Geçen hafta bir gazetenin düzenlediği Necip Fazıl Ödülleri töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek ile ilgili şunları söylemişti:
"Ne mutlu bize ki Necip Fazıl gibi bir hazineye sahibiz. Ne mutlu bize ki bütün yokların arasında bahanelere sığınmayıp büyük Türkiye idealinin peşinde mücadele veren bir büyük mütefekkire sahibiz. Rabbim hepimize bu hazineden layıkıyla istifadeyi nasip etsin. Gençler; bu hazineden istifade etmeyi sakın ihmal etmeyin."
Şiirleriyle ve fikirleriyle Türk gençliğine ufuk açan Necip Fazıl'ın bir hazine olduğu konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'la eminim çoğumuz hemfikirdir.
Peki, son dönemde Türkiye'nin yetiştirdiği bu büyük mütefekkir nasıl yetişti?
Gençliğe Hitabe şiirinde Türk gençliğine;
"…Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
…Ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayali varsa hakikatinin İslâm'da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
…Kim var, diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dava ahlâkına kaynak bir gençlik..." diye seslenen Necip Fazıl nasıl, Üstad Necip Fazıl oldu?
Birilerinin beğenmediği ve en büyük eseri Türkiye Cumhuriyetinden izlerini silmek için her türlü yolu denediği Mustafa Kemal Atatürk sayesinde Türk gençliği Necip Fazıl gibi eşine az rastlanır bir mütefekkir kazanmıştır.
Olur mu böyle şey diyorsanız, lütfen okumaya devam edin.
Yıl 1924. Genç Türkiye Cumhuriyeti, yetişmiş insan sıkıntısı çekmektedir.
Atatürk devlet bursuyla Avrupa'ya öğrenci gönderilmesini ister.
150 öğrenci başvurur. Ancak bu kadar öğrenciyi göndermeye devletin gücü yetmiyordur.
Dikkatli bir elemeyle Avrupa'ya gönderilecek öğrenci sayısı 13'e düşürülür.
O gün Atatürk'ün emriyle Avrupa'ya eğitim alması için gönderilen lise çağındaki bu öğrenciler arasında, yurda döndükten sonraki yıllarda başbakanlık koltuğuna oturan iki isim, Suat Hayri Ürgüplü ve Prof. Dr. Sadi Irmak, araştırmacı Burhan Toprak, yazar Cemil Sena ve Necip Fazıl Kısakürek de vardır. (Bkz: Süleyman Bulut, Büyük Atatürk'ten Küçük Öyküler.)
Bu Avrupa'ya gönderilen 13 öğrencinin tamamı, tam yurttan ayrılacakları sırada Atatürk'ten bir telgraf alırlar.
Bu telgraflardan biri de Necip Fazıl'a gelir.
Necip Fazıl, Atatürk'ün telgrafını eline aldığında şu satırlar yazılıdır:
"Sizi bir kıvılcım olarak gönderiyoruz, gür alevler olarak dönmelisiniz."
Şu sıralar okuduğum bu kitapta çok beğendiğim bir hatırayı sizinle paylaşmak istedim ki, bir kıvılcım olan Necip Fazıl'ın nasıl gür bir alev haline gelip, Üstad Necip Fazıl olduğunu görün diye…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024