Onlar, uyulan imamlardır
Huzeyme b. Sabit dedi ki: "Şahitlik ederim ki, ben Resûlullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini duydum: Benim Ehl-i Beyt'im hak ile bâtılı birbirinden ayırır. Onlar, uyulan imamlardır"
18.10.2024 10:56:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Sakife'den sonra sahabiler içinde seçkin bir zümre İmam Ali'nin (a.s) yanında yer aldı. Meşru halifelik iddiasını sonuna kadar savundu.
Bunlar kararlı ve kendilerine güvenerek, açıkça Hz. Ali'nin haklılığını ilan ettiler. Kesin ve tayin edici kanıtları vardı.
Şer'i naslara dayalı tartışılmaz argümanları bir bir sıralıyorlardı. Bunların üslubunda hakkı bulma, İslami yönetimi sapmalara karşı koruma hissi kendiliğinden belli oluyordu. Nitekim Hz. Peygamber'in (s.a.a) mescidinde toplanmışlardı. Seçkin sahabilerden biri olan Huzeyme b. Sabit kalkmış ve şöyle demişti:
"Ey insanlar! Bilmez misiniz ki, Resûlullah (s.a.a) bir konuyla ilgili olarak benim tek başıma yaptığım şahitliği kabul ederdi ve ikinci bir kişinin daha bu konu hakkında şahitlik etmesini istemezdi?"
"Evet" dediler.
Bunun üzerine şöyle dedi:
"O zaman şahitlik ederim ki, ben Resûlullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini duydum: 'Benim Ehl-i Beyt'im hak ile bâtılı birbirinden ayırır. Onlar, uyulan imamlardır.' Ben bildiğimi size söyledim. Elçiye düşen, apaçık bir duyurudan başka bir şey değildir."
Ammar b. Yasir de kanıtlarını ortaya koydu ve şöyle dedi:
"Ey Kureyş topluluğu! Ve ey Müslümanlar! Şayet biliyorsanız, ne ala! Eğer bilmiyorsanız, bilin ki, Peygamberinizin (s.a.a) Ehl-i Beyt'i
O'na daha yakındırlar, O'nun mirasçısı olmaya daha uygundurlar. Dini hususları daha iyi ayakta tutabilirler. Onlar, müminler için daha güvencelidirler. Peygamber'in (s.a.a) getirmiş olduğu dini, daha iyi korurlar ve ümmet için en hayırlısını isterler. Gidin arkadaşınıza söyleyin; ipiniz iyice bir kör düğüme dönüşmeden, işlerinizde zayıflık baş göstermeden, aranızda ayrılıklar çıkmadan ve başınızdaki fitne iyice büyümeden hakkı sahibine iade etsin."
Sehl b. Huneyf de şunları söyledi:
"Ey Kureyş topluluğu! Ben şahidim; Resûlullah (s.a.a) şûrada -Peygamber mescidini kastediyordu- Ali b. Ebu Tâlib'in (a.s) elinden tutarak şunları söyledi: Ey insanlar! Bu Ali, Benden sonra sizin imamınızdır. Ben yaşarken de, Benden sonra da Benim vasimdir.
Borcumu ödeyendir, sözlerimi yerine getirendir. Havuzumun başında ilk önce Benimle musafahalaşacak olan da odur. Ne mutla ona uyan ve ona yardım edenlere. Yazıklar olsun ona karşı çıkanlara, onu yalnız bırakanlara."
Sonra Ebu'l-Heysem b Teyhan söz aldı ve şunları söyledi: "Ben şahidim; Resûlullah (s.a.a) Gadir-i Hum günü Ali'yi ayağa kaldırdı ve insanlara gösterdi. Ensar dedi ki: 'Resûlullah (s.a.a) onu halife olarak tayin etmek için ayağa kaldırdı.' Bazıları da şöyle dedi: 'Resûlullah (s.a.a), Kendisini mevla edinenlerin onu da mevla edinmesi için onu kaldırdı.' Bu konuyla ilgili çok tartışma çıktı. Sonra aramızdan bir adamı Resûlullah'a (s.a.a) gönderdik ve bunun ne anlama geldiğini sorduk. Buyurdu ki: 'O, Benden sonra mü'minlerin velisidir ve insanlar içinde ümmetimin hayrını en fazla düşünen kimsedir.' Ben bizzat yaşadığım bu olaya şahitlik ederim. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin. Hiç kuşkusuz hak ile bâtılın ayrılacağı hüküm günü, vakit olarak belirlenmiştir."
Başkaları da kalkıp konuştular. Bunlar arasında Ebuzer, Ebu Eyyub el-Ensarî, Utbe b. Ebu Leheb, Nu'man b. Aclan ve Selman-i Farisî gibi isimler vardı. Her biri karşı tarafın aleyhine somut kanıtlar ortaya koydular. (Tarih-u Ebi'l-Feda, 1/156; el-Hisal, Şeyh Saduk, s.432; el-Ihticac, Tabersî, 1/186).
Bunlar kararlı ve kendilerine güvenerek, açıkça Hz. Ali'nin haklılığını ilan ettiler. Kesin ve tayin edici kanıtları vardı.
Şer'i naslara dayalı tartışılmaz argümanları bir bir sıralıyorlardı. Bunların üslubunda hakkı bulma, İslami yönetimi sapmalara karşı koruma hissi kendiliğinden belli oluyordu. Nitekim Hz. Peygamber'in (s.a.a) mescidinde toplanmışlardı. Seçkin sahabilerden biri olan Huzeyme b. Sabit kalkmış ve şöyle demişti:
"Ey insanlar! Bilmez misiniz ki, Resûlullah (s.a.a) bir konuyla ilgili olarak benim tek başıma yaptığım şahitliği kabul ederdi ve ikinci bir kişinin daha bu konu hakkında şahitlik etmesini istemezdi?"
"Evet" dediler.
Bunun üzerine şöyle dedi:
"O zaman şahitlik ederim ki, ben Resûlullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini duydum: 'Benim Ehl-i Beyt'im hak ile bâtılı birbirinden ayırır. Onlar, uyulan imamlardır.' Ben bildiğimi size söyledim. Elçiye düşen, apaçık bir duyurudan başka bir şey değildir."
Ammar b. Yasir de kanıtlarını ortaya koydu ve şöyle dedi:
"Ey Kureyş topluluğu! Ve ey Müslümanlar! Şayet biliyorsanız, ne ala! Eğer bilmiyorsanız, bilin ki, Peygamberinizin (s.a.a) Ehl-i Beyt'i
O'na daha yakındırlar, O'nun mirasçısı olmaya daha uygundurlar. Dini hususları daha iyi ayakta tutabilirler. Onlar, müminler için daha güvencelidirler. Peygamber'in (s.a.a) getirmiş olduğu dini, daha iyi korurlar ve ümmet için en hayırlısını isterler. Gidin arkadaşınıza söyleyin; ipiniz iyice bir kör düğüme dönüşmeden, işlerinizde zayıflık baş göstermeden, aranızda ayrılıklar çıkmadan ve başınızdaki fitne iyice büyümeden hakkı sahibine iade etsin."
Sehl b. Huneyf de şunları söyledi:
"Ey Kureyş topluluğu! Ben şahidim; Resûlullah (s.a.a) şûrada -Peygamber mescidini kastediyordu- Ali b. Ebu Tâlib'in (a.s) elinden tutarak şunları söyledi: Ey insanlar! Bu Ali, Benden sonra sizin imamınızdır. Ben yaşarken de, Benden sonra da Benim vasimdir.
Borcumu ödeyendir, sözlerimi yerine getirendir. Havuzumun başında ilk önce Benimle musafahalaşacak olan da odur. Ne mutla ona uyan ve ona yardım edenlere. Yazıklar olsun ona karşı çıkanlara, onu yalnız bırakanlara."
Sonra Ebu'l-Heysem b Teyhan söz aldı ve şunları söyledi: "Ben şahidim; Resûlullah (s.a.a) Gadir-i Hum günü Ali'yi ayağa kaldırdı ve insanlara gösterdi. Ensar dedi ki: 'Resûlullah (s.a.a) onu halife olarak tayin etmek için ayağa kaldırdı.' Bazıları da şöyle dedi: 'Resûlullah (s.a.a), Kendisini mevla edinenlerin onu da mevla edinmesi için onu kaldırdı.' Bu konuyla ilgili çok tartışma çıktı. Sonra aramızdan bir adamı Resûlullah'a (s.a.a) gönderdik ve bunun ne anlama geldiğini sorduk. Buyurdu ki: 'O, Benden sonra mü'minlerin velisidir ve insanlar içinde ümmetimin hayrını en fazla düşünen kimsedir.' Ben bizzat yaşadığım bu olaya şahitlik ederim. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin. Hiç kuşkusuz hak ile bâtılın ayrılacağı hüküm günü, vakit olarak belirlenmiştir."
Başkaları da kalkıp konuştular. Bunlar arasında Ebuzer, Ebu Eyyub el-Ensarî, Utbe b. Ebu Leheb, Nu'man b. Aclan ve Selman-i Farisî gibi isimler vardı. Her biri karşı tarafın aleyhine somut kanıtlar ortaya koydular. (Tarih-u Ebi'l-Feda, 1/156; el-Hisal, Şeyh Saduk, s.432; el-Ihticac, Tabersî, 1/186).