Bir bilmece vardır; ilkokul çağında illa çıkar karşınıza; çocuk kayığıyla kurt, kuzu ve marulu karşıya geçirmek zorundadır hani. Nasıl yapacaktır kurt kuzuyu yemeden? Nasıl olacaktır bu iş kuzu marulu yemeden? Bir çocuksanız, neşeyle yanıt bulmaya çalışırsınız bu sevimli bilmeceye... Ama tabii, şanslı bir çocuksanız! Beş çocuk; adları en küçükten büyüğe, Seren, Muharrem, Ali, Veysel ve Turgay belki de bu bilmeceyi hiç duymadılar; onlara bu bilmeceyi soracak kimse olmadı, yaşları beş ile sekiz yaş arasında değişen bu çocuklar bilmeceler dünyasından uzakta kısacık bir hayat yaşadılar ve evet marul peşinde öldüler... Bir kalbi olan, hele anne baba olan hiçbir insan bu acıyı unutamaz, unutmamalı, öyle geliyor bana... Yaşı henüz beş olan bir çocuğun trafiğin ortasında kendi başına bırakılması nasıl büyük bir kabahatse, yine yaşı bu kadar olan bir çocuğun bir aşevi çöplüğüne gidip çöpler arasından işe yarar marul bulmaya çalışması da büyük bir kabahat. Kime kızsın bilemiyor insan, önce kendine mi? Sonra bu ülkenin ekonomik düzeninin adaletsizliğine mi, eğitimsiz ailelere mi, araba kullanmayı bilmeyip de sokaklara fırlayanlara mı? Kime sahi? Bir kesim azıcık kararmış marulları gözünü sakınmadan çöpe atarken, beş yaşındaki çocuğunu resim kursundan keman dersine doğru koştururken ve elini dahi bırakmazken gün boyu; başka hayatlar yaşanıyor başka yerlerde. O hayatlarda çocuklar ayaklanınca, ayaklarında bir ayakkabı dahi olmadan, olamadan yollara dökülüyor. Anne baba kağıt toplayacak, pet şişelerin peşinden koşacak. Akşama çorba içilecek, çocukların aşevinden topladığı marul belki sofraya getirilecek... Gün bitecek, uykuya teslim olunacak, ertesi gün kim öle kim kala... Ece Arar
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.