Ömer b. Hattab, İmam Ali’yi tebrik ediyor
Ömer (b. Hattâb), Ali’nin karşısına geçip O’na şöyle dedi: “Ne mutlu sana ey Ebû Tâlib’in oğlu, her mümin erkeğin ve her mümine kadının mevlâsı oldun"
24.12.2022 21:33:00





"Ey Resul, Sana indirileni tebliğ et! (İnsanlara ulaştır) ve eğer bunu yapmazsan peygamberliğini tebliğ etmemiş olursun. Ve Allah Seni insanlardan koruyacak."
"Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim."
"Allahüekber! Dinin tekmil oluşu, nimetin tamamlanışı ve Benim risâletime ve Benden sonra Ali'nin velayetine Rabb'in razı oluşundan dolayı, Allah'a hamd olsun. Ben kimin mevlâsı (velâyet sahibi) isem, Ali de onun mevlâsıdır."
Bizler (Muhacirler ve Ensar) toplandığımızda, Allah Resulü (s.a.v.) ortamızda ayağa kalkarak şöyle buyurdu:
"Ey insanlar, neye şehadet ediyorsunuz?" Onlar da, "Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ediyoruz" dediler.
Tekrar sordu: "Sonra neye şehadet ediyorsunuz?" Şu cevabı verdiler: "Muhammed'in (s.a.v.) Allan'ın kulu ve Resulü olduğuna."
"Peki, sizin veliniz kimdir?" diye sorduğunda, "Allah ve O'nun Resulü, bizim mevlâmızdır" dediler.
Râvi diyor ki, Allah Resulü (s.a.v.) daha sonra Ali'nin pazısına vurdu ve O'nu ayağa kaldırdı. Daha sonra da onları bırakıp kollarını tuttu ve şöyle buyurdu:
"Allah ve Resulü kimin mevlâsı ise, bu (Ali) da onun mevlâsıdır; Allah'ım, O'nu seveni sev ve O'na düşman olanın düşmanı ol! Allah'ım, insanlardan kim, O'nu severse, Sen de O'nun sevgilisi ol ve kim O'na buğzederse, Sen de ona buğzet."
"Ey insanlar, Beni her kadın ve erkek mü'minin mevlâsı bilmiyor musunuz?" "Evet, biliyoruz" dediklerinde şöyle devam etti:
"Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır; Allah'ım, O'nu seveni sev ve O'na düşman olana düşman ol, O'na yardım edene yardım et ve O'nu yalnız bırakanı yalnız bırak; O'na destek ol; O'na buğzedene buğzet ve O'na muhabbet besleyene, muhabbet göster."
"Ey insanlar, sizin veliniz kimdir?" Üç defa, "Allah ve Resulü'dür" dediler. Ardından Ali'nin elinden tutup ayağa kaldırdı ve şöyle buyurdu:
"Kimin velisi, Allah ve Resulü ise, bu (Ali) da onun velisidir; Allah'ım, O'nu seveni sev ve O'na düşman olana düşman ol."
Biz, bir yolculukta Resulüllah (s.a.v.) ile birlikteydik. "Gadr-i Hum" denen yerde konakladık. Hepimizin toplanması için çağrı yapıldı. İki ağacın altı, Allah Resulü için temizlendi.
Allah Resulü (s.a.v.) öğle namazını kıldıktan sonra Ali'nin elini tuttu ve şöyle buyurdu:
"Acaba Benim her mü'minin kendi nefsinden daha evlâ olduğumu (üzerinde velayet ve tasarruf hakkına sahip olduğumu) bilmiyor musunuz?" (Müslümanlar) "Evet biliyoruz" dediler. Bunun üzerine, Ali'nin elini tuttuğu hâlde şöyle buyurdu:
"Ben kimin mevlâsı isem, Ali onun mevlâsıdır. Allah'ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol."
Sonra Ömer (b. Hattâb), Ali'nin karşısına geçip O'na şöyle dedi: "Ne mutlu sana ey Ebû Tâlib'in oğlu, her mümin erkeğin ve her mümine kadının mevlâsı oldun!"
Bunun üzerine Hz. Ömer, Hz. Ali'ye hitaben şöyle dedi: "Ne mutlu sana ey Ebe'l-Hasan. Şüphesiz benim ve her erkek ve kadın mü'minin mevlâsı oldun."
Resulüllah (s.a.v.): "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır; Allah'ım, O'nu seveni sev; O'na düşman olana düşman ol."
Resulüllah (s.a.v.): "Ben, kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır; Allah'ım, O'nu seveni sev ve O'na düşman olana düşman ol; O'na yardım edene yardım et ve O'nu yalnız bırakanı yalnız bırak ve O'na zulmeden kimseye lanet et!"
Sonra şöyle devam etti: "Ey insanlar topluluğu, şüphesiz Ali Bendendir. Ben de Ali'den; O, Benim tıynetimden yaratılmıştır; O, Benden sonra halkın imamıdır; Benim sünnetimden ihtilaf ettikleri şeyleri onlara açıklayacaktır.
O, mü'minlerin emiri, yüzü akların önderi, mü'minlerin reisi, vasilerin en iyisi, dünya kadınlarının efendisinin kocası ve hidayet imamlarının babasıdır.
Kim, Ali'ye muhabbet beslerse, Ben de, ona muhabbet beslerim ve kim, Ali'ye buğzederse Ben de ona buğzederim; kim, Ali'yle kendi arasında bağ kurarsa, Ben de onunla bağ kurarım ve kim, Ali ile ilişkisini keserse, Ben de onunla ilişkimi keserim.
Kim, Ali'ye cefa ederse, Ben de ona cefa ederim; kim, Ali'yi severse, Ben de onu severim ve kim, Ali'ye düşman olursa, Ben de ona düşman olurum…"
Buyurdu ki: "Evet, ey Hasan, o ikisinden daha büyük ve daha faziletli bir bayram vardır!"
"O, hangi gündür?" diye sorduğumda, şöyle buyurdu: "Emirü'l-mü'minin Ali'nin (a.s.) insanlara önder olarak seçildiği gün."
Tekrar, "Canım sana feda olsun, tarih olarak hangi gündür o?" diye sordum; şöyle devam etti: "Günler dönüp durmaktadır. O gün, Zilhicce ayının on sekizinci günüdür!"
Dedim ki: "Fedan olayım, o gün ne yapmamız uygun olur?"
Buyurdu ki: "O günü oruç tutarsın; Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyti'ne çokça salavat getirip, onlara zulmedenlerden ve haklarını inkar edenlerden teberri edersin.
Geçmiş peygamberler, vasilerine, vasinin seçildiği günü bayram tutmalarını emrederlerdi." Bilahare, "O günde oruç tutan kimsenin ne kadar sevabı vardır?" dediğimde, "Altmış ayın orucunun sevabı" buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
"Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, Benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim."
Ebû Saîd-i Hudrî'den şöyle nakledilmiştir:
Hz. Peygamber (s.a.v.) Zilhicce ayının on sekizi, Perşembe gününde Gadr-i Hum denen yere indiğinde, insanları Ali'ye davet etti ve O'nun iki pazısından tutarak yukarı kaldırdı; öyle ki insanlar Allah Resulü'nün koltuk altının beyazlığını gördü. Ondan sonra şöyle buyurdu:"Allahüekber! Dinin tekmil oluşu, nimetin tamamlanışı ve Benim risâletime ve Benden sonra Ali'nin velayetine Rabb'in razı oluşundan dolayı, Allah'a hamd olsun. Ben kimin mevlâsı (velâyet sahibi) isem, Ali de onun mevlâsıdır."
Cerîr'den şöyle nakledilmiştir:
Veda Haccı'nda, hac merasimi için Resulüllah (s.a.v.) ile birlikte idik. Dönüşte "Gadr-i Hum" denen bir yere ulaştık. Allah Resulü (s.a.v.) namaz için toplanmamızı emretti.Bizler (Muhacirler ve Ensar) toplandığımızda, Allah Resulü (s.a.v.) ortamızda ayağa kalkarak şöyle buyurdu:
"Ey insanlar, neye şehadet ediyorsunuz?" Onlar da, "Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ediyoruz" dediler.
Tekrar sordu: "Sonra neye şehadet ediyorsunuz?" Şu cevabı verdiler: "Muhammed'in (s.a.v.) Allan'ın kulu ve Resulü olduğuna."
"Peki, sizin veliniz kimdir?" diye sorduğunda, "Allah ve O'nun Resulü, bizim mevlâmızdır" dediler.
Râvi diyor ki, Allah Resulü (s.a.v.) daha sonra Ali'nin pazısına vurdu ve O'nu ayağa kaldırdı. Daha sonra da onları bırakıp kollarını tuttu ve şöyle buyurdu:
"Allah ve Resulü kimin mevlâsı ise, bu (Ali) da onun mevlâsıdır; Allah'ım, O'nu seveni sev ve O'na düşman olanın düşmanı ol! Allah'ım, insanlardan kim, O'nu severse, Sen de O'nun sevgilisi ol ve kim O'na buğzederse, Sen de ona buğzet."
Yine şöyle rivâyet edilmiştir:
"...Namaza toplanın" diye seslendi. Herkes toplandığında, Allah Resulü (s.a.v.) yanında Ali de bulunduğu halde dışarıya çıktı ve şöyle hitab etti:"Ey insanlar, Beni her kadın ve erkek mü'minin mevlâsı bilmiyor musunuz?" "Evet, biliyoruz" dediklerinde şöyle devam etti:
"Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır; Allah'ım, O'nu seveni sev ve O'na düşman olana düşman ol, O'na yardım edene yardım et ve O'nu yalnız bırakanı yalnız bırak; O'na destek ol; O'na buğzedene buğzet ve O'na muhabbet besleyene, muhabbet göster."
Sa'd'dan şöyle nakledilmiştir:
Mekke yolunda Resulüllah (s.a.v.) ile birlikte idik. "Gadr-i Hum" denen yere ulaştığında, insanların durmasını emretti. Sonra ileri gidenleri geri getirtti ve geri kalanlar da yanına ulaştılar. Herkes yanına toplandığında, onlara şöyle hitab etti:"Ey insanlar, sizin veliniz kimdir?" Üç defa, "Allah ve Resulü'dür" dediler. Ardından Ali'nin elinden tutup ayağa kaldırdı ve şöyle buyurdu:
"Kimin velisi, Allah ve Resulü ise, bu (Ali) da onun velisidir; Allah'ım, O'nu seveni sev ve O'na düşman olana düşman ol."
İmâm Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde şöyle nakledilmektedir:
"Abdullah bize babasından, o da Affan'dan, o da Hammâd b. Seleme'den, o da Ali b. Zeyd'den, o da Adiy b. Sâbit'ten, o da Berâ'b. Âzip'ten şöyle nakletmiştir:Biz, bir yolculukta Resulüllah (s.a.v.) ile birlikteydik. "Gadr-i Hum" denen yerde konakladık. Hepimizin toplanması için çağrı yapıldı. İki ağacın altı, Allah Resulü için temizlendi.
Allah Resulü (s.a.v.) öğle namazını kıldıktan sonra Ali'nin elini tuttu ve şöyle buyurdu:
"Acaba Benim her mü'minin kendi nefsinden daha evlâ olduğumu (üzerinde velayet ve tasarruf hakkına sahip olduğumu) bilmiyor musunuz?" (Müslümanlar) "Evet biliyoruz" dediler. Bunun üzerine, Ali'nin elini tuttuğu hâlde şöyle buyurdu:
"Ben kimin mevlâsı isem, Ali onun mevlâsıdır. Allah'ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol."
Sonra Ömer (b. Hattâb), Ali'nin karşısına geçip O'na şöyle dedi: "Ne mutlu sana ey Ebû Tâlib'in oğlu, her mümin erkeğin ve her mümine kadının mevlâsı oldun!"
Hadis ve tarih ehlinin hemen hepsinin ittifakıyla, Allah Resulü (s.a.v.) Gadr-i Hum günü okuduğu hutbede şu cümleleri buyurmuştur:
"Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır."Bunun üzerine Hz. Ömer, Hz. Ali'ye hitaben şöyle dedi: "Ne mutlu sana ey Ebe'l-Hasan. Şüphesiz benim ve her erkek ve kadın mü'minin mevlâsı oldun."
Resulüllah (s.a.v.): "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır; Allah'ım, O'nu seveni sev; O'na düşman olana düşman ol."
Resulüllah (s.a.v.): "Ben, kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır; Allah'ım, O'nu seveni sev ve O'na düşman olana düşman ol; O'na yardım edene yardım et ve O'nu yalnız bırakanı yalnız bırak ve O'na zulmeden kimseye lanet et!"
Senetli bir şekilde İmâm Câfer-i Sâdık'ın (a.s) babasından, onun da babalarından Resulüllah'ın (s.a.v) şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
"Ümmetimin en faziletli bayramı, Gadr-i Hum günüdür. Gadîr öyle bir gündür ki onda zikri Yüce Allah Bana, kardeşim Ali b. Ebî Tâlib'i, ümmetim için Benden sonra kendisiyle doğru yolu bulacakları bir nişane alem olarak belirlememi emretmiştir; bu öyle bir gündür ki onda Allah, dini kemâle erdirdi ve ümmetim için o günde nimeti tamamladı ve artık İslam'ın onların dini olmasına rızâ gösterdi."Sonra şöyle devam etti: "Ey insanlar topluluğu, şüphesiz Ali Bendendir. Ben de Ali'den; O, Benim tıynetimden yaratılmıştır; O, Benden sonra halkın imamıdır; Benim sünnetimden ihtilaf ettikleri şeyleri onlara açıklayacaktır.
O, mü'minlerin emiri, yüzü akların önderi, mü'minlerin reisi, vasilerin en iyisi, dünya kadınlarının efendisinin kocası ve hidayet imamlarının babasıdır.
Kim, Ali'ye muhabbet beslerse, Ben de, ona muhabbet beslerim ve kim, Ali'ye buğzederse Ben de ona buğzederim; kim, Ali'yle kendi arasında bağ kurarsa, Ben de onunla bağ kurarım ve kim, Ali ile ilişkisini keserse, Ben de onunla ilişkimi keserim.
Kim, Ali'ye cefa ederse, Ben de ona cefa ederim; kim, Ali'yi severse, Ben de onu severim ve kim, Ali'ye düşman olursa, Ben de ona düşman olurum…"
Senetli bir başka hadiste, Kâsım b. Yahyâ, dedesi Hasan b. Râşid'den şöyle nakletmiştir:
İmâm Câfer-i Sâdık'a (a.s) dedim ki: "Canım sana feda olsun, acaba Müslümanlar için iki (Kurban ve Ramazan) bayramından başka bir bayram var mıdır?"Buyurdu ki: "Evet, ey Hasan, o ikisinden daha büyük ve daha faziletli bir bayram vardır!"
"O, hangi gündür?" diye sorduğumda, şöyle buyurdu: "Emirü'l-mü'minin Ali'nin (a.s.) insanlara önder olarak seçildiği gün."
Tekrar, "Canım sana feda olsun, tarih olarak hangi gündür o?" diye sordum; şöyle devam etti: "Günler dönüp durmaktadır. O gün, Zilhicce ayının on sekizinci günüdür!"
Dedim ki: "Fedan olayım, o gün ne yapmamız uygun olur?"
Buyurdu ki: "O günü oruç tutarsın; Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyti'ne çokça salavat getirip, onlara zulmedenlerden ve haklarını inkar edenlerden teberri edersin.
Geçmiş peygamberler, vasilerine, vasinin seçildiği günü bayram tutmalarını emrederlerdi." Bilahare, "O günde oruç tutan kimsenin ne kadar sevabı vardır?" dediğimde, "Altmış ayın orucunun sevabı" buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.