‘Okullarda temizlik sorunu velilerin sırtına yıkıldı’
Dağdelen, “Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 5.7 milyar TL Maarif Vakfına aktarılıyor. Şimdi okullara geldiğimiz zaman bütçe yok. Birçok okulun duvarları dökülüyor, sıvaları dökülüyor, fayansları patlamış, okulların tuvaletlerinde hijyen malzemeleri yok. Sabunundan tuvalet kağıdına havlusuna kadar maalesef hiçbiri yok” dedi.
23.09.2024 15:08:00
Bülent TAPICI
Bülent TAPICI
Eğitim-İş Ankara 3 Nolu Şube Başkanı Doğan Dağdelen okullarda yaşanan temizlik ve güvenlik sorununa dikkat çekti.
Dağdelen şunları söyledi;
"Geçmiş dönemden itibaren süreci değerlendirirsek özellikle Hababam Sınıfı'nda elinde zille Adile Naşit'i anmak gerekiyor. Geçmiş döneme doğru gittiğimiz zaman okulların temel parçası, öğretmen kadar etkili olan kadroları hizmetli diye tanımladığımız, bizim zamanımızda hademe ya da okul görevlisi.
Bu çalışanlar okulun öğretmen kadar kıymetli olan varlıklarıydı. Okulun eğitim öğretime hazır olması, okulun hijyen koşullarına kavuşturulmuş olması, sıcaklığından temizliğine kadar tüm alanlarının düzgün, çocuklarımızın güvenle gönderilebilecek pozisyonda olması için en temel kadrolar bunlardı.
AKP iktidarı her yerde olduğu gibi burada da maalesef ne yaptı, devşirme yöntemine gitti ve öncelikle kadrolu görevli alımlarını durdurdu. Bunun yerine Öncelikle işte TYP
İŞKUR diye bir çalışma planı ortaya koydular ki o bile çözüm değildi. Okulların açıldığı ilk 2 aylık süreçte yine okullar pislik içerisinde oluyordu, son 2 aylık süreçte de yine okullar pislik içerisinde oluyordu.
Eğitim İş Sendikası olarak kadrolu görevlilerin okullara alınması ve istihdam edilmesi ve okulların bu problemi artık tartışmaması gerektiği konusunu defalarca gündeme getirdik. Geçtiğimiz Pazartesi günü tüm Türkiye'de illerde milli eğitim müdürlükleri önünde ve Ankara'da bakanlık önünde süpürgelerimizi, faraçlarımızı, temizlik malzemelerimizi alarak bakanlığa götürdük. Bakanın bu sorumluluğunun farkında olmadığını toplum olarak hepimiz görüyoruz.
Bu örneği ben şöyle tarifliyorum; Şimdi yurttaşlarımız hastaneye gittikleri zaman herhangi bir ücret ödemiyorlar, hastaneler ücretsiz. Sayın Cumhurbaşkanı da her yerde 'hastaneler ücretsiz' diyor. Ama eczaneye gidiyorsunuz ilacınızı almak istediğiniz zaman eczacı, 'Şu kadar TL muayene ücreti' diyor. Buna çok yerde şahit olmuşuzdur, eczacıyla yurttaşımız, 'Cumhurbaşkanımız 'ücretsiz' diyor. Sen kendin alıyorsun' diye sürekli bir tartışma yaşar. Oysa ki AKP iktidarının getirdiği nokta bu. Okullarda da baktığınız zaman aynı durum söz konusu. Asıl sorumluluğu çocuklarımız için güvenli hijyen koşullarına uygun okullar ortamlar yaratmak olan Milli Eğitim Bakanı burada ortaya çıkan bütçeyi maalesef tarikat cemaat görünümlü vakıflara aktarıyor. Bunlardan birisi de Maarif Vakfı. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 5.7 milyar TL Maarif Vakfına aktarılıyor. Şimdi okullara geldiğimiz zaman bütçe yok. Birçok okulun duvarları dökülüyor, sıvaları dökülüyor, fayansları patlamış, okulların tuvaletlerinde hijyen malzemeleri yok. Sabunundan tuvalet kağıdına havlusuna kadar maalesef hiçbiri yok.
Bu noktada sorun nasıl gündeme geliyor Sayın Bakan veya Sayın Cumhurbaşkanı, 'Okullarda herhangi bir ücret alınmayacak. Biz sosyal devletiz, güçlü devletiz, tüm ihtiyaçlarını biz karşılıyoruz, alan olursa bize şikayette bulunun' diyor. Sonra okula veli gittiği zaman, çeşitli okullar ne yapıyor velilerin yardımına ihtiyaç duyuyor. Okul yöneticileri, 'Sayın veli, temizlikle ilgili sorunlar yaşıyoruz, güvenlikle ilgili sorunlar yaşıyoruz, okulumuzun duvarlarının boyasıyla ilgili sorunlar yaşıyoruz. Hadi bir el atalım, bu okulu çekip çevirelim diyor. O zaman Sayın Yusuf Tekin'e ne ihtiyaç var yani okullarımızı veliler yönetecek ki OECD verilerine baktığınız dünyada eğitimin yükünün velinin sırtında olması indeksine baktığınız zaman Türkiye birinci sırada. Devletin sorumluluğunu, yönetim sorumluluğunu üstlenmiş olan AKP iktidarı maalesef bu sorumluluğunu yerine getiremiyor, maalesef yönetemiyor."
Dağdelen şunları söyledi;
"Geçmiş dönemden itibaren süreci değerlendirirsek özellikle Hababam Sınıfı'nda elinde zille Adile Naşit'i anmak gerekiyor. Geçmiş döneme doğru gittiğimiz zaman okulların temel parçası, öğretmen kadar etkili olan kadroları hizmetli diye tanımladığımız, bizim zamanımızda hademe ya da okul görevlisi.
Bu çalışanlar okulun öğretmen kadar kıymetli olan varlıklarıydı. Okulun eğitim öğretime hazır olması, okulun hijyen koşullarına kavuşturulmuş olması, sıcaklığından temizliğine kadar tüm alanlarının düzgün, çocuklarımızın güvenle gönderilebilecek pozisyonda olması için en temel kadrolar bunlardı.
AKP iktidarı her yerde olduğu gibi burada da maalesef ne yaptı, devşirme yöntemine gitti ve öncelikle kadrolu görevli alımlarını durdurdu. Bunun yerine Öncelikle işte TYP
İŞKUR diye bir çalışma planı ortaya koydular ki o bile çözüm değildi. Okulların açıldığı ilk 2 aylık süreçte yine okullar pislik içerisinde oluyordu, son 2 aylık süreçte de yine okullar pislik içerisinde oluyordu.
Eğitim İş Sendikası olarak kadrolu görevlilerin okullara alınması ve istihdam edilmesi ve okulların bu problemi artık tartışmaması gerektiği konusunu defalarca gündeme getirdik. Geçtiğimiz Pazartesi günü tüm Türkiye'de illerde milli eğitim müdürlükleri önünde ve Ankara'da bakanlık önünde süpürgelerimizi, faraçlarımızı, temizlik malzemelerimizi alarak bakanlığa götürdük. Bakanın bu sorumluluğunun farkında olmadığını toplum olarak hepimiz görüyoruz.
Bu örneği ben şöyle tarifliyorum; Şimdi yurttaşlarımız hastaneye gittikleri zaman herhangi bir ücret ödemiyorlar, hastaneler ücretsiz. Sayın Cumhurbaşkanı da her yerde 'hastaneler ücretsiz' diyor. Ama eczaneye gidiyorsunuz ilacınızı almak istediğiniz zaman eczacı, 'Şu kadar TL muayene ücreti' diyor. Buna çok yerde şahit olmuşuzdur, eczacıyla yurttaşımız, 'Cumhurbaşkanımız 'ücretsiz' diyor. Sen kendin alıyorsun' diye sürekli bir tartışma yaşar. Oysa ki AKP iktidarının getirdiği nokta bu. Okullarda da baktığınız zaman aynı durum söz konusu. Asıl sorumluluğu çocuklarımız için güvenli hijyen koşullarına uygun okullar ortamlar yaratmak olan Milli Eğitim Bakanı burada ortaya çıkan bütçeyi maalesef tarikat cemaat görünümlü vakıflara aktarıyor. Bunlardan birisi de Maarif Vakfı. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 5.7 milyar TL Maarif Vakfına aktarılıyor. Şimdi okullara geldiğimiz zaman bütçe yok. Birçok okulun duvarları dökülüyor, sıvaları dökülüyor, fayansları patlamış, okulların tuvaletlerinde hijyen malzemeleri yok. Sabunundan tuvalet kağıdına havlusuna kadar maalesef hiçbiri yok.
Bu noktada sorun nasıl gündeme geliyor Sayın Bakan veya Sayın Cumhurbaşkanı, 'Okullarda herhangi bir ücret alınmayacak. Biz sosyal devletiz, güçlü devletiz, tüm ihtiyaçlarını biz karşılıyoruz, alan olursa bize şikayette bulunun' diyor. Sonra okula veli gittiği zaman, çeşitli okullar ne yapıyor velilerin yardımına ihtiyaç duyuyor. Okul yöneticileri, 'Sayın veli, temizlikle ilgili sorunlar yaşıyoruz, güvenlikle ilgili sorunlar yaşıyoruz, okulumuzun duvarlarının boyasıyla ilgili sorunlar yaşıyoruz. Hadi bir el atalım, bu okulu çekip çevirelim diyor. O zaman Sayın Yusuf Tekin'e ne ihtiyaç var yani okullarımızı veliler yönetecek ki OECD verilerine baktığınız dünyada eğitimin yükünün velinin sırtında olması indeksine baktığınız zaman Türkiye birinci sırada. Devletin sorumluluğunu, yönetim sorumluluğunu üstlenmiş olan AKP iktidarı maalesef bu sorumluluğunu yerine getiremiyor, maalesef yönetemiyor."