Dün kaldığımız yerden devam edelim...
İlk yazımızda Muharrem ayının bir sevinç ve mutluluk ayı değil, Allah tarafından sevilmiş ve seçilmiş olan cennet gençlerinin efendisi İmam Hüseyin'in şehadeti sebebiyle hüznün ve matemin ayı olduğundan bahsetmiştik. Bugün ise tarihsel süreçten ve İmam Hüseyin'in kıyamını anlatmak, O'nu anmak ve olması gereken ruhu bir nebze olsun yaşatabilmek istiyorum.
Kûfelilerin İmam Hüseyin'e yazmış olduğu, Yezid'e biat etmediklerini ve kendisini Kûfe'ye davet ettiklerini beyan eden ilk mektupları Ramazan ayının 10. günü Hz. Hüseyin Efendimizin eline ulaşır. Bundan sonra binlerce mektup daha Hz. Hüseyin'e gelir. Bunun üzerine Ramazan ayının 15. günü Hz. Hüseyin, Müslim bin Akil'i Kûfe'ye gönderir. Müslim bin Akil Şevval ayının 5. günü Kûfe'ye varır. 18 bin Müslüman Müslim bin Akil'e biat verir. Bunun üzerine Müslim bin Akil bu durumu bir mektup ile Hz. Hüseyin'e bildirir. İmam Hüseyin Zilhicce ayının 8'inde Mekke'den Kûfe'ye doğru yola çıkmıştır. Ancak Müslim bin Akil'e biat veren Kûfeliler Yezid'in korkusu ile biatlerinden dönmüş ve O'nu yalnız bırakmışlardı. Müslim bin Akil ihanete uğramış ve kısa zaman içinde yakalanmış ve tek başına savaşarak şehadet şerbetini içmiştir.
Öteki tarafta işte bu matem ayının bazı rivayetlerde 1. bazı rivayetlerde ise 2. günü İmam Hüseyin Kerbela'ya varmıştır. Kerbela'ya vardığında "Bu bölgenin adı nedir?" diye sorar. Hür "Bu bölgenin adı Kerbeladır" deyince. İmam (a.s.) şöyle buyurdu; "Burası Kerb (sıkıntı) ve bela yeri. Babam Sıffin'e giderken bu sahradan geçti ve ben de onun yanında idim. Burada durdu ve bu yerin adını sordu. Babama "Bu yerin ismi Kerbela'dır" dediler. Bu sırada babam bu sahranın bazı bölümlerine işaret ederek şöyle buyurdu: "İşte burada bineklerini bağlayacaklar ve şurada da kanları akıtılacak." Etraftakiler konunun aslını sorunca İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Burada inecek (durdurulacak) Muhammed (s.a.a) handanına (Ehl-i Beyt'ine) ait bir kafile hakkında konuşuyorum. Burası yüklerimizi indireceğimiz ve bineklerimizi bağlayacağımız yer ve şurası da erkeklerimizin katledileceği ve kanlarımızın döküleceği yer."
Muharrem ayının 3. günü Ömer bin Sa'd 4 bin kişilik ordusu ile Kerbela'ya gelir. İmam Hüseyin kendisini çağıran Kûfelilere çağrı yapar ancak kimse gelmez. Kendisini Kûfe'ye davet edenler O'nun karşı safındadır. Muharrem ayının 7. günü İmam Hüseyin ve beraberindeki 72 kişilik kervanının su yolu kesilmiş ve susuzluğa mahkum edilmiştir. Muharrem ayının 9. günü Şimr Hz. Ali'nin eşi olan Ümmü'l Benin evlatlarına yani Hz. Abbas'a emanname (güvence) teklif eder. Fakat Hz. Abbas bu güvenceyi kabul etmez ve İmam Hüseyin ile birlikte kıyam eder. Muharrem ayının 9. gecesi yani Tasua gecesi çok özel bir gecedir. İmam Hüseyin beraberindeki ashabına o gece cennetteki makamlarını gösterir ve yarın yani Muharrem ayının 10. günü şehit olacaklarını müjdeler. Muharrem ayının 10. günü Kerbela vahşetinin günüdür. 30 bin kişilik Yezid ordusu karşısında masum ve tertemiz olan 72 kişi…
Kerbela'daki konaklama esnasında namaz vakti geldiğinde İmam Hüseyin'in arkasında namaza duran Yezid askerleri "Senin kıldırdığın namaz daha efdaldir. Ancak Yezid'in yemeği daha yağlıdır" diyorlardı. Hak ile batılın arasındaki çizgiyi Kerbela vahşeti bizlere gösteriyor. O gün peygamberin ciğerparesi, canı, evladı olan cennet gençlerinin efendisi İmam Hüseyin ve yarenleri şehadet şerbetini içti. Vücudunda 70'e yakın ok ve kılıç yarası vardı. Mübarek başı vücudundan ayrılmıştı. Hakk'ın örtülmesine, Allah'ın emrinin gizlenmesine, hilafet makamının yegane sahibi olduğunu Kerbela'dan bugünlere haykırdı İmam Hüseyin.
Bugün birileri Muaviye ve Yezid için rahmet okumaktan bahsediyor. "Hüseyin ve Yezid karşı karşıya geldiğinde biz Yezid'in yanında oluruz" diyebiliyor. Sizlere yazımızın ilk bölümünde Hz. Hüseyin'in büyüklüğünü arz etmiştim. Peygamberin canına kast edenler olduğu gibi peygamberin canı Hüseyin'in canına kasteden ve onu katledenler aynı kişilerdir. Saflar çok nettir. Bugün bu sözleri söyleyenler, peygamberin canına kastedenler ve İmam Hüseyin'i katledenler aynı kişilerdir.
Kerbela bir duruştur. İmam Hüseyin'in kıyamıdır. Hakk'a karşı gelenlere karşı bir harekettir. Bugün Hakk'ı tanımayan ve yok sayanlara karşı her zaman Hakk'ı savunan ve O'nunla beraber olanlar da vardır. Günümüzde Yezidler olduğu gibi Hüseyinler de vardır.
Bütün bir İslam coğrafyasını mezhep savaşlarını körükleyerek ayrıştırmaya gayret edenlere İmam Hüseyin'in tokadını vuran Prof. Dr. Haydar Baş ile İmam Hüseyin aynı kişidir. "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'tir" diyerek birlik ve beraberliğimizin merkezi olan Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bizlere Peygamberi, İmam Ali'yi, Hz. Fatıma'yı, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i tanıtan. Bu matem ayında aşure yiyip tatlı konuşmak yerine İmam Hüseyin'e ağlayabilmemizi sağlayan da Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Peygamber'i, Ehl-i Beyt'i, O'nun ciğerparesi İmam Hüseyin'i, her biri şehadet şerbetini içmiş olan 12 imamı ve bu hakikati bizlere sunan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i saygı, sevgi ve minnetle bir kere daha anıyorum. Bu hüzün ve matem ayında bolca ibadetle İmam Hüseyin'in mücadelesini tam manasıyla kavrayabilmeyi, O'na ağlayan gözlerle hak ile batılı ayırt edip görebilmeyi Cenabı Hak bütün İslam âlemine nasip eylesin.
- Kadir gecesi / 30.04.2022
- Haydar Hoca büyük nimet / 19.04.2022
- Ramazan ayı / 13.04.2022
- Tarım / 28.03.2022
- Yarının Türkiye’si, Türkiye’nin yarınları / 27.03.2022
- At bi format / 26.03.2022
- Türkiye’nin sağlam bir ekonomik temele ihtiyacı var / 28.02.2022
- Barış ne büyük nimet / 27.02.2022
- Milli Devlet nedir? / 26.02.2022