Ortadoğu’daki siyasi ve ekonomi politikalarını belirlemeye çalışan ABD için iki tane önemli parametre vardır: İsrail ve petrol. İsrail devletinin İslam coğrafyasındaki varlığının dini ve tarihi bahaneleri bir yana dünya petrollerinin yüzde 70’ini barındıran bölgenin ileri karakolu olma fonksiyonu göz ardı edilemez. İsrail’in güvenliği ve petrol, emme basma tulumba hareketleri gibi senkronize olmak zorundadır. ABD’nin bu bölgede petrol için yapamayacağı hiçbir operasyon olmaz. Yapılan operasyonların demokratik olup olmaması veya uluslararası hukukla bağdaşıp bağdaşmaması hiç mi hiç önemli değildir.
Şubat 1979 yılında Şah Rıza Pehlevi’yi deviren Humeyni iktidara geçer geçmez ABD çıkarlarını ters yüz ederek İran petrollerini millileştirdi. ABD, yakın dostu Saddam’ı Humeyni’nin üzerine saldırtarak intikam almayı denediyse de 1980-88 arasındaki İran-Irak Savaşı’nda İran’ı alt edemedi.
Aslında İran’daki İslam devrimine yol açan gelişmeleri bizzat ABD ve İngiltere tetiklemiştir. 1950’li yıllara gittiğimizde karşımıza İran tarihinin çok önemli simalarından Muhammed Musaddık çıkmaktadır. Musaddık bağımsız ve demokratik bir İran’dan yana son derece başarılı ve halkı tarafından da sevilen seçilmiş bir başbakandı. 29 Nisan 1951 tarihinde iktidara geldiğinin ertesi günü İran petrollerinin millileştirilmesi tasarısını yürürlüğe soktu. İngiltere’nin tepkisi çok sert oldu. Önce petrol teknisyenlerini geri çekti ardından da Kıbrıs’taki üslerine askeri yığınak yapmak suretiyle savaş hazırlıklarına başladı. Buna karşı SSCB’nin de İran sınırına asker göndermesiyle savaşı göze alamayan İngiltere, bu kararından vazgeçti. Sonraki süreçte ABD ve İngiliz ambargoları İran’ı bunalttı ve Musaddık 1953 yılında CIA tarafından yapılan bir darbeyle devrildi.
Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum, demokratik usullerle halk tarafından seçilmiş bir Meclis’in seçimle işbaşına gelmiş başbakanı olan Musaddık’ı darbe yaparak işbaşından uzaklaştıran demokrat! ABD ne yaptı biliyor musunuz?
Şahlık rejimini getirdi. Evet, İran’ın başına Şah Rıza Pehlevi’yi zorla ve askeri bir darbenin ardından iktidar koltuğuna oturttu. Tabi ki İran’ın bütün petrolleri ABD-İngiltere ikilisi tarafından afiyetle iç edildi. Böylece “Mevzu petrolse demokrasi teferruattır” politikası İran için de uygulandı. Demokrasi lafı Batı için askeri müdahaleler için sadece bir bahane olmuştur. Bugün Suriye ve diğer İslam ülkeleri BOP kapsamında aynı zulümlerle karşılaşmıyorlar mı?
Dağda canavarla parçalar, şehirde cenazesinde ağlar nev’inden psikopat bir diplomasi anlayışına sahip olan ABD, bugün savaş açtığı İran rejiminin düşmanıysa tek sebebi Humeyni’nin geçmişte Musaddık gibi İran petrollerini millileştirmesidir. İkisinin de ABD açısından yanlışı “İran petrolü İranlılarındır” demeleridir. Eğer “İran petrolü ABD’nindir” deselerdi inanın çok demokrat olacaklardı.
Şubat 1979 yılında Şah Rıza Pehlevi’yi deviren Humeyni iktidara geçer geçmez ABD çıkarlarını ters yüz ederek İran petrollerini millileştirdi. ABD, yakın dostu Saddam’ı Humeyni’nin üzerine saldırtarak intikam almayı denediyse de 1980-88 arasındaki İran-Irak Savaşı’nda İran’ı alt edemedi.
Aslında İran’daki İslam devrimine yol açan gelişmeleri bizzat ABD ve İngiltere tetiklemiştir. 1950’li yıllara gittiğimizde karşımıza İran tarihinin çok önemli simalarından Muhammed Musaddık çıkmaktadır. Musaddık bağımsız ve demokratik bir İran’dan yana son derece başarılı ve halkı tarafından da sevilen seçilmiş bir başbakandı. 29 Nisan 1951 tarihinde iktidara geldiğinin ertesi günü İran petrollerinin millileştirilmesi tasarısını yürürlüğe soktu. İngiltere’nin tepkisi çok sert oldu. Önce petrol teknisyenlerini geri çekti ardından da Kıbrıs’taki üslerine askeri yığınak yapmak suretiyle savaş hazırlıklarına başladı. Buna karşı SSCB’nin de İran sınırına asker göndermesiyle savaşı göze alamayan İngiltere, bu kararından vazgeçti. Sonraki süreçte ABD ve İngiliz ambargoları İran’ı bunalttı ve Musaddık 1953 yılında CIA tarafından yapılan bir darbeyle devrildi.
Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum, demokratik usullerle halk tarafından seçilmiş bir Meclis’in seçimle işbaşına gelmiş başbakanı olan Musaddık’ı darbe yaparak işbaşından uzaklaştıran demokrat! ABD ne yaptı biliyor musunuz?
Şahlık rejimini getirdi. Evet, İran’ın başına Şah Rıza Pehlevi’yi zorla ve askeri bir darbenin ardından iktidar koltuğuna oturttu. Tabi ki İran’ın bütün petrolleri ABD-İngiltere ikilisi tarafından afiyetle iç edildi. Böylece “Mevzu petrolse demokrasi teferruattır” politikası İran için de uygulandı. Demokrasi lafı Batı için askeri müdahaleler için sadece bir bahane olmuştur. Bugün Suriye ve diğer İslam ülkeleri BOP kapsamında aynı zulümlerle karşılaşmıyorlar mı?
Dağda canavarla parçalar, şehirde cenazesinde ağlar nev’inden psikopat bir diplomasi anlayışına sahip olan ABD, bugün savaş açtığı İran rejiminin düşmanıysa tek sebebi Humeyni’nin geçmişte Musaddık gibi İran petrollerini millileştirmesidir. İkisinin de ABD açısından yanlışı “İran petrolü İranlılarındır” demeleridir. Eğer “İran petrolü ABD’nindir” deselerdi inanın çok demokrat olacaklardı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024