(dünden devam…)
Hadis-i şerifte yöneltilen sorulardan "İman Nedir?" sualiyle İlm-i Akaid; "İslam Nedir" sualiyle İlm-i Fıkıh; "İhsan Nedir" sualiyle, İlm-i Ahlak yani Tasavvuf tarif edilmiştir. Zikredilen bu üç temel ilim tasnifini başta İmam-ı Gazali olmak üzere bütün büyük alimler yapmaktadırlar. Hatta İmâm-ı Gazali bu ilimleri önem sırasına göre şöyle sıralanmaktadır: "İlm-i Akaid, İlm-i Ahlak (Tasavvuf) ve İlm-i Fıkıh" (İhya, c.I, s. 100 Bedir Yy).
İlm-i Akaid, itikat esaslarını anlatır. İlm-i Ahlak (Tasavvuf), imanın kemali için kalbin salahının nasıl gerçekleşeceğinin yollarını gösterir. İlm-i Fıkıh ise zahir cihetiyle İslam'ı yaşamada uyulacak kural ve kaideleri ihtiva eder. Hadîs-i şerifte görüldüğü üzere; Tasavvuf, İslam'ın bir nevi derinliği hükmündedir. Bu hadiste "iman" ve "İslam" kelimelerinden sonra "ihsan" kelimesine ayrı bir mana verilmiştir. İhsan terimiyle: "ihlas" ve "tevekkül", "sadakat" ve "nefs tezkiyesi", "murakabe ve muhasebe", "tefekkür ve marifet", "muhabbetullah ve rıza" gibi teslimiyetin ve kulluğun özünü teşkil eden kalbi mefhumlara ayrı bir önem atfedilmiştir. Bu saha ise hiç şüphesiz, tamamen tasavvufun sahasıdır.
İslam'ın tam manasıyla anlaşılması için bu kalbi boyutun iyi bilinmesi şarttır. Nitekim; İslam alimleri fıkhı şöyle tarif etmişlerdir: "Fıkıh, kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir." Zamanla ilimler tasnif edilince, tasavvuf için, fıkhın manevi cephesini ele aldığından dolayı Fıkh-ı bâtınî (bâtınî fıkıh) tabiri kullanılmıştır. Dolayısıyla kişinin manevi sahada, din nazarında lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesi farzdır. O halde, İslam'ı anlamak, özellikle onun hikmet boyutunu kavramak, ancak tasavvuf yolu ile mümkündür. Bu münasebetle tasavvufa karşı direkt ya da dolaylı olarak karşı olmak, İslam'ı anlamaya en büyük engeldir. Günümüzde İslam'a itirazların en büyük bir kısmı bu temel yanlıştan kaynaklanmaktadır.
3- İslam'ın müesseseleri:
İslam'da dört temel ilmi izah ederken, İslam'ın zâhiri ve batıni boyutuyla bir bütün olduğunu belirtmiştik. İşte İslam'ın zâhiri alanda ki kurallarının tespiti ve yaşanması ve bu kuralların ve yaşayışın bir müessese tarzında oturmasıyla mezhepler meydana gelmiştir. Başka bir ifade ile mezhepler kıyasın sistematik bir şekilde kurumlaşması yahut müesseseleşmesidir de diyebiliriz. Keza, İslam'da bâtın denilen, ahlak, hâl, ihlas, samimiyet gibi insanın kalbî niyet ve gidişatını düzenleyen kurallar; hal ve amel yolu olarak sistemleşmiş ve meşrepler meydana gelmiştir. (devam edecek…)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020