Gezi Parkı eylemleri ilk başladığı zaman, Sayın Başbakan sert müdahalelerle halkı dağıtabileceğini zannediyordu. Erdoğan’ın “Tencere tava, hep aynı hava” ifadesi bu düşüncesini özetliyordu. Ama düşündüğü gibi olmadığı, halk eylemleri bir çığ gibi büyüdü, Başbakan’ın sert üslubu, polisin sert müdahalesi eylemleri daha da büyüttü ve tüm Türkiye’ye yayılmasına, milyonlarca vatandaşın bu eylemlere katılmasına neden oldu.Başbakan bu sefer, eylemcileri marjinallikle, çapulculukla, provokatörlükle suçlamaya, hatta PKK ile ilişkilendirmeye çalıştı, bu şekilde, yapılan sert müdahalelere haklı bir gerekçe oluşturmaya çalıştı ama bunda da muvaffak olamadı. Çünkü eylemcilerin Gezi Park’ında ve diğer bölgelerde birlik ve beraberlik içinde olması, marjinallikten uzak durması, provokatörleri içinden ayıklamaya çalışması siyasilerin bu gayretlerini boşa çıkardı.Başbakan, olaylardan biraz uzaklaşmak ve de dışarıda moral depolamak için Afrika turuna çıktı ama orada da yüzüne kapılar kapandı. Fas Kralı bile kendisiyle görüşme yapmadı. Morali bozuk olarak Afrika’dan döndü ve “istemem yan cebime koy” misali, karşılanmak istemediğini ifade etti ama bir taraftan da karşılanması için tüm belediye imkanları devreye sokuldu, Metro seferleri sabahlara kadar uzatıldı, belediye araçlarıyla özel servisler yapıldı.Bütün bu seferberliğe rağmen, yüzde 50’sini karşısında bulamadı, 500’de birini bile bulamadı. Çünkü AKP, tabanı olan bir parti değildir. Medya, basın ve propagandaların desteğiyle, milyarlarca dolar harcanarak merkez sağın oylarını alan bir partidir. AKP bugün desteğini kaybeder, bu oylar bir anda farklı bir siyasi iradeye doğru yönelir. Sayın Başbakan bu gerçeği çok iyi biliyordu ama 3 sefer seçilince gücün verdiği rehavetle bu gerçeği unutmuş olmalı. Afrika dönüşü kabusa uyanmış oldu. Sayın Başbakan yönünü Ankara’ya çevirdi. İstanbul havalimanında yaşadığı şokun etkisinden belki Ankara Esenboğa ve diğer yerlerdeki muhteşem(!) karşılamalarla kurtulabilirdi. Dostu Melih Gökçek ona çok büyük bir mutluluk kazandırabilir, bozulan moralini düzeltebilirdi. Fakat 4 şok da Ankara’da yaşadı. Miting alanları yandaş kameralar tarafından görüntülenemeyecek kadar boştu; Sayın Başbakan’ın yüzde 50’si yine yoktu, yine onu yalnız bırakmıştı.Demokratik, anayasal haklarını kullanarak eylem yapan ve sert müdahalelerle çığ gibi büyüyen halk eylemlerine, AKP tabanıyla, yüzde 50 ile demokratik bir cevap vermek istiyordu Sayın Başbakan, ama şok üstüne şok yaşıyordu. Morali düzeleceğine, daha da kötüleşiyordu.Baktı böyle olmuyor, sertliğe devam ederek güç ile üste çıkma yöntemine yeniden döndü. Polise verilen talimatla sert müdahale gerçekleştirildi. Bu yöntem ilk başlarda denenmişti ve tepkileri daha da büyütmüştü. Başbakan’ın denenmiş olan adımları yeniden denemesi, Gezi Parkı eylemlerine karşı çözümsüzlüğünü, çaresizliğini ortaya koymaktadır.Başbakan’ın bu sert tavrını kendi milletvekilleri, kendi partilileri bile eleştirdi. AKP İzmir Milletvekili Erdal kalkan, resmi twitter hesabında “Yeter! Söz gençliğin” diye mesaj atarken, AKP İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit, “Başbakan olaylar ve eleştiriler karşısında sinirleniyor. Yüzde 50’yi tutuyorum diyor. Türkiye’de iç savaş mı çıkaracaksınız, insanlar birbirlerini mi öldürecekler?” dedi.Gezi parkı eylemlerinden dolayı çekinen ABD Büyükelçiliği bile, Atatürk Orman Çiftliği arazisinde büyükelçilik binası kurmaktan vazgeçtiği bir ortamda, Sayın Başbakan’ın yangına körükle gitmesi, selin karşısında durabileceğini zannetmesi oldukça garip…Komik bir bilgi: AKP’nin İstanbul ve Ankara’da yapacağı mitinglerin adı “Milli iradeye saygı mitingi” olacakmış. Milli irade, sert müdahale ve sıkılan biber gazı sebebiyle nefes alamazken, TOMA’ların sıktıkları tazyikli suyla yerlerde sürünürken, coplarla yara bere içinde kalıyorken, milli iradenin taleplerine kulak tıkanıyorken, kendi vekilleri bile bu durumu eleştiriyorken hala “Milli iradeye saygı”dan bahsetmeleri gerçekten çok komik…Milli irade, sözde saygı değil, özde saygı ve gerçek çözüm bekliyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025