"Millet" kelimesi, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde, "Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus" ve "Benzer özellikleri olan topluluk" olarak ifade edilmektedir.
"Sürü" kelimesi ise, "Yönlendirilebilen insan topluluğu" olarak geçmektedir. İkisi de topluluktur ama biri millet diğeri sürüdür. Milletin millet olması için sahip olması gereken bir takım özellikler vardır. Bunlar genel olarak milli ve manevi değerler olarak ifade edilir.
Milli değerler; vatan, bayrak, dil, tarih, devlet, asker, milli bayramlar, kültür, gelenek, görenek olarak özetlenebilir.
Manevi değerler ise; din ve inanç birliği, ibadet, dini eserler, dini ve ahlaki değerlerin korunması, dini bayramlar, mübarek ay, gün ve geceler olarak özetlenebilir.
Bu milli ve dini değerleri koruyabilirseniz, kenetleşebilirseniz, tek bilek tek yürek olabilirseniz "millet" olma vasfını koruyabilirsiniz yoksa sürü haline gelirsiniz.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, millet olma vasfının korunması ile ilgili şu önemli tespiti yapmaktadır: "Bir milleti ayakta tutan öğeler vardır. Bunların bir tanesi "ordu"dur, bir tanesi "aile"dir, bir tanesi de "devlet"tir. Bunlar bozulursa millet sürü haline gelir."
Demek ki bizi millet yapan milli ve manevi değerler, kendi kendine korunmaz, bunları yok edip bizleri sürü haline getirmek isteyen iradelere karşı 3 önemli kalkanımız, koruyucumuz var: Devlet, ordu ve aile? Bu sebeple dün ülkemizi işgal etmek isteyeler, vatanımız ve milletimiz üzerinde Şark Projesi, Büyük Ortadoğu Projesi gibi menfur planlar güdenler yıllardır hatta asırlardır bu kurumları hedef almışlardır.
Devlet; küçültme bahaneleriyle, vatanımız üzerinde hesabı olanların yerli uzantılarının kurumlara sızmalarıyla yıpratılmaya, etkisiz hale getirilmeye çalışılmıştır. Ordu, aynı sızmalarla, kumpaslarla, darbelerle devre dışı bırakılmaya, çalışılmıştır. Aile ise, fuhuşla, ekonomik darlıkla, sürekli ahlaksızlığı empoze eden dizilerle, haberlerle, sinemalarla darmadağın edilmek istenmiştir. Bu yıkım çift taraflı yapılmıştır.
Bir taraftan devlet, ordu ve aile kurumları devre dışı bırakılmaya çalışılırken, diğer taraftan dinlerarası diyalog faaliyetleriyle, misyonerlik çalışmalarıyla, içimizdeki din tüccarlarının fitneleriyle, Atatürk, devlet, bayrak düşmanlığıyla, batıya bağımlı siyasi anlayışlarla, etnik ve mezhepsel ayrımcılığın körüklenmesiyle, adi suçların bir şekilde teşvik edilmesiyle, yapılması gereken doğruların yapılmamasıyla, millet de kendisini korumakla yükümlü kalkanlarına düşman hale getirildi.
Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır bizlere Türk Milletinin nasıl oluştuğunu, temelinin nasıl atıldığını anlatarak millet olmanın önemini anlatmaktadır.
"Türk Milleti kimliği, hamurunu Hacı Bektaş-ı Veli'nin yoğurduğu bir medeniyet kimliğidir" diyen Prof. Dr. Baş her fırsatta şu gerçeklerin altını çizmektedir:
"Türk milleti kelimesini bize mal eden Hacı Bektaş-ı Veli'dir. O Horasan'dan buraya geldiği zaman burada Türkmenler vardı ama Türkmenler henüz müslüman değildi. Hacı Bektaş geliyor bunları müslüman yapıyor. Anadolu'daki hemen hemen tüm etnik grupları müslüman eden Hacı Bektaş ve müridanıdır. Balkanlara da onlar gidiyorlar. Mesela Bosna'yı da bunlar müslüman yapıyorlar. Müthiş bir birlik ortaya çıkıyor. İşte bu milletin adına Türk Milleti deniyor. Bunlar ırkta Türk değil! Medeniyette, maneviyatta, siyasette, kültürde ve dinde Türk. Yani müslümanlığın adına Türk diyor Hacı Bektaş."
Konuşmalarında, Atatürk'ün de Hacı Bektaş'ın yolundan giderek Hacı Bektaş'ın oluşturduğu Türk Milleti temeli üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni inşa ettiğini belirten Prof. Dr. Haydar Baş, milletimiz için bir birlik unsuru olduğu için, işgal projelerini bertaraf ettiği için bugün Atatürk'ün hedef alındığını ifade etmektedir. Ve Sayın Baş, sürü olmaktan çıkan, yeniden millet olma vasfını kazanan, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan, menfur hesapları olanların oyunlarına alet olmayan, aldanmayan, çözümün adresinde tek bilek tek yürek olan Türk Milletini kastederek şunları söylemektedir:
"Dünya bu milleti, Türk Milletini bekliyor. Aklımızı başımıza alalım. Dünya Türk Milletinin adaletini bekliyor. Dünya buna muhtaç. Kimdir Avrupa? Nedir Amerika? Gözünüzde büyüt büyüt, ne bunlar ki? Bunu derken hakaret edelim, kavga edelim, savaşalım demiyorum. İnsan gibi, delikanlı gibi, Müslüman gibi, Müslüman Türkoğlu gibi çalışalım ve en mükemmel başarıyı elde edelim diyorum."
Şunu da vurgulamak gerekir ki, nasıl kadrolar liderleriyle kaimse, milletleri de zirveye taşıyan liderlerdir. Bu manada, gerek ülkemizde, gerekse dünyada Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli gibi dünya çapında bir çözümü, Sosyal Devlet-Milli Devlet gibi bir devlet anlayışını ortaya koyabilen başka bir kimse yoktur. Sayın Baş gibi modelinden 4 milyar insanın istifade ettiği başka bir lider yoktur.
Bu gerçeklerle Prof. Dr. Baş, "Ben bu işin kitabını yazmış adamım. Bunu sadece ben söylemiyorum. Dünyanın her tarafından bilim adamları söylüyor. Ben burada propaganda yapmıyorum. Ben görevimi anlatıyorum. Bu işi yapacak olan benim. İnanırsanız bir an evvel ülkeyi kurtarırsınız" diyerek sadece "millet" olmanın yolunu değil, "dünyanın en güçlü milleti" nasıl olacağımızın yolunu gösteriyor.
"Sürü" kelimesi ise, "Yönlendirilebilen insan topluluğu" olarak geçmektedir. İkisi de topluluktur ama biri millet diğeri sürüdür. Milletin millet olması için sahip olması gereken bir takım özellikler vardır. Bunlar genel olarak milli ve manevi değerler olarak ifade edilir.
Milli değerler; vatan, bayrak, dil, tarih, devlet, asker, milli bayramlar, kültür, gelenek, görenek olarak özetlenebilir.
Manevi değerler ise; din ve inanç birliği, ibadet, dini eserler, dini ve ahlaki değerlerin korunması, dini bayramlar, mübarek ay, gün ve geceler olarak özetlenebilir.
Bu milli ve dini değerleri koruyabilirseniz, kenetleşebilirseniz, tek bilek tek yürek olabilirseniz "millet" olma vasfını koruyabilirsiniz yoksa sürü haline gelirsiniz.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, millet olma vasfının korunması ile ilgili şu önemli tespiti yapmaktadır: "Bir milleti ayakta tutan öğeler vardır. Bunların bir tanesi "ordu"dur, bir tanesi "aile"dir, bir tanesi de "devlet"tir. Bunlar bozulursa millet sürü haline gelir."
Demek ki bizi millet yapan milli ve manevi değerler, kendi kendine korunmaz, bunları yok edip bizleri sürü haline getirmek isteyen iradelere karşı 3 önemli kalkanımız, koruyucumuz var: Devlet, ordu ve aile? Bu sebeple dün ülkemizi işgal etmek isteyeler, vatanımız ve milletimiz üzerinde Şark Projesi, Büyük Ortadoğu Projesi gibi menfur planlar güdenler yıllardır hatta asırlardır bu kurumları hedef almışlardır.
Devlet; küçültme bahaneleriyle, vatanımız üzerinde hesabı olanların yerli uzantılarının kurumlara sızmalarıyla yıpratılmaya, etkisiz hale getirilmeye çalışılmıştır. Ordu, aynı sızmalarla, kumpaslarla, darbelerle devre dışı bırakılmaya, çalışılmıştır. Aile ise, fuhuşla, ekonomik darlıkla, sürekli ahlaksızlığı empoze eden dizilerle, haberlerle, sinemalarla darmadağın edilmek istenmiştir. Bu yıkım çift taraflı yapılmıştır.
Bir taraftan devlet, ordu ve aile kurumları devre dışı bırakılmaya çalışılırken, diğer taraftan dinlerarası diyalog faaliyetleriyle, misyonerlik çalışmalarıyla, içimizdeki din tüccarlarının fitneleriyle, Atatürk, devlet, bayrak düşmanlığıyla, batıya bağımlı siyasi anlayışlarla, etnik ve mezhepsel ayrımcılığın körüklenmesiyle, adi suçların bir şekilde teşvik edilmesiyle, yapılması gereken doğruların yapılmamasıyla, millet de kendisini korumakla yükümlü kalkanlarına düşman hale getirildi.
Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır bizlere Türk Milletinin nasıl oluştuğunu, temelinin nasıl atıldığını anlatarak millet olmanın önemini anlatmaktadır.
"Türk Milleti kimliği, hamurunu Hacı Bektaş-ı Veli'nin yoğurduğu bir medeniyet kimliğidir" diyen Prof. Dr. Baş her fırsatta şu gerçeklerin altını çizmektedir:
"Türk milleti kelimesini bize mal eden Hacı Bektaş-ı Veli'dir. O Horasan'dan buraya geldiği zaman burada Türkmenler vardı ama Türkmenler henüz müslüman değildi. Hacı Bektaş geliyor bunları müslüman yapıyor. Anadolu'daki hemen hemen tüm etnik grupları müslüman eden Hacı Bektaş ve müridanıdır. Balkanlara da onlar gidiyorlar. Mesela Bosna'yı da bunlar müslüman yapıyorlar. Müthiş bir birlik ortaya çıkıyor. İşte bu milletin adına Türk Milleti deniyor. Bunlar ırkta Türk değil! Medeniyette, maneviyatta, siyasette, kültürde ve dinde Türk. Yani müslümanlığın adına Türk diyor Hacı Bektaş."
Konuşmalarında, Atatürk'ün de Hacı Bektaş'ın yolundan giderek Hacı Bektaş'ın oluşturduğu Türk Milleti temeli üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni inşa ettiğini belirten Prof. Dr. Haydar Baş, milletimiz için bir birlik unsuru olduğu için, işgal projelerini bertaraf ettiği için bugün Atatürk'ün hedef alındığını ifade etmektedir. Ve Sayın Baş, sürü olmaktan çıkan, yeniden millet olma vasfını kazanan, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan, menfur hesapları olanların oyunlarına alet olmayan, aldanmayan, çözümün adresinde tek bilek tek yürek olan Türk Milletini kastederek şunları söylemektedir:
"Dünya bu milleti, Türk Milletini bekliyor. Aklımızı başımıza alalım. Dünya Türk Milletinin adaletini bekliyor. Dünya buna muhtaç. Kimdir Avrupa? Nedir Amerika? Gözünüzde büyüt büyüt, ne bunlar ki? Bunu derken hakaret edelim, kavga edelim, savaşalım demiyorum. İnsan gibi, delikanlı gibi, Müslüman gibi, Müslüman Türkoğlu gibi çalışalım ve en mükemmel başarıyı elde edelim diyorum."
Şunu da vurgulamak gerekir ki, nasıl kadrolar liderleriyle kaimse, milletleri de zirveye taşıyan liderlerdir. Bu manada, gerek ülkemizde, gerekse dünyada Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli gibi dünya çapında bir çözümü, Sosyal Devlet-Milli Devlet gibi bir devlet anlayışını ortaya koyabilen başka bir kimse yoktur. Sayın Baş gibi modelinden 4 milyar insanın istifade ettiği başka bir lider yoktur.
Bu gerçeklerle Prof. Dr. Baş, "Ben bu işin kitabını yazmış adamım. Bunu sadece ben söylemiyorum. Dünyanın her tarafından bilim adamları söylüyor. Ben burada propaganda yapmıyorum. Ben görevimi anlatıyorum. Bu işi yapacak olan benim. İnanırsanız bir an evvel ülkeyi kurtarırsınız" diyerek sadece "millet" olmanın yolunu değil, "dünyanın en güçlü milleti" nasıl olacağımızın yolunu gösteriyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025