Yıllardır yaşadığımız acı bir gerçek var. Ya damgalanıyoruz. En başta böyle bir şeye hakkımız var mı? Biz kimiz? Evet, maalesef siyasi, sosyal ve dini hayatımızda açık bir damgalanma dönemi yaşıyoruz. Tarih boyunca milletleri bölmek isteyenlerin kullandığı en etkili yolda budur zaten. Bu ayrışma veya ayrıştırma (damgalama) toplumumuzu böldü, kutuplaştırdı.Siyasi ve sosyal farklılıklar her zaman olabilir. Ama aynı dine inanan bir milleti, din üzerinden farklılaşmaya ittiğiniz vakit aynı inancı paylaşan insanları yerip, din dışı göstermeye başladığınız vakit, milletinizin temeline dinamit koymuş olursunuz. Yüzyıllardır İslam toplumu ve milletimiz böyle dinamitlendi, böyle damgalandı. Günümüzde de aynı oyunu görüyor ve yaşıyoruz. Halbusaki insan nedir? İslam nedir? İman nedir? Sorularının cevaplarını algılayabilsek, hiçbir sorunumuzda kalmaz. Bu soruların cevaplarını Kuran ve Resulullah'ın hayatında çok açık bir şekilde bulabiliriz. Ama bizler Kuran'ı ve Sünneti (Ehl-i Beyt'i) bir tarafa bıraktık ve din adına dünyalık peşinde koşanların peşine düştüğümüz için birbirimizden uzaklaştık. İslam ve iman gerçeğini Kuran ve sünnetteki tarifini Prof. Dr. Haydar Baş, Veda Hut. İnsan Hakları eserinde şöyle dile getiriyor; "Gerek icmal, gerek tafsil sureti ile iman eden kimse mümindir, müslimdir. Ancak Allah'a, Peygambere, Kuran'a ve din hükümlerine hakaret etmek, tezyifte bulunup, küçümsemek dinden çıkmayı gerektirdiği gibi haram olduğu kat'i delille bilinen bir şeyi helal kabul etmek veya helal olduğu kat'i delille bilinen bir şeyi haram kabul etmek de aynı şekilde küfürdür, dinden çıkıştır.Bu gibiler tövbe edip, imanlarını tazelemedikçe günahları bağışlanmaz. Ama mümin olan kimsenin işlediği günah, onu imandan çıkarmaz. Çünkü işlediği şeyin günah olduğuna inanmaktadır, üstelik tövbe etmek azmindedir?" (sh:52)Geçtiğimiz Pazar günü, Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) Nevşehir'in Kozaklı İlçesi'nde yapılan Yaz Gençlik Kampında, kapanış konuşmasını yapan Sayın Baş aynı gerçeğe vurgu yaptı. "Arkadaşlarla bunu konuştuk. En son vardığımız sonuç şu oldu: Geçmişte, bizim çocukluk ve gençlik dönemimizde halkımızın ta geçmişten kalan inancı Allah ile kul arasında ibadetle var olan bağdı. Şimdi bu bağ kopartıldı yani ibadet terk edildi. İbadet terk edilince, din bir 'sistem', bir ideoloji oldu. İnsanımıza din, bir ideoloji olarak takdim edilince, şimdi bu sistem içinde varsan Müslümansın, yoksan değilsin. Onun için Allah'tan ve Peygamberden kopmalar toplumda alabildiğince yaşandı. Ilımlı İslam, dinler arası diyalog, dindar görünüp iktidar olan insanların işlediği cinayetle toplumu getirdikleri noktadır?"Allah şefaatine nail etsin Hayri Baba hazretleri toplumu birleştirme, ayrılıkları bitirme, insanlar arasında sevgi ve kardeşliği oluşturma adına söylediği şu söz hep aklımdadır; "Evladım! Her şapkanın altındakine bir Allah dostu nazarı ile baksan ne kaybedersin ki" Evet, ne kaybederiz? Şucu, bucu, şöyle giyiniyor, böyle oturuyor vs. Kardeşim! Adam kelime-i şahadet getiriyor mu? Gerisi senin işin mi? Tabiri caizse, Hayri Baba hazretlerinin birlik, beraberlik, kardeşlik için ortaya koyduğu şapkanın adını da, Prof. Dr. Haydar Baş tüm İslam alemine ve milletimize açıkladı. Sayın Baş, yazdığı eserlerle, tertip ettiği konferanslarla ve Pazar günkü konuşmasında milletimizi ve ümmeti Muhammed'in birlik adresini bir kez daha gösterdi. "? Peki, bu iş nasıl halledilecek? Bu yanlıştan nasıl dönülecek? Bu sorulara alacağımız cevap şu olmalı: Bütün bu değerlere kavuşabilmek için toplumumuzu acilen Ehl-i Beyt merkez noktasında bir araya gelmesi lazım. Eğer biz samimi bir Müslüman olmak istiyorsak, samimi bir Türk vatandaşı olmak istiyorsak, Ehl-i Beyt merkezinde duygumuzu, düşüncemizi, siyasetimizi, maneviyatımızı ve kültürümüzü buluşturmamız lazımdır.Bu olursa Allah'ın Kuran'da, Peygamber Efendimizin hadislerde beyan ettiği güzellikler olur. Peygamber Efendimiz ne buyuruyor: "Benim Ehl-i Beyt'im, Nuh'un gemisi gibidir. Bu gemiye binen kurtulur."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025