O dönemin dünyanın süper gücü olan, güneşin batmadığı imparatorluk olarak tanınan İngilizlere ve de onunla beraber hareket eden Fransızlara, İtalyanlara ve Yunanlılara karşı verilen İstiklal Mücadelesi ve neticesinde kazanılan Büyük Zafer emin olun ki tarihte görülmemiş bir başarıdır, destandır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle, yokolan bir imparatorluğun küllerinden böyle yedi düvele karşı mücadele ederek yepyeni, güçlü ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni inşa etmek ancak bir Ehl-i Beyt evladının yapabileceği bir şeydir. Ve sonraları belgeleriyle de önümüze koydu ki, gerçekten de Mustafa Kemal Atatürk hem anne tarafından, hem de baba tarafından Hz. Peygamber'in torunu olan bir Ehl-i Beyt evladı?
Sayın Baş sayesinde anlıyoruz ki, harikulade haller yaşanan Çanakkale Destan'ında, Kurtuluş Mücadelesi'nde Mustafa Kemal'in şahsında Ehl-i Beyt'in nefesi ve İmam Ali efendimizin eli var. Mustafa Kemal'in sevilmiş ve seçilmiş bir şahsiyet olduğunu hayatının birçok safhasında ortaya koyduğu olağanüstü kişilikten anlayabileceğimiz gibi sadece aktaracağımız şu hadise bile bizlere ispat etmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş, "Hoş Geldin Atatürk" kitabının 194 ve 195. sayfalarında, "Mustafa Kemal'in hayatı ve savaşları dikkate alındığında, Türklük ve Müslümanlık üzerine büyük bir ölçü sahibi olduğu görülür. Yıllar sonra Anafartalar cephesinde kazandığı zaferi, işgal devletlerine karşı gururla hatırlatır" diyerek şu örneği verir:
1. Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı ve müttefiki Almanya mağlup olunca İtilaf Devletleri kumandanlarının şerefine İstanbul'da sarayda bir ziyafet veriliyor.
Bu ziyafete bütün Fransız, İngiliz, İtalyan, Yunan kumandanları ile bizim paşa ve kumandanlardan bazıları da davet ediliyor.
İtilaf Devletleri kumandan ve generalleri bu davete kurallar gereği büyük üniformaları ile iştirak ediyorlar; bizimkiler ise mağlup taraf olduğu için küçük üniforma ile geliyor.
Yalnız Mustafa Kemal Paşa, büyük üniformasını giyerek geliyor, icap edenlerle selamlaşıp, ayak üzerinde kısaca görüştükten sonra, işgal orduları başkumandanının masasına karşı bir masaya yerleşiyor. Mustafa Kemal Paşa'nın bu davete büyük üniforma ile iştirak etmesi İngiliz başkumandanın hemen dikkatini çekiyor ve miralay rütbesi taşıyan başyaverini çağırarak ona bir emir veriyor.
Başyaver aldığı emri ifa etmek için Mustafa Kemal Paşa'nın önüne geliyor, dimdik durup bir resmi tazim ifa ettikten sonra, "Galip ordular kumandanları şerefine verilen bir ziyafette, mağlup bir memleket ordusuna mensup bir generalin büyük üniforma ile bulunmasının doğru bulunmayacağını, başkumandandan telakki ettiğim emre binaen zat-ı âlilerinize arza mecbur oluyorum" diyor.
O anda, koca salonda ses seda kesiliyor; bütün gözler Mustafa Kemal Paşa'ya çevriliyor. Mustafa Kemal Paşa söylenen sözleri büyük bir dikkatle dinledikten sonra, ağır ağır gayet fasih, her taraftan duyulacak ve işitilecek derecede berrak bir sesle şu cevabı veriyor:
"Yaver efendi, başkumandanınıza tebliğ ediniz ki, bu salonda resmi üniforması ile oturan Mustafa Kemal Paşa, mağlup edilmiş bir kumandan değildir!
Kendileri de bilirler ki, Mustafa Kemal Paşa, Anafartalar'da itilaf ordularını mağlup etmiş, her yerde olduğu gibi burada da üniformasını taşımak hakkını ihraz etmiştir."
O anda salonun her tarafından sürekli alkış kopuyor, yüksek sesle söylenen bu sözleri işiten İngiliz başkumandanı herkesle beraber bu hakikati kabul ederek kadehini kaldırmaya mecbur oluyor. (Hoş Geldin Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş, s.194,195; Turgut Gürer, Atatürk'ün Yaveri Cevat Abbas Gürer: Cepheden Meclis'e Büyük Önder ile 24 yıl, 5.baskı, Sürer Yayınları, 2007, s.224-225)
Ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın Atatürk'ün bu hadisede tek başına gösterdiği onurlu duruşla ilgili kitabındaki değerlendirmesi: "Müthiş bir iman gücü?"
Bugün maalesef bir günde Atatürkçü kesilerek "Atatürk bizimdir" diye ortaya atlayan siyasilerimizin hiçbirinde bu duruşu göremezsiniz. İşte Atatürkçü olmak aynı zamanda bu öze de sahip olmayı gerektirir ve bugün bu duruşa sahip tek bir lider var, Prof. Dr. Haydar Baş?
Bulunduğu her ortamda, Cambridge Üniversitesi'nde konferans verirken, Duma'da Milli Ekonomi Modeli'ni anlatırken, 9 uluslararası MEM kongresinde gelen 500'ü aşkın yabancı bilim adamının önünde, BRICS temsilcileriyle yaptığı görüşmelerde ve daha birçok hadisede o hep Müslüman Türk'ün onurlu duruşunu ortaya koymuştur.
O okyanus ötelerinden gelen, ülkenin ve milletin aleyhine olan tüm teklifleri elinin tersiyle iten tek liderdir. O Atatürk'ün izinden yürüyen, bizlerin önüne gerçek ve dindar Atatürk'ü koyan ve Atatürk'ü yaşayan tek lider, tek ilim adamı, tek siyaset adamıdır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle, yokolan bir imparatorluğun küllerinden böyle yedi düvele karşı mücadele ederek yepyeni, güçlü ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni inşa etmek ancak bir Ehl-i Beyt evladının yapabileceği bir şeydir. Ve sonraları belgeleriyle de önümüze koydu ki, gerçekten de Mustafa Kemal Atatürk hem anne tarafından, hem de baba tarafından Hz. Peygamber'in torunu olan bir Ehl-i Beyt evladı?
Sayın Baş sayesinde anlıyoruz ki, harikulade haller yaşanan Çanakkale Destan'ında, Kurtuluş Mücadelesi'nde Mustafa Kemal'in şahsında Ehl-i Beyt'in nefesi ve İmam Ali efendimizin eli var. Mustafa Kemal'in sevilmiş ve seçilmiş bir şahsiyet olduğunu hayatının birçok safhasında ortaya koyduğu olağanüstü kişilikten anlayabileceğimiz gibi sadece aktaracağımız şu hadise bile bizlere ispat etmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş, "Hoş Geldin Atatürk" kitabının 194 ve 195. sayfalarında, "Mustafa Kemal'in hayatı ve savaşları dikkate alındığında, Türklük ve Müslümanlık üzerine büyük bir ölçü sahibi olduğu görülür. Yıllar sonra Anafartalar cephesinde kazandığı zaferi, işgal devletlerine karşı gururla hatırlatır" diyerek şu örneği verir:
1. Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı ve müttefiki Almanya mağlup olunca İtilaf Devletleri kumandanlarının şerefine İstanbul'da sarayda bir ziyafet veriliyor.
Bu ziyafete bütün Fransız, İngiliz, İtalyan, Yunan kumandanları ile bizim paşa ve kumandanlardan bazıları da davet ediliyor.
İtilaf Devletleri kumandan ve generalleri bu davete kurallar gereği büyük üniformaları ile iştirak ediyorlar; bizimkiler ise mağlup taraf olduğu için küçük üniforma ile geliyor.
Yalnız Mustafa Kemal Paşa, büyük üniformasını giyerek geliyor, icap edenlerle selamlaşıp, ayak üzerinde kısaca görüştükten sonra, işgal orduları başkumandanının masasına karşı bir masaya yerleşiyor. Mustafa Kemal Paşa'nın bu davete büyük üniforma ile iştirak etmesi İngiliz başkumandanın hemen dikkatini çekiyor ve miralay rütbesi taşıyan başyaverini çağırarak ona bir emir veriyor.
Başyaver aldığı emri ifa etmek için Mustafa Kemal Paşa'nın önüne geliyor, dimdik durup bir resmi tazim ifa ettikten sonra, "Galip ordular kumandanları şerefine verilen bir ziyafette, mağlup bir memleket ordusuna mensup bir generalin büyük üniforma ile bulunmasının doğru bulunmayacağını, başkumandandan telakki ettiğim emre binaen zat-ı âlilerinize arza mecbur oluyorum" diyor.
O anda, koca salonda ses seda kesiliyor; bütün gözler Mustafa Kemal Paşa'ya çevriliyor. Mustafa Kemal Paşa söylenen sözleri büyük bir dikkatle dinledikten sonra, ağır ağır gayet fasih, her taraftan duyulacak ve işitilecek derecede berrak bir sesle şu cevabı veriyor:
"Yaver efendi, başkumandanınıza tebliğ ediniz ki, bu salonda resmi üniforması ile oturan Mustafa Kemal Paşa, mağlup edilmiş bir kumandan değildir!
Kendileri de bilirler ki, Mustafa Kemal Paşa, Anafartalar'da itilaf ordularını mağlup etmiş, her yerde olduğu gibi burada da üniformasını taşımak hakkını ihraz etmiştir."
O anda salonun her tarafından sürekli alkış kopuyor, yüksek sesle söylenen bu sözleri işiten İngiliz başkumandanı herkesle beraber bu hakikati kabul ederek kadehini kaldırmaya mecbur oluyor. (Hoş Geldin Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş, s.194,195; Turgut Gürer, Atatürk'ün Yaveri Cevat Abbas Gürer: Cepheden Meclis'e Büyük Önder ile 24 yıl, 5.baskı, Sürer Yayınları, 2007, s.224-225)
Ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın Atatürk'ün bu hadisede tek başına gösterdiği onurlu duruşla ilgili kitabındaki değerlendirmesi: "Müthiş bir iman gücü?"
Bugün maalesef bir günde Atatürkçü kesilerek "Atatürk bizimdir" diye ortaya atlayan siyasilerimizin hiçbirinde bu duruşu göremezsiniz. İşte Atatürkçü olmak aynı zamanda bu öze de sahip olmayı gerektirir ve bugün bu duruşa sahip tek bir lider var, Prof. Dr. Haydar Baş?
Bulunduğu her ortamda, Cambridge Üniversitesi'nde konferans verirken, Duma'da Milli Ekonomi Modeli'ni anlatırken, 9 uluslararası MEM kongresinde gelen 500'ü aşkın yabancı bilim adamının önünde, BRICS temsilcileriyle yaptığı görüşmelerde ve daha birçok hadisede o hep Müslüman Türk'ün onurlu duruşunu ortaya koymuştur.
O okyanus ötelerinden gelen, ülkenin ve milletin aleyhine olan tüm teklifleri elinin tersiyle iten tek liderdir. O Atatürk'ün izinden yürüyen, bizlerin önüne gerçek ve dindar Atatürk'ü koyan ve Atatürk'ü yaşayan tek lider, tek ilim adamı, tek siyaset adamıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025