Onlar adaklarını yerine getirirler
İnsan suresinde Ehl-i Beyt’in kemal sıfatları zikredilmiştir. Allah Teâlâ bu melekutî çehrelere ihsan ettiği keramet ve üstünlüğün sebebini de şöyle ifade etmektedir: “Nezirlerini (adaklarını) yerine getirirler”
26.08.2023 10:41:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
İnsan suresinde işaret edildiği üzere, herkesin susadığı o günde "iyiler" Emirü'l-Mü'minin Hz. Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin, "karışımı kafur olan bir kadehten" şerbet içerler. Bu şerbet oldukça lezzetli ve canlara can katan bir özelliğe sahiptir.
Evet, bu Allah'ın tüm salih "kullarının içtiği bir çeşmedir." Her nerede olurlarsa olsunlar hiçbir zahmet çekmeden o çeşmenin tatlı suyundan içerler.
O iyi kullar şüphesiz ki Hz. Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) ile onların yolunu izleyen mü'minlerdir. Allah Kur'an'da böyle kimseleri tavsif ederken şöyle buyuruyor: "O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürükler ve cahiller kendilerine muhatap oldukları zaman da 'selam' derler. Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler." (Furkan, 63-64).
"Onu (Kafur kaynağını) fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar." Diledikleri yere onu kolayca akıtabilirler.
Başka ayetlerde de bu salih kulların diğer kemal sıfatları zikredilmiştir. Allah Teâlâ bu melekutî çehrelere ihsan ettiği bu keramet ve üstünlüğün sebebini de şöyle ifade etmektedir: "Nezirlerini (adaklarını) yerine getirirler." (İnsan, 7).
Bu vasfın zikredilmiş olması, onların İlahi emir ve farzlara verdiği değer ve ehemmiyeti beyan etmek içindir. Yani insan kendi üzerine vacip kıldığı şeyleri yerine getirir ve önemserse İlahi emir ve vacipleri eda etme hususunda da daha çok çalışır ve daha fazla sorumluluk hisseder.
Bu, âlemlerin yaratıcısının böyle kimseler hakkında verdiği şehadet ve tanıklıktır. Bu İlahi beyandan daha doğru ve açık bir beyan bulunabilir mi?
Kur'an-ı Kerim, Ehl-i Beyt'in farzlara önem verdiğini belirtmekle iktifa etmemiştir. Ayetin devamında bu zatların günah ve masiyetten uzak olduğunu beyan ederek şöyle buyurmaktadır: "Ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar." (İnsan, 7).
Yani o salih kulların nurani kalpleri kıyamet gününün korkusuyla dolu olduğu için, adeta her yerde ve her halde Allah'ın huzurunda olduklarını hissederler ve Allah'ın emir ve yasaklarına riayet ederler.
Bu makam sadece masum ve günahlardan berî olan kullara mahsustur.
Semavi sırlar ile dolu olan bu İlahi Kitap hakkında tefekkür eden ve bu İlahi nüshanın belagat sırlarına az-çok aşina olan kimseler bu ayetlerin Hz. Peygamber'in Ehl-i Beyt'inin yüce makamını ne kadar teclil ettiğini ve ne ölçüde İlahi inayete mazhar olduklarını anlarlar.
Kur'an diliyle ifade edilen ve Ehl-i Beyt'in kemal sıfatlarını beyan eden bu cümleler gerçekten de ilginçtir.
İlk cümlede, "Adaklarını yerine getirirler", ikinci cümlede ise, "ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar" diye buyuruluyor. Bu ikinci beyan ilk cümleden daha önemlidir. Zira onların gerçek ve güçlü imanını beyan etmektedir.
(Kur'an ve Hadisler Işığında Hz. Fâtıma (a.s.), Abdulhüseyin Şerefuddin).
Evet, bu Allah'ın tüm salih "kullarının içtiği bir çeşmedir." Her nerede olurlarsa olsunlar hiçbir zahmet çekmeden o çeşmenin tatlı suyundan içerler.
O iyi kullar şüphesiz ki Hz. Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) ile onların yolunu izleyen mü'minlerdir. Allah Kur'an'da böyle kimseleri tavsif ederken şöyle buyuruyor: "O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürükler ve cahiller kendilerine muhatap oldukları zaman da 'selam' derler. Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler." (Furkan, 63-64).
"Onu (Kafur kaynağını) fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar." Diledikleri yere onu kolayca akıtabilirler.
Başka ayetlerde de bu salih kulların diğer kemal sıfatları zikredilmiştir. Allah Teâlâ bu melekutî çehrelere ihsan ettiği bu keramet ve üstünlüğün sebebini de şöyle ifade etmektedir: "Nezirlerini (adaklarını) yerine getirirler." (İnsan, 7).
Bu vasfın zikredilmiş olması, onların İlahi emir ve farzlara verdiği değer ve ehemmiyeti beyan etmek içindir. Yani insan kendi üzerine vacip kıldığı şeyleri yerine getirir ve önemserse İlahi emir ve vacipleri eda etme hususunda da daha çok çalışır ve daha fazla sorumluluk hisseder.
Bu, âlemlerin yaratıcısının böyle kimseler hakkında verdiği şehadet ve tanıklıktır. Bu İlahi beyandan daha doğru ve açık bir beyan bulunabilir mi?
Kur'an-ı Kerim, Ehl-i Beyt'in farzlara önem verdiğini belirtmekle iktifa etmemiştir. Ayetin devamında bu zatların günah ve masiyetten uzak olduğunu beyan ederek şöyle buyurmaktadır: "Ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar." (İnsan, 7).
Yani o salih kulların nurani kalpleri kıyamet gününün korkusuyla dolu olduğu için, adeta her yerde ve her halde Allah'ın huzurunda olduklarını hissederler ve Allah'ın emir ve yasaklarına riayet ederler.
Bu makam sadece masum ve günahlardan berî olan kullara mahsustur.
Semavi sırlar ile dolu olan bu İlahi Kitap hakkında tefekkür eden ve bu İlahi nüshanın belagat sırlarına az-çok aşina olan kimseler bu ayetlerin Hz. Peygamber'in Ehl-i Beyt'inin yüce makamını ne kadar teclil ettiğini ve ne ölçüde İlahi inayete mazhar olduklarını anlarlar.
Kur'an diliyle ifade edilen ve Ehl-i Beyt'in kemal sıfatlarını beyan eden bu cümleler gerçekten de ilginçtir.
İlk cümlede, "Adaklarını yerine getirirler", ikinci cümlede ise, "ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar" diye buyuruluyor. Bu ikinci beyan ilk cümleden daha önemlidir. Zira onların gerçek ve güçlü imanını beyan etmektedir.
(Kur'an ve Hadisler Işığında Hz. Fâtıma (a.s.), Abdulhüseyin Şerefuddin).