36 ilde 2 bin 500 işçiyi kapsayan bir anket çalışması, işçilerin içinde bulundukları çıkmazı bir kez daha gözler önüne serdi.
Araştırmanın neticesinde işçilerin yüzde 46,1’inin herhangi bir sosyal güvenceye sahip olmadığı, bu oranın kadın işçilerde yüzde 60’lara vardığı ortaya çıktı.
İşverenin üzerindeki maliyet yükü fazla olup da, pazar darlığı sebebiyle ürün ve hizmet bedelleri de düşük olunca, yani işveren kar edemeyince doğal olarak kayıtdışı istihdama yönelmektedir. En azından işçi için ödediği vergilerden kısarak zararını azaltmak istemektedir.
Malum, kapitalizmde finans, hammadde ve enerji gibi en temel maliyet kalemleri özelleştirmelerle sermaye gruplarının eline geçmektedir.
Faiz sebebiyle finans maliyetlidir, hammadde ve enerji üreticileri ise bu sahalarda tekelleşme yoluna gittikleri için normalden daha pahalı arz etmektedirler.
Ülkemizde ise durum daha da vahimdir. Sermaye yabancıların kontrolündedir, yerli para devre dışıdır, hammadde ve enerji kaynakları ise yabacılara haraç mezat verilmiştir.
Kendimizde olanlar yabancıların eline geçerken, ihtiyaç duyulanlar ithalat yoluyla temin edilmektedir. Hem de en pahalı bir şekilde… Yaşanan bu tekelleşmeler sebebiyle, işveren gerek finans, gerekse hammadde ve enerji maliyetlerini aşağıya çekememektedir.
İşveren bu durumda ayakta kalabilmek için iki yola müracaat etmektedir: Kaçırabildiği kadar vergi kaçırmak, kayıtdışı ve düşük ücretle işçi çalıştırmak. Birincisinde işveren suçluluk psikolojisine itilmiş oluyor, ikincisinde ise hem suçluluk psikolojine girerken hem de işçisiyle kavgalı hale geliyor.
Sosyalizmin doğma sebebi de, kapitalizmin oluşturduğu bu dengesizliktir. İşveren maliyetleri kısmak için sürekli işçiye yönelince, işçiler de kendilerini korumak için sendikalaşmaya doğru gittiler.
Yaşanan sürekli hak gaspları, işçilere hak verme iddiasıyla sosyalizmi doğurdu ama Sovyetler Birliği’nde uygulandığı şekliyle bu durum da farklı haksızlıklara neden oldu.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, geçtiğimiz günkü yazısında bu konuyu detaylı bir şekilde ele aldı. Sayın Baş’ın ifadesiyle, “Marksist anlayış, Sovyetler Birliği’nde hakim olduğu dönemlerde komünal toplum yapısına ulaşamadığı gibi, tersine bir işçi sınıfı diktatörlüğü doğmuş, bu sefer de idareci sınıf halkı sömürmüştür.”
Kapitalizm, bir grup sermaye sahibini memnun ederek, çoğunluğu sömürürken, sosyalizm de halkı ve işçiyi koruma adıyla çıkmasına rağmen, yine oluşan bir grubu el üstünde tutarak, çoğunluğun yoklukta eşit olmasını sağlamış, insanların mülk edinme özgürlüğünü de elinden almıştır.
Kapitalizm ve sosyalizm, ne işçilerin gasp edilen haklarını iade edebilmiş, ne de işverenlere daha güvenli bir üretim ve ticaret imkanı sunabilmiştir.
Çözüm her zaman ifade ettiğimiz gibi Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’dir. MEM, sunduğu çözümlerle asırlardır yanlış politikalar sebebiyle süregelen işçi-işveren kavgasına son vermektedir.
MEM, işçilere 3 bin lira asgari ücret imkanı sunarak, onların gelirlerini en az yoksulluk sınırının üzerine taşırken, işverenleri de mağdur duruma düşürmemektedir.
MEM, üretim için maliyetsiz para, yani sıfır faizli kredi imkanı, ucuz ve yerli hammadde ve enerji imkanı sunmaktadır. Dolaylı vergilerin kaldırılması da nakliye ücretlerini en az üçte bir fiyatına çekecektir. Devlet senyoraj geliri ve maden gelirlerini devreye koyduğu için normal vergilerde de üçte bire kadar bir indirim söz konusu olacaktır.
Bunun anlamı, devlet işverene maliyetlerini düşürerek, işçisine fazla fazla maaş verme imkanı sunmaktadır. Asgari ücreti en az 3 bin lira ilan ederek maaşları kişilerin inisiyatifine de bırakmamaktadır.
Araştırmanın neticesinde işçilerin yüzde 46,1’inin herhangi bir sosyal güvenceye sahip olmadığı, bu oranın kadın işçilerde yüzde 60’lara vardığı ortaya çıktı.
İşverenin üzerindeki maliyet yükü fazla olup da, pazar darlığı sebebiyle ürün ve hizmet bedelleri de düşük olunca, yani işveren kar edemeyince doğal olarak kayıtdışı istihdama yönelmektedir. En azından işçi için ödediği vergilerden kısarak zararını azaltmak istemektedir.
Malum, kapitalizmde finans, hammadde ve enerji gibi en temel maliyet kalemleri özelleştirmelerle sermaye gruplarının eline geçmektedir.
Faiz sebebiyle finans maliyetlidir, hammadde ve enerji üreticileri ise bu sahalarda tekelleşme yoluna gittikleri için normalden daha pahalı arz etmektedirler.
Ülkemizde ise durum daha da vahimdir. Sermaye yabancıların kontrolündedir, yerli para devre dışıdır, hammadde ve enerji kaynakları ise yabacılara haraç mezat verilmiştir.
Kendimizde olanlar yabancıların eline geçerken, ihtiyaç duyulanlar ithalat yoluyla temin edilmektedir. Hem de en pahalı bir şekilde… Yaşanan bu tekelleşmeler sebebiyle, işveren gerek finans, gerekse hammadde ve enerji maliyetlerini aşağıya çekememektedir.
İşveren bu durumda ayakta kalabilmek için iki yola müracaat etmektedir: Kaçırabildiği kadar vergi kaçırmak, kayıtdışı ve düşük ücretle işçi çalıştırmak. Birincisinde işveren suçluluk psikolojisine itilmiş oluyor, ikincisinde ise hem suçluluk psikolojine girerken hem de işçisiyle kavgalı hale geliyor.
Sosyalizmin doğma sebebi de, kapitalizmin oluşturduğu bu dengesizliktir. İşveren maliyetleri kısmak için sürekli işçiye yönelince, işçiler de kendilerini korumak için sendikalaşmaya doğru gittiler.
Yaşanan sürekli hak gaspları, işçilere hak verme iddiasıyla sosyalizmi doğurdu ama Sovyetler Birliği’nde uygulandığı şekliyle bu durum da farklı haksızlıklara neden oldu.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, geçtiğimiz günkü yazısında bu konuyu detaylı bir şekilde ele aldı. Sayın Baş’ın ifadesiyle, “Marksist anlayış, Sovyetler Birliği’nde hakim olduğu dönemlerde komünal toplum yapısına ulaşamadığı gibi, tersine bir işçi sınıfı diktatörlüğü doğmuş, bu sefer de idareci sınıf halkı sömürmüştür.”
Kapitalizm, bir grup sermaye sahibini memnun ederek, çoğunluğu sömürürken, sosyalizm de halkı ve işçiyi koruma adıyla çıkmasına rağmen, yine oluşan bir grubu el üstünde tutarak, çoğunluğun yoklukta eşit olmasını sağlamış, insanların mülk edinme özgürlüğünü de elinden almıştır.
Kapitalizm ve sosyalizm, ne işçilerin gasp edilen haklarını iade edebilmiş, ne de işverenlere daha güvenli bir üretim ve ticaret imkanı sunabilmiştir.
Çözüm her zaman ifade ettiğimiz gibi Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’dir. MEM, sunduğu çözümlerle asırlardır yanlış politikalar sebebiyle süregelen işçi-işveren kavgasına son vermektedir.
MEM, işçilere 3 bin lira asgari ücret imkanı sunarak, onların gelirlerini en az yoksulluk sınırının üzerine taşırken, işverenleri de mağdur duruma düşürmemektedir.
MEM, üretim için maliyetsiz para, yani sıfır faizli kredi imkanı, ucuz ve yerli hammadde ve enerji imkanı sunmaktadır. Dolaylı vergilerin kaldırılması da nakliye ücretlerini en az üçte bir fiyatına çekecektir. Devlet senyoraj geliri ve maden gelirlerini devreye koyduğu için normal vergilerde de üçte bire kadar bir indirim söz konusu olacaktır.
Bunun anlamı, devlet işverene maliyetlerini düşürerek, işçisine fazla fazla maaş verme imkanı sunmaktadır. Asgari ücreti en az 3 bin lira ilan ederek maaşları kişilerin inisiyatifine de bırakmamaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025