‘Onlar hile ve gadir ehlidir’
Hz. Ali Haricilere buyurdu ki: “Ey düşmanlığa kalkışıp inada düşen topluluk, bilmiyor musunuz ki hakeme müracaattan sizi men etmek isteyen bendim. Bunlar, dine, Kur’an’a uymazlar, onları sizden daha iyi bilirim ben. Onlar hile ve gadir ehlidir. Benden ayrılırsanız aldanırsınız dedim; bana isyan ettiniz”
13.02.2025 12:01:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Haricilerin, Bağdat'la Halvan arasında bulunan Nehrevan suyunu geçtikleri hakkında haber geldi. Hz. Ali, "İmkânı yok, onların öldürüleceği yer suyun öbür kıyısı" dedi.
Suyu geçtiklerine dair haber geldikçe Hz. Ali, aynı sözü söyledi. Nihayet Nehrevan'a vardıkları zaman gördüler ki suyu geçememişler. Hz. Ali tekbir getirip "Resûlullah doğru söylemiştir" buyurdu.
Hz. Ali, Nehrevan'a gelince onlara, "Kardeşlerimizi öldürenleri bize teslim edin, kısası yerine getirelim, sonra sizi halinize bırakıp Şamlılara gideyim, belki Allah sizi, bugün bulunduğunuz halden daha hayırlı bir hale getirir" diye haber gönderdi.
Onlar, "Öldürülenleri hepimiz öldürdük; hepimiz onların kanlarını da, kanınızı da helal bilmedeyiz" dediler.
Ubade oğlu Sa'd'in oğlu Kays, onlara öğüt verdi, deliller getirdi, olmadı, Ebu Eyyub el- Ensari, yanlarına vardı, bir hutbe okudu, "Siz, bundan önce ne haldeyseniz o haldesiniz, biz de nasılsak öyleyiz. Nasıl oluyor da bizimle savaşa girişiyorsunuz?" dedi.
"Bugün size uysak yarın gene hakeme başvurursunuz" dediler.
Hz. Ali karşılarına çıktı. Buyurdu ki: "Ey düşmanlığa kalkışıp inada düşen topluluk, ey heva ve hevese uyup doğruluktan ayrılan kalabalık, bilmiyor musunuz ki hakeme müracaattan sizi men etmek isteyen bendim. Onların bu isteklerinin hileden ibaret olduğunu söyleyen bendim. Bunlar, dine, Kur'an'a uymazlar, onları sizden daha iyi bilirim ben. Onlar daha çocukken ben onları tanırdım, er oldular, gene tanıdım. Onlar hile ve gadir ehlidir. Benden ayrılırsanız aldanırsınız dedim; bana isyan ettiniz. Sonunda zorla hakeme razı oldum. Hakeme razı olurken de onların, Kur'an'ın dirilttiğini diriltmelerini, öldürdüğünü öldürmelerini şart koştum. Onlar birbirlerine muhalefette bulundular, Kitabın hükmüne uymadılar, sünnete müracaat etmediler, biz de onların kararlarını terk ettik, evvelce ne haldeysek gene o haldeyiz. Yaptığınız nedir?"
Hariciler, gene aynı sözü gevelediler; "Biz, hakeme razı olunca kâfir olduk, şimdi tövbe ettik. Sen de bizim gibi tövbe edersen biz sendeniz, seninleyiz; yok eğer buna razı olmazsan senden ayrılırız, seninle savaşırız" dediler.
Hz. Ali buyurdu ki: "Size şiddetli bir kasırga esti, dediğiniz anlaşılmaz oldu, sesiniz duyulmuyor. Resûlullah'a inandık, O'nunla hicret ettikten, Allah yolunda savaştıktan sonra kâfir olduğuma, sapıklığa düştüğüme, hidayete mazhar olmadığıma tanıklık mı edeyim?"
Sonra dönüp ordusuna geldi, "Onlarla artık konuşmayın, Allah'a ve cennete kavuşmaya hazırlanın" dedi, safları düzdü. Hariciler de ordularını hazırladılar.
Hz. Ali, eman sancağını Ebu Eyyub el-Ensari'ye verdi ve "Kim bu sancağın altına gelir, savaşa katılmazsa emandadır. Kim Kûfe'ye yahut Medayin'e dönerse emandadır" diye nida ettirdi.
Hariciler, bu nidadan ürktüler, içlerinden beş yüz kişi ayrıldı, bir kısım Hariciler Kûfe'ye, bir kısmı da Medayin'e gitti. Dört bin kişiydiler, iki bin sekiz yüz kişiye indiler.
Suyu geçtiklerine dair haber geldikçe Hz. Ali, aynı sözü söyledi. Nihayet Nehrevan'a vardıkları zaman gördüler ki suyu geçememişler. Hz. Ali tekbir getirip "Resûlullah doğru söylemiştir" buyurdu.
Hz. Ali, Nehrevan'a gelince onlara, "Kardeşlerimizi öldürenleri bize teslim edin, kısası yerine getirelim, sonra sizi halinize bırakıp Şamlılara gideyim, belki Allah sizi, bugün bulunduğunuz halden daha hayırlı bir hale getirir" diye haber gönderdi.
Onlar, "Öldürülenleri hepimiz öldürdük; hepimiz onların kanlarını da, kanınızı da helal bilmedeyiz" dediler.
Ubade oğlu Sa'd'in oğlu Kays, onlara öğüt verdi, deliller getirdi, olmadı, Ebu Eyyub el- Ensari, yanlarına vardı, bir hutbe okudu, "Siz, bundan önce ne haldeyseniz o haldesiniz, biz de nasılsak öyleyiz. Nasıl oluyor da bizimle savaşa girişiyorsunuz?" dedi.
"Bugün size uysak yarın gene hakeme başvurursunuz" dediler.
Hz. Ali karşılarına çıktı. Buyurdu ki: "Ey düşmanlığa kalkışıp inada düşen topluluk, ey heva ve hevese uyup doğruluktan ayrılan kalabalık, bilmiyor musunuz ki hakeme müracaattan sizi men etmek isteyen bendim. Onların bu isteklerinin hileden ibaret olduğunu söyleyen bendim. Bunlar, dine, Kur'an'a uymazlar, onları sizden daha iyi bilirim ben. Onlar daha çocukken ben onları tanırdım, er oldular, gene tanıdım. Onlar hile ve gadir ehlidir. Benden ayrılırsanız aldanırsınız dedim; bana isyan ettiniz. Sonunda zorla hakeme razı oldum. Hakeme razı olurken de onların, Kur'an'ın dirilttiğini diriltmelerini, öldürdüğünü öldürmelerini şart koştum. Onlar birbirlerine muhalefette bulundular, Kitabın hükmüne uymadılar, sünnete müracaat etmediler, biz de onların kararlarını terk ettik, evvelce ne haldeysek gene o haldeyiz. Yaptığınız nedir?"
Hariciler, gene aynı sözü gevelediler; "Biz, hakeme razı olunca kâfir olduk, şimdi tövbe ettik. Sen de bizim gibi tövbe edersen biz sendeniz, seninleyiz; yok eğer buna razı olmazsan senden ayrılırız, seninle savaşırız" dediler.
Hz. Ali buyurdu ki: "Size şiddetli bir kasırga esti, dediğiniz anlaşılmaz oldu, sesiniz duyulmuyor. Resûlullah'a inandık, O'nunla hicret ettikten, Allah yolunda savaştıktan sonra kâfir olduğuma, sapıklığa düştüğüme, hidayete mazhar olmadığıma tanıklık mı edeyim?"
Sonra dönüp ordusuna geldi, "Onlarla artık konuşmayın, Allah'a ve cennete kavuşmaya hazırlanın" dedi, safları düzdü. Hariciler de ordularını hazırladılar.
Hz. Ali, eman sancağını Ebu Eyyub el-Ensari'ye verdi ve "Kim bu sancağın altına gelir, savaşa katılmazsa emandadır. Kim Kûfe'ye yahut Medayin'e dönerse emandadır" diye nida ettirdi.
Hariciler, bu nidadan ürktüler, içlerinden beş yüz kişi ayrıldı, bir kısım Hariciler Kûfe'ye, bir kısmı da Medayin'e gitti. Dört bin kişiydiler, iki bin sekiz yüz kişiye indiler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.