İnsanlar, ilkçağlardan beri madenlerin önemini idrak etmiş ve teknik imkânlar nispetinde onlardan yararlanmıştır. Birçok ihtiyaçları karşılayan madenler, ülkelerin sanayileşme, kalkınma ve ekonomik gelişmesinde etkin rol oynamıştır. Öyle ki, ülkelerin gelişmişlik ve refah düzeyleri ile madencilik arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Madene muhtaç ülkelerin tek seçeneği var: İthal etmek. O bakımdan madenler stratejik değere sahiptirler. Dünyada, madenler konusunda bir terslik ve ilginçlik yaşanmaktadır. Şöyle ki, maden zengini ülkelerin birçoğu yoksulluk içerisinde yaşamaktadır. Maalesef, Türkiye de madenlerinden yeterince faydalanmayan ülkelerden biridir. Bir başka deyişle, Türkiye, madenleri yağmalanan ülkeler arasındadır. Yabancılar, ülkemizin maden arama kurumundan ve orada çalışan teknik elemanlardan yararlanarak, madenlerimizin yerlerini ve rezervlerini öğreniyorlar. Sonra yerli bir şirket kurduruyor ve o şirketin büyük ortağı kendileri oluyor. Görünüşte şirket yerlidir. Hâlbuki yerli şirket yalnızca taşerondur. Şirketin çoğunluk hissesi yabancıların elinde olduğu içi söz sahibi yabancı şirkettir. Yabancı şirket, büyük yatırımlar için dış kredi sağlıyor ve şirketi borçlandırıyor. Yerli taşeron şirket, bu ve buna benzer uygulamalarla dara düşürülüyor ve az olan hissesini de yabancılara satmak zorunda bırakılıyor. Böylece maden şirketi tümüyle yabancıların eline geçiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 2002 tarihinde kurduğu 'Maden Kaynaklarının Değerlendirilmesi ve Madencilik Sektörünün İçinde Bulunduğu Durum ile Bor ve Altın Madenleri Araştırma Komisyonu'na, teknik elemanların sunduğu rapor çok ilginçtir. Söz konusu raporda, yabancıların ülkemizde ve başka ülkelerde madenler üzerinde oynadıkları oyunlar, açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Raporda yer alan ifadelerin bazıları şöyledir: "Kıymetli maden işletmeciliği yapan çokuluslu madencilik şirketleri, madenlerin metal içeriğini kesinlikle saklarlar. Ürettikleri metal içeren dore külçeleri hiçbir zaman madencilik faaliyeti yaptıkları ülkelerde rafine etmezler, bundan ısrarla kaçınırlar. Dore külçelerdeki metal içeriklerini çok düşük gösterirler. Kıymetli metal kaçakçılığı yaparlar. İstihdamı en düşük seviyede taşeron vasıtasıyla ve asgari ücretle sağlarlar. Sosyal güvenlik yükümlülüklerinden azami ölçüde kaçarlar. Teknoloji transferi asla yapmazlar. Rüşveti yaygın biçimde kullanırlar ve ayrılıkça hareketleri desteklerler". Sözü edilen bu gerçeklere rağmen, ne yazık ki, AKP hükümeti, çokuluslu madencilik şirketlerinin önündeki tüm engelleri kaldırdı. Gerçekte ise, Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Sosyal Devlet- Milli Devlet" tezinde ifade ettiği gibi madenler ve diğer yeraltı zenginlikleri milletin malıdır. Onun içindir ki, madenlerimizin özelleştirilmesi, yabancılara satılması, millet malına tecavüz anlamı taşımaktadır. "Eğer devletler, yeraltı kaynaklarını, yabancılara çıkarttırıyor ve işlemeden hammadde olarak satıyorsa, bu durum, millete ait yeraltı kaynaklarının yabancılara aktarılması demektir. Çünkü birçok ülke, ihraç ettiği yeraltı kaynaklarını işledikten sonra 100 kat, hatta 1000 kat daha fazla para vererek tekrar geri almaktadır" (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet, s. 441-442),O halde yapmamız gereken şudur: Madenlerimizi kendimiz çıkaracağız, kendimiz işleyeceğiz ve ihraç edeceğiz. Bunun dışındaki uygulamalar, açık bir sömürüdür, madenlerin talan edilmesidir. Madenler, ülkeler için hayati ehemmiyeti haiz kaynaklardır. Denilebilir ki, madenler olmasaydı, bugünkü teknolojiye kavuşmak imkânsızdı. Tarih, yeraltı kaynaklarını yabancılara peşkeş çekenlerin, yer üstünde rahat ve huzurlu yaşayamadığını, köleleştiğini gösteren ibret vesikasıdır. Bu ibret vesikasından ibret almazsak, aynı akıbeti yaşamamız kaçınılmazdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018