Terör İslam coğrafyasından besleniyormuş.Nasıl, beğendiniz mi bu tesbiti?Nerede mi yazıyor? Fazla uzaklara gitmenize gerek yok, yardım olsun diye alıp sonra da, ütüsünü bozmadan ekmek-peynir sarsın diye bakkala verdiğiniz Zaman gazetesinde yazıyor. İddianın sahibi Hüseyin Gülerce.Bu gazeteye her göz attığımda, gayr-i ihtiyari diyorum ki; ya ben okur-yazar olmasaydım ya da Türkiye'de böyle bir gazete olmasaydı. Görünürdeki okuyucuları ve bulunduğu muhitler ile yayınları, yer verdiği yazıları öylesine tezat teşkil ediyor ki; "bu kadarı da fazla?" dedirtiyor. Bir çok caminin lokalinde, çay ocaklarında sıkça rastladığımız bu gazetenin devirdiği çamları bu sütunu takip edenler hatırlayacaklardır.Kendi adıma, mensubu olmakla şeref duyduğum yüce İslam adına ve İslam medeniyeti adına böyle bir iddiayı şiddetle ve nefretle reddettiğim için bu satırları yazmayı bir vazife, bir mecburiyet kabul ettim.Terörün İslam coğrafyasından beslendiği iddiası şimdiye kadar, modern haçlı seferlerinin baş komutanı Bush'un ve avanesinin iddiasıydı. Afganistan'ı ve Irak'ı böylesine kocaman bir yalanın arkasına saklanarak işgal etmişti. Bilindiği gibi her iki ülkede de çağın en acımasız katliamlarını sürdürüyor.Sayın Gülerce'nin ve gazetesi Zaman'ın iddia ettiği gibi eğer terör İslam coğrafyasından besleniyor olsaydı biraz da Müslüman olmayanları vurmaz mıydı? Dünyada terör olaylarından ötürü hayatını kaybedenler bir incelensin bakalım içlerinde kaç tane Müslüman olmayan var. Terörü besleyen de, büyüten de, örgütleyip İslam coğrafyasına salan da haçlı-siyonist terör merkezleridir. Bu gerçeği sağır sultanlar duydu da bu arkadaşlar duymadı mı? Daha iki gün önceki gazeteler İsrail'in, El-Fetih'le Hamas'ı birbirine düşürmek için birine el altından silah yardımı yaptığını yazmadı mı? Nasıl oluyorsa, terör İslam coğrafyasından besleniyor ama vurduğu da hep Müslümanlar oluyor! Yakılıp-yıkılan hep İslam coğrafyası oluyor! Her gün yüzlerce cenaze İslam coğrafyasında defnediliyor!Siz İsrail'in Filistin'de işlediği cinayetlere, ABD liderliğindeki işgalci güçlerin Irak'ta yaptıklarına normal savaşın sonuçları diye mi bakıyorsunuz?Şu satırları sinirlenmeden, içiniz burkulmadan, anasını-babasını ve üç kardeşini İsrail bombardımanında kaybeden küçük kız Hüda'dan utanmadan okuyabilir misiniz?Zaman gazetesinden Hüseyin Gülerce şöyle diyor:"Bünyesinde Türkiye bulunan bir Avrupa Birliği, küresel denge mücadelelerinde daha güçlü bir aktör olacaktır. Yani Türkiye'nin üyeliği Avrupa Birliği'ni daha itibarlı kılacak, Batılı değerlerin daha sağlam bir zemine oturması sayesinde Avrupa bünyesindeki zaafları da iyileştirme fırsatı bulacaktır. Global terör şüphesiz Avrupa için de bir tehdit. İslam coğrafyasından beslenen terörün kaynağında, bu coğrafyanın Batı emperyalizmi tarafından asırlardır sömürülmesinin getirdiği tepkilerin, acıların bulunduğunu görmezden gelmek de mümkün değil".Yazara göre Türkiye'nin AB'ye üyeliği, birliğin küresel mücadelelerde elini güçlendirecektir. Küresel mücadelelerin hedefinde de herkes biliyor ki yine İslam coğrafyası var. Ayrıca Türkiye'nin üyeliği Batılı değerlerin daha sağlam zemine oturmasına katkı sağlayacaktır. Batılı değerlerin neler olduğunu ve Batını hangi değerleri dayattığını da AB kara sevdasına tutulmamış olan herkes biliyor ve görüyor."İslam coğrafyasından beslenen terörün kaynağında?" diye başlayan cümlenin ikinci kısmının doğru olması, bir gerçeği dile getirmesi, baş tarafının vahametini, affedilmezliğini ortadan kaldırmıyor. "İslam coğrafyasından beslenen terör?" ifadesi kesinlikle kabul edilemez, yaşanan gerçeklere kesinlikle aykırı bir beyandır.İslam coğrafyasındaki şehitler, gaziler, yurtsuz-yuvasız kalanlar, anasız-babasız kalanlar, açlığın, yokluğun, yoksulluğun pençesinde kıvrananlar adına şiddetle nefretle reddettiğimiz bu ifadeler bize şu konuşmayı hatırlattı:"? Bana göre İslam dünyası diye bir dünya da yok. Müslümanların yaşadığı yerler var. Bazı yerlerde çok, bazı yerlerde az. O da kültür Müslümanlığı. İslam'ı kendi düşüncelerine göre yeniden inşa etmiş Müslümanlar var. Bununla radikalizmi, sert ifratkâr Müslümanları kastetmiyorum. İnsanın inandığı şeylere doğru inanması, doğru inandığı şeyleri de doğru uygulaması lazım. Müslümanlığa sahip çıkması lazım. İslam dünyası dediğimiz coğrafyada bu anlayışta, bu felsefede toplumların var olduğu söylenemez. Var olduğunu söylersek Müslümanlığa iftira etmiş oluruz. Hiç Müslümanlık yok desek o zaman da insanlara iftira etmiş oluruz. Müslümanların dünya muvazenesine katkıda bulunacaklarına şu anda ihtimal vermiyorum. İdarecilerde o mantığı görmüyorum. İslam dünyası şimdilerde belli ölçüde bir aydınlanma olsa da çok cahil. Bunu hacda görebiliyorsunuz. Muttali olabildiğiniz kadar konferanslarında, panellerinde de görebiliyorsunuz. Televizyonlarla parlamentolarına muttali olabilirseniz oralarda da görebiliyorsunuz. Ciddi bir seviyesizlik söz konusu. Dünyanın problemlerini çözemezler. Belki ileride olabilir. Yani size göre "İslam dünyası" tabirini kullanmamak mı lazım? Yok böyle bir dünya. Ferdî Müslümanlık var. Bazı Müslümanlar var dünyanın değişik yerlerinde. Parça parça, kopuk kopuk. Dört başı mamur Müslümanların var olduğunu şahsen görmüyorum. Başkalarıyla münasebet içinde olabilecek ve aynı zamanda bir birlik teşkil edebilecek, müşterek problemlerini halledebilecek, kâinatı yorumlayacak, kâinatı çok iyi okuyacak, Kur'an'la kâinatı mütalaa edebilecek, geleceği çok iyi okuyacak, gelecek adına projeler üretebilecek, istikbaldeki yerini belirleyebilecek Müslümanların olmadığı bir dünyaya ben İslam dünyası demiyorum. İslam dünyası diye bir dünya olmadığına göre herkes kendi seviyesine göre bir şey yapıyor. Hatta denebilir ki, Müslümanlık adına kendi doğrularıyla Müslüman insanlar var. Kendileriyle mutabakata varılmış, icma ile test edilmiş, sağlam bir Kur'an telakkisine bağlanmış, defaatle test edilmiş bir İslamî anlayışın var olduğu söylenemez. Bir kültür Müslümanlığının hakim olduğu söylenebilir. Belki de hep böyle oldu. Ve böyle olmaya devam edecek dünyanın sonuna kadar. Hicri beşinci asırdan sonra böyle. Abbasi döneminden ya da Selçukluların ortaya çıkma döneminden başlıyor. İstanbul'un fethiyle daha çok öyle olmaya başladı. Bizim için takdir edilen bir dönemdir. Daha sonraki dönemlerde ise yeni yorumlara kapılar kapatıldı. Düşüncenin ufukları daraltıldı. İslam'ın ruhundaki genişlik daraltıldı. İslam dünyasında daha vicdansız insanlar görülmeye başlandı. Hazımsız insanlar. Başkalarını kabul edemeyen insanlar. Herkese bağrını açamayan insanlar. Hizipleri, birer vesile ve vasıta olarak gayenin önüne çıkaran insanlar. Tekkede de bu darlık yaşandı, zaviyede de. Çok acıdır medreselerde de yaşandı. Ve bunların hepsi de tabii kendi alanlarında büyük insanlar tarafından bir değişiklik, tecdid ister. Belki de kapatılmaları hayırlı oldu diye düşünüyorsunuz. Kapatılması Allah'ın cezası oldu onlara."(Fethullah Gülen Nuriye Akman'a Konuştu, Zaman Gazetesi, Mart 2004).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İmtiyaza mazhar niceleri var / 21.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- Fazla söze ne hacet? / 06.12.2024
- Soru dağları kardan olsaydı… / 05.12.2024
- Soykırım ekibi Suriye’den selamlıyor dünyayı / 20.12.2024
- Barınma, bürünme ve beslenme / 19.12.2024
- Yapma hacım, ters köşeye yatma hacım / 17.12.2024
- Yalanın para etmediği güne kadar… / 16.12.2024
- Soykırımcı İsrail’e Suriye ödülü / 13.12.2024
- Dumura uğratılmış duygular yüzünden… / 12.12.2024
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- Fazla söze ne hacet? / 06.12.2024
- Soru dağları kardan olsaydı… / 05.12.2024