzun ömür versin, hadi git" dedi.
Sinan meydana çıkıp, "Elçiyim ben" diye bağırdı. Sonra Ebu'l A'ver'i çağırarak, "Eşter seni, kendisiyle savaşa dâvet ediyor" dedi.
Ebu'l- A'ver, uzun bir müddet sustu. Sonra Sinan'a dedi ki: "Eşter, Osman'ın valilerini Irak'tan sürmek istedi, Medine'ye gidip onun katilleriyle birleşti, onu öldürenlerden biri de Eşter'dir. Bu bakımdan ne sesini duymak isterim, ne yüzünü görmek. Dediğine uymuyorum, cevap da vermiyorum."
Ebu'l-A'ver, bunları söylerken Şamlılar da Sinan'a git git, diye bağırıyorlardı. Sinan dönüp hâli Eşter'e anlattı.
Muaviye, "Maksadım seninle cehennem ateşinden korunmaktı" dedi, fakat artık Fadâle'nin Şam'da kalmasını tehlikeli gördüğünden, onu, sınıra yolladı. Fadâle, Romalılara esir düştü. (El-istiâb, c.2, s. 531-532).
Muaviye, askerine As oğlu Amr'la iki oğlunu ve kölesi Verdan'ı kumandan tayin etti. Başkumandanlığı da Kays oğlu Dahhâk'e verdi. Ebu'l-A'ver'i de öncü yaptı.
Hz. Ali'nin öncüleri, Ebu'l A'ver'e rastladılar. Ebu'l- A'ver'in kuvveti kendi kuvvetlerinden çoktu. Hz. Ali'ye haber gönderip imdat istediler. Hz. Ali, Mâlik'ül- Eşter'i çağırıp, "Seni kumandan tayin ettim. Ebu'l-A'ver savaşa başlamadan sen başlama. Önce, elinden geldiği kadar onları itaate dâvet et, bu dâveti defalarca tekrarla. Sağ kola Ziyâd'ı, sol kola Şurayh'ı kumandan yap, sen merkezde bulun, ben de Allah izin verirse gelir, sana ulaşırım. Mümkün olursa ben gelinceye dek onları oyala, ihtiyatla hareket et, acele etme" dedi.
Ziyâd'la Şurayh'a da bu hususta bir emirname yazdı. Mâlik'ül-Eşter, yanındaki askerle hareket edip öncülere kavuştu. Ebu'l-A'ver'in ordusundan uzak bir yere kondu. Akşama kadar bekledi. Akşam karanlığı basınca Ebu'l A'ver, birden saldırdı. Eşter de savaşmaya mecbur oldu. Bir saat kadar savaştıktan sonra Şamlılar çekilmeye mecbur oldular.
Ertesi günü Eşter, Utbe oğlu Hâşim'e, çıkıp onlarla savaşmayı emretti. Hâşim, yanına aldığı erlerle meydana çıktı, onlarla savaştı. Sonra dönüp orduya geldi. Bu savaşta, pek genç bir yiğit olan Ammâret'üt-Temimi oğlu Zübyân, Şamlıların en meşhur yiğitlerinden Münzir oğlu Abdullah'ı öldürmüştü. Üçüncü günü bizzat Eşter savaşa girmişti. Hem hücum ediyor, hem de, "Bana Ebu'l- A'ver'i gösterin" diye bağırıyordu. Ebu'l A'ver, bir tepenin ardına sığınmıştı.
Eşter, geriye çekilip Mâlik'ün Nahai oğlu Sinan'ı çağırdı, "Git, bizzat Ebu'l- A'ver'i meydana çağır" dedi. Sinan, "Benimle savaşması için mi, seninle savaşması için mi?" diye sordu.
Eşter, "Benimle; çünkü o, yücelikte ve yaşta kendisiyle eşit olmayanla savaşmaz. Yücelik bakımından hamd olsun ona eşitsin ama yaşın küçük. Seninle savaşması için çağır deseydim savaşır mıydın?" dedi.
Sinan, "Vallahi, yalnız onunla savaşmak şöyle dursun, şu kılıçla saflarına öyle bir dalardım ki..." dedi.
Eşter bu sözden çok memnun oldu, "Kardeş oğlu, Allah sana uzun ömür versin, hadi git" dedi.
Sinan meydana çıkıp, "Elçiyim ben" diye bağırdı. Sonra Ebu'l A'ver'i çağırarak, "Eşter seni, kendisiyle savaşa dâvet ediyor" dedi.
Ebu'l- A'ver, uzun bir müddet sustu. Sonra Sinan'a dedi ki: "Eşter, Osman'ın valilerini Irak'tan sürmek istedi, Medine'ye gidip onun katilleriyle birleşti, onu öldürenlerden biri de Eşter'dir. Bu bakımdan ne sesini duymak isterim, ne yüzünü görmek. Dediğine uymuyorum, cevap da vermiyorum."
Ebu'l-A'ver, bunları söylerken Şamlılar da Sinan'a git git, diye bağırıyorlardı. Sinan dönüp hâli Eşter'e anlattı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.