Nefis ve şeytanın vesveselerinin devası Zikrullah -1-
Her insanın kalbinden Allah’a bir yol gider. Fakat insanın Cenâb-ı Hakk’a vuslatına iki engel vardır: Nefis ve Şeytan. İşte bu yolun önündeki engeller bunlardır
19.10.2024 08:24:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Her insanın kalbinden Allah'a bir yol gider. Fakat insanın Cenâb-ı Hakk'a vuslatına iki engel vardır: Nefis ve Şeytan. İşte bu yolun önündeki engeller bunlardır.
İnsanın bu engelleri aşmadan Hakk'a vâsıl olması zor, belki de imkânsızdır. Mutlaka bunlar aşılarak Hakk'a vâsıl olunur. Bu bakımdan nefis tezkiyesi, terbiyesi esas ve şarttır. Nefis daima kötülüğü emreder. Nefsin bu hâline "nefs-i emmâre" denir.
Âyet-i kerimede beyan edildiği üzere Yûsuf (a.s.) bile bu hâlden çekiniyor: "(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabb'im acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabb'im çok bağışlayan, pek esirgeyendir."
Bir peygamber, Allah'ın murakebesinde olmasına rağmen, ondan endişe eder ve korkarsa; biz nasıl korkmayalım?
O hâlde bu nefsin ıslahı gerekiyor. Yani o hayvanî duyguların tezkiyesi gerekiyor. Nefs-i emmâre dediğimiz dünya, böyle bir dünyadır. Bunun tezkiyesi Hakk'ı çokça zikirdir. Allah'ı kalpte hâkim kılmaktır.
Kullukta asıl gaye de budur. Allah'ın tecellisinin, o nefsin ve kalbin üzerine gelmesidir. Ancak zikir yoluyla kalbe gelen tecelliler yoluyla insanın Allah'a varmasının önündeki nefis engeli aradan çıkarılarak Allah'a vâsıl olunur.
İnsanın Allah'a vâsıl olmasında bir diğer engel de şeytandır.
Cenâb-ı Hakk, Âdem'i yarattığı zaman, meleklere Âdem'e secde edin emrini verdi. Bu emre sadece İblis uymadı. Cenâb-ı Hakk'ın katından kovuldu; bunun üzerine İblis, Cenâb-ı Hakk'tan insanların tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet istedi ve mühlet ona verildi. Bu olay Kur'ân-ı Kerim'de şu şekilde anlatılır:
"And olsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, 'Âdem'e secde edin!' diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.
Allah buyurdu: 'Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?' (İblis), 'Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın' dedi.
Allah, 'Öyle ise in oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın' buyurdu.
İblis, 'Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver' dedi.
Allah, 'Haydi, sen mühlet verilenlerdensin' buyurdu.
İblis dedi ki: 'Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için Senin doğru yolunun üstüne oturacağım.
Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!' dedi.
Allah, 'Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! And olsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi Cehennem'e dolduracağım!' buyurdu."
Allah Teâla, Şeytan'ın insanın apaçık düşmanı olduğunu bildiriyor: "Çünkü Şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman kabul edin. O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır." Peygamber Efendimiz, her insanın bir şeytanının olduğunu haber veriyor:
Câbir'den (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 'Sakın kocası evde olmayan kadınların yanına girmeyin. Çünkü Şeytan birinizin kanının dolaştığı yerde dolaşır.'
Dedik ki: 'Senin de mi?'
Bunun üzerine, 'Bende de… Ancak Allah Bana, ona karşı yardım etti de (Şeytanım) Müslüman oldu (ya da ondan kurtulurum)' buyurdu."
Bir başka hadis-i şeriftede de şöyle buyurulur: İbn Mes'ûd'dan (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
Âdemoğluna Şeytan'ın bir dokunuşu vardır. Meleğin de bir dokunuşu vardır. Şeytan'ın dokunması, ona şerri işletmek ve hakkı (gerçeği) yalanlatmaktır.
Meleğin dokunması ise; ona hayrı vaad etmek, hakkı tasdik ettirmektir. Her kim vicdanında bunu görürse Allah'tan olduğunu bilsin ve Allah'a hamd etsin. Ötekine düçâr olan da Şeytan'dan Allah'a sığınsın."
Ondan sonra; 'Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size kötülüğü emreder' âyetini okudu.
Cenâb-ı Hakk Nâs Sûresi'nde Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığınmayı emreder: "De ki: İnsanların Rabb'ine, İnsanların yegâne Hükümdarına, İnsanların İlâh'ına sığınırım. O sinsi Şeytan'ın şerrinden O ki insanların kalplerine vesvese verir" şöyle buyurdu:
İbn Abbâs'dan; "O, (Nâs Sûresi'nde geçen) 'Vesvâs'ı şöyle tefsîr etti: İnsan doğunca Şeytan yanına sokulur. Allah zikredilince gider, Allah zikredilmezse kalbinde yerleşir kalır."
Diğer rivâyette ise Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Şeytan Âdemoğlunun kalbine yerleşmiştir. Allah'ı zikrettiği zaman siner, gaflete düştüğü zaman vesvese verir."
Şeytan önce insanı ibâdet ve taatten uzaklaştırmak ister. İnsanlara Allah'ı unutturmak için çeşitli hile ve desiseleri vardır.
Nitekim âyet-i kerimede şu İlâhî ikaz yapılır: "Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah'ı anmayı unutturdu. İşte onlar Şeytan'ın yandaşlarıdır. İyi bilin ki Şeytan'ın yandaşları hep kayıptadırlar."
Hadis-i şeriflerde ise Şeytan'ın Allah'ı unutturma gayreti ile ilgili gelen rivâyetlerden bazıları şunlardır:
Câbir'den (radiyallahu anh; "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kişi yatağına girdiği zaman, bir melek ile Şeytan yanına koşarlar. Melek ona, 'Hayırla bitir!' derken; Şeytan, 'Şer ile bitir!' der.
Eğer Allah'ı zikrederek uyursa, melek onu korumasına alır. Uyandığı zaman melek, 'Haydi hayırla başla!' der; Şeytan ise 'Haydi şer ile başla!' der. Eğer, 'Ruhumu öldürmeyip tekrar Bana geri veren Allah'a hamd olsun. Gökleri ve yeri zevâl bulmaktan koruyan Allah'a hamd olsun. İzni olmaksızın göğün yere düşmesi söz konusu olmayan Allah'a hamd olsun!' derse ve yatağından düşüp ölürse, Cennet'e girer."
İbn Amr b. el-Âs'dan, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kişiyi, Cennet'e sokan iki haslet ya da huy vardır. Bunları yapmak kolaydır. Ancak yapanlar azdır. Her namazın ardından, on kere 'Sübhanallah', on kere 'Elhamdülillah', on kere de 'Allahuekber' der. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve âlihi) bunları elleri ile sayıp söylediğini gördüm.
Dedi ki: 'Bu, dilde (beş vakit itibarıyla) yüz elli yapar fakat Mizan'da bin beş yüz yapar. (İkinci haslet:) Yatağına girdiğin zaman, onu yüz kere tesbih edersin, tahmîd edersin ve tekbîr edersin. Bu, dilde yüz yapar, ancak, Mizan'da bin yapar. Yirmi dört saat içinde hanginiz iki bin beş yüz günah işleyebilir?' Dediler ki: 'Biz bunları nasıl söylemeyiz?'
Şöyle buyurdu: 'Sizden biri namazdayken, Şeytan ona gelir ve 'Şunu şunu düşün ve bunu bunu hatırla!' der. Namazı biter de o bunun farkına varmaz. Yatarken de Şeytan ona yaklaşır ve onu uyutmaya gayret gösterir; o da bunları yapmadan uyur, gider.'" (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
İnsanın bu engelleri aşmadan Hakk'a vâsıl olması zor, belki de imkânsızdır. Mutlaka bunlar aşılarak Hakk'a vâsıl olunur. Bu bakımdan nefis tezkiyesi, terbiyesi esas ve şarttır. Nefis daima kötülüğü emreder. Nefsin bu hâline "nefs-i emmâre" denir.
Âyet-i kerimede beyan edildiği üzere Yûsuf (a.s.) bile bu hâlden çekiniyor: "(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabb'im acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabb'im çok bağışlayan, pek esirgeyendir."
Bir peygamber, Allah'ın murakebesinde olmasına rağmen, ondan endişe eder ve korkarsa; biz nasıl korkmayalım?
O hâlde bu nefsin ıslahı gerekiyor. Yani o hayvanî duyguların tezkiyesi gerekiyor. Nefs-i emmâre dediğimiz dünya, böyle bir dünyadır. Bunun tezkiyesi Hakk'ı çokça zikirdir. Allah'ı kalpte hâkim kılmaktır.
Kullukta asıl gaye de budur. Allah'ın tecellisinin, o nefsin ve kalbin üzerine gelmesidir. Ancak zikir yoluyla kalbe gelen tecelliler yoluyla insanın Allah'a varmasının önündeki nefis engeli aradan çıkarılarak Allah'a vâsıl olunur.
İnsanın Allah'a vâsıl olmasında bir diğer engel de şeytandır.
Cenâb-ı Hakk, Âdem'i yarattığı zaman, meleklere Âdem'e secde edin emrini verdi. Bu emre sadece İblis uymadı. Cenâb-ı Hakk'ın katından kovuldu; bunun üzerine İblis, Cenâb-ı Hakk'tan insanların tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet istedi ve mühlet ona verildi. Bu olay Kur'ân-ı Kerim'de şu şekilde anlatılır:
"And olsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, 'Âdem'e secde edin!' diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.
Allah buyurdu: 'Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?' (İblis), 'Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın' dedi.
Allah, 'Öyle ise in oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın' buyurdu.
İblis, 'Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver' dedi.
Allah, 'Haydi, sen mühlet verilenlerdensin' buyurdu.
İblis dedi ki: 'Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için Senin doğru yolunun üstüne oturacağım.
Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!' dedi.
Allah, 'Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! And olsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi Cehennem'e dolduracağım!' buyurdu."
Allah Teâla, Şeytan'ın insanın apaçık düşmanı olduğunu bildiriyor: "Çünkü Şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman kabul edin. O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır." Peygamber Efendimiz, her insanın bir şeytanının olduğunu haber veriyor:
Câbir'den (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: 'Sakın kocası evde olmayan kadınların yanına girmeyin. Çünkü Şeytan birinizin kanının dolaştığı yerde dolaşır.'
Dedik ki: 'Senin de mi?'
Bunun üzerine, 'Bende de… Ancak Allah Bana, ona karşı yardım etti de (Şeytanım) Müslüman oldu (ya da ondan kurtulurum)' buyurdu."
Bir başka hadis-i şeriftede de şöyle buyurulur: İbn Mes'ûd'dan (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
Âdemoğluna Şeytan'ın bir dokunuşu vardır. Meleğin de bir dokunuşu vardır. Şeytan'ın dokunması, ona şerri işletmek ve hakkı (gerçeği) yalanlatmaktır.
Meleğin dokunması ise; ona hayrı vaad etmek, hakkı tasdik ettirmektir. Her kim vicdanında bunu görürse Allah'tan olduğunu bilsin ve Allah'a hamd etsin. Ötekine düçâr olan da Şeytan'dan Allah'a sığınsın."
Ondan sonra; 'Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size kötülüğü emreder' âyetini okudu.
Cenâb-ı Hakk Nâs Sûresi'nde Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığınmayı emreder: "De ki: İnsanların Rabb'ine, İnsanların yegâne Hükümdarına, İnsanların İlâh'ına sığınırım. O sinsi Şeytan'ın şerrinden O ki insanların kalplerine vesvese verir" şöyle buyurdu:
İbn Abbâs'dan; "O, (Nâs Sûresi'nde geçen) 'Vesvâs'ı şöyle tefsîr etti: İnsan doğunca Şeytan yanına sokulur. Allah zikredilince gider, Allah zikredilmezse kalbinde yerleşir kalır."
Diğer rivâyette ise Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Şeytan Âdemoğlunun kalbine yerleşmiştir. Allah'ı zikrettiği zaman siner, gaflete düştüğü zaman vesvese verir."
Şeytan önce insanı ibâdet ve taatten uzaklaştırmak ister. İnsanlara Allah'ı unutturmak için çeşitli hile ve desiseleri vardır.
Nitekim âyet-i kerimede şu İlâhî ikaz yapılır: "Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah'ı anmayı unutturdu. İşte onlar Şeytan'ın yandaşlarıdır. İyi bilin ki Şeytan'ın yandaşları hep kayıptadırlar."
Hadis-i şeriflerde ise Şeytan'ın Allah'ı unutturma gayreti ile ilgili gelen rivâyetlerden bazıları şunlardır:
Câbir'den (radiyallahu anh; "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kişi yatağına girdiği zaman, bir melek ile Şeytan yanına koşarlar. Melek ona, 'Hayırla bitir!' derken; Şeytan, 'Şer ile bitir!' der.
Eğer Allah'ı zikrederek uyursa, melek onu korumasına alır. Uyandığı zaman melek, 'Haydi hayırla başla!' der; Şeytan ise 'Haydi şer ile başla!' der. Eğer, 'Ruhumu öldürmeyip tekrar Bana geri veren Allah'a hamd olsun. Gökleri ve yeri zevâl bulmaktan koruyan Allah'a hamd olsun. İzni olmaksızın göğün yere düşmesi söz konusu olmayan Allah'a hamd olsun!' derse ve yatağından düşüp ölürse, Cennet'e girer."
İbn Amr b. el-Âs'dan, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kişiyi, Cennet'e sokan iki haslet ya da huy vardır. Bunları yapmak kolaydır. Ancak yapanlar azdır. Her namazın ardından, on kere 'Sübhanallah', on kere 'Elhamdülillah', on kere de 'Allahuekber' der. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve âlihi) bunları elleri ile sayıp söylediğini gördüm.
Dedi ki: 'Bu, dilde (beş vakit itibarıyla) yüz elli yapar fakat Mizan'da bin beş yüz yapar. (İkinci haslet:) Yatağına girdiğin zaman, onu yüz kere tesbih edersin, tahmîd edersin ve tekbîr edersin. Bu, dilde yüz yapar, ancak, Mizan'da bin yapar. Yirmi dört saat içinde hanginiz iki bin beş yüz günah işleyebilir?' Dediler ki: 'Biz bunları nasıl söylemeyiz?'
Şöyle buyurdu: 'Sizden biri namazdayken, Şeytan ona gelir ve 'Şunu şunu düşün ve bunu bunu hatırla!' der. Namazı biter de o bunun farkına varmaz. Yatarken de Şeytan ona yaklaşır ve onu uyutmaya gayret gösterir; o da bunları yapmadan uyur, gider.'" (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)