Son günlerde sürekli Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili haberler yansıyor basına. Okulların tatile girdiği günlerde dersanelerin önümüzdeki yıl kesinlikle kapatılacağı ile ilgili yazılar gönderildi il Milli Eğitim Müdürlüklerine. Gelecek seneye yönelik erken kayıt yapan dersanelere işlem yapılması ile ilgili idi bu yazılar. Tatil döneminde de dersaneler öğrencilerine gelecek sene özel okula dönüşeceklerini duyurdular. Tabi bina şartları buna müsait olanlar. Diğerleri bir bir kilit vuruyorlar kapılarına. KPSS'yi kazanamayıp üç kuruşa buralarda çalışan bir sürü öğretmen de işsiz kalıyorlar. Öğrenciler ise şaşkın. Özellikle bu yıl 11. Sınıf olup önümüzdeki yıl üniversite sınavlarına girecek olan öğrenciler ne yapacaklarını bilemez durumdalar. Bulundukları okullardan kayıtlarını alsalar da dersaneden dönüşen okullara gidip orada mı sınava hazırlansalar diye düşünürken bir taraftan da isim yapmış kaliteli okullarda öğrenim gören öğrenciler mezuniyetlerinin de bu okullardan olmasını tercih edeceklerini söylüyorlar. Örneğin İstanbul Kabataş Lisesi'nde okuyan bir öğrenci ileride bunun CV'sinde görünmesini istiyor. Ama üniversite sınavında başarılı olmak için de okul harici çalışma yapmak kaçınılmaz. Dersaneler de olmayacağına göre bu öğrenciler ne yapacaklar? Zaten düşünün ki tüm sınava girecek öğrenciler dersaneden dönüşen liselere kayıtlarını aldırmak istediler, bunların kontenjanı nasıl yetecek? Bu durumda devlet liseleri sadece ara sınıflardaki öğrencilere mi hizmet verecek? Bu öğrencilerden devlet liselerinde kalmayı tercih edenler sınav hazırlığı için ne yapacaklar? Daha şimdiden apartıman dairelerinde gayri resmi özel ders evleri açılmaya başladı. Bunlar vergi vermeyecek, herhangi bir şekilde denetlenemeyecekler. Asgari ücretin 900 lira olduğu bir ülkede kaç öğrenci bu özel derslerden faydalanma imkanına sahip olabilecek acaba? Bu da eğitimde eşitlik ilkesine aykırı değil mi? Zengin çocukları sınava özel hocalarla hazırlansın, peki ya öbürleri? Bu haksız rekabet olmayacak mı?Basına yansıyan bir başka haber; sınav soru sisteminin de değiştirileceği yönünde. Açık uçlu sorular sorulacağı ve bu sınavların uzmanlar tarafından kademeli değerlendirme sistemiyle değerlendirileceği şeklindeydi. Sanırım bu yöntemi PİSA sınavlarından esinlenerek icat ettiler. Ancak şunu hatırlatmak isterim PİSA sınavları çok daha küçük gruplara uygulanan, araştırma ve ülkelerin eğitim sistemi hakkında veri elde etme amaçlı sınavlardır. Öğrencileri değerlendirme veya yerleştirme amaçlı sınavlar değildir. Ayrıca 2 milyon öğrencinin katıldığı bir sınavı kaç tane uzman nasıl tarafsız bir şekilde değerlendirebilir? Soruların çalındığı, optik okuyucu kullanılırken bile yanlış cevap anahtarıyla değerlendirilip 2 ay sonra yeniden okunduğu bir ülkede böyle bir sisteme insanlar nasıl güvensinler? Ayrıca bu yıl sınavı kazanamayıp, gelecek yıl yeniden hazırlanacak olan mezun grubun durumu daha da içler acısı. Onlar için Halk Eğitim Merkezleri yetiştirme kursu açacaklarmış. Bunu hangi kadroyla, hangi şartlarda açacakları ciddi merak konusu. Okullarda dersaneye alternatif açılan kursların nasıl fiyaskoya dönüştüğü ortadayken, daha okuldaki normal derslere öğretmen atayamazken kimi kandırdıklarını zannediyorlar acaba?Basına yansıyan bir diğer haber ise traji-komikti demek herhalde doğru olur. Bu haber, MEB yurt dışına okul açacak haberiydi. Yurt dışındaki cemaat okullarını almak için konsolosluklara başvuru yapacak, alamadığı yerlerde kendisi yeni okul açacak şeklindeydi. Türkiye'deki okulların durumu süper ya hani, biraz da yurt dışına el atalım. Paralel yapıyla olan kavga MEB içinde de devam ediyor. Paralelci müdürleri tasfiye edeceğiz diye bütün okulların idari kadrolarını alt üst ettikten, hiçbir idari tecrübesi olmayan yandaşları idareci yaptıktan ve okullardaki işleyişi mahvettikten sonra şimdi de olan bizim gençlerimize, çocuklarımıza oluyor maalesef. Tüm bu gelişmelerden, uzun zamandır konuşulanlardan anladığımız kadarıyla okullar da özelleştirmeye doğru hızla gidiyor. Yakında devlet okulu diye bir şey kalmayacak. Meşrutiyet Dönemi Maarif Nazırı Emrullah Efendi'nin espri olarak söylediği ''Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim.'' sözü günümüzde Milli Eğitim'in adeta amacı haline geldi. İçi boşaltılan müfredatlar, sınıf geçme sisteminin her geçen gün kolaylaşması, her yıl değişen sistemler, boş geçen dersler, sınavlar derken; olan geleceğimize oluyor. Boş bir nesil yetişiyor. Artık buna bir dur denmesi lazım. Bunu da diyecek tek bir kişi var; Prof. Dr. Haydar Baş Bey. Türk Genci tanımını yeniden yapacak, bu amaç doğrultusunda tutarlı ve kaliteli bir müfredatla beraber eğitim sistemini yeniden düzenleyecek, sınavları kaldıracak, her gence istediği bölümde okuma şansını sağlayacak, iş imkanı, aş imkanı, fırsat eşitliği sağlayacak tek kişi Haydar Baş'tır. Eğitimi de, içinden geldiği için, en iyi bilen O'dur. Öyleyse geleceğimizi heba etmemek için kulak vermemiz gereken kişi de O'dur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020