Şimdi size bir futbol hikâyesi anlatacağım: Zamanın ve mekânın birinde, süper lig takımları ligin son haftasında karşı karşıya geleceklermiş. Önde olan DGücü Takımı, ikinci sıradaki ASpor Takımından 5 puan öndeymiş. Yani DGücü bu maçı kaybetse dahi 2 puan farkla şampiyonmuş. Derken maç günü gelip çatmış. Fakat o da ne?!DGücü Takımı sahada yok!ASpor Takımı sahaya çıkmış beklemiş beklemiş DGücü Takımı sahaya çıkmayınca, hakem tarafından 3-0 hükmen mağlup ilan edilmiş. Şimdi DGücü nasılsa 5 puan önde, hükmen mağlup bile olsa şampiyon olur diye düşünebilirsiniz. Fakat kazın ayağı öyle değil! Maça çıkmayarak 3-0 mağlup ilan edilen takımın yasa gereği aynı zamanda 3 puanı da silinmektedir. Birden bire herşey alt üst olur. Bir gün önce şampiyonluğu garantileyen DGücü Takımı son maça çıkmadığı için silinen puanı ile birlikte ASpor Takımının 1 puan gerisinde şampiyonluğu kaybeder.Hâlbuki DGücü Takımı tamamen yedek oyuncularla hatta Paf Takımıyla bile sahaya çıkmış olsa ve maçı 3-0 değil 33-0 bile kaybetmiş olsa hatta ve hatta oyuncularının tamamı kırmızı kart görse veya sakatlansa bile kesin şampiyon olacaktı!DGücü Takımı idarecileri ve antrenörleri ve bunların kışkırttığı taraftarları başlarlar kendilerini hükmen mağlup ilan ederek puanlarını silen Futbol Federasyonunu, PFDK'yı ve akla gelen gelmeyen bütün kurumları suçlamaya!
***
Bu hikâye bir tarafta dursun. Şimdi gelelim bir başka oyuna;Aşağıda Anayasa'nın AKP tarafından "Üniversitelerde başörtüsüne serbestlik getirme bahanesiyle" değiştirilmek istenilen Anayasa'nın 10. ve 42.maddeleri ile YÖK Kanunu'nun Değişik 17.maddesini aynen yazıyorum. ANAYASA MADDE 10 - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.ANAYASA MADDE 42 - Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.YÖK KANUNU EK MADDE 17 - (Ek: 3670 - 25.10.1990 / m.12) Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.
***
Şimdi soruyorum sizlere. Bu maddelere göre üniversitede okuyan kızlarımızın başörtüsü takmaları engellenebilir mi engellenemez mi?? Bu maddeler bırakın başörtüsü takmayı yasaklamayı tam tersine başörtüsü takma hakkının garantisidirler. Yani bu maddelere göre üniversitelerde okuyan kızlarımızın başörtüsü takmalarını engelleyenler suç işlemiş sayılırlar.Madem öyle işin aslı ve esası nedir?? Lütfen yukarıdaki hikâyeyi okuyunuz!
***
Şimdi tekrar soruyorum sizlere. Hal böyle iken Anayasa Mahkemesi her hangi bir şekilde başörtüsü takmayı yasaklayan bir düzenlemeye gidebilir miydi?? Mümkün değil gidemezdi! Zira böyle bir düzenleme, Anayasa'nın tamamen kesinleşmiş ve iptali hukuken mümkün olmayan 10. ve 42.maddelerine aykırılık teşkil ederdi!Madem öyle işin aslı ve esası nedir?? Lütfen yukarıdaki hikâyeyi okuyunuz!
***
Şimdi tekrar soruyorum sizlere. Madem Anayasa'nın bu maddeleri başörtüsü takmayı yasaklamayı bırakın tam tersine güvence altına alıyor, öyleyse yıllardır ne demeye başörtülü kızlarımız üniversitelere alınmıyordu?? Bu uygulama 28.Şubat mahsulü, hiçbir yasal dayanağı olmayan tamamen fiili bir durumdan başka bir şey değildi!Madem öyle işin aslı ve esası nedir?? Lütfen yukarıdaki hikâyeyi okuyunuz!
***Şimdi tekrar soruyorum sizlere. Anayasa'ya ve yasalara aykırı şekilde tamamen fiili bir uygulamayla kendini gösteren başörtüsü yasağını kaldırmak için ne yapılması gerekirdi?? Bu fiili durumu ortadan kaldırmak için sadece ve sadece üniversitelere birer talimat gönderilerek yaptıklarının Anayasa'ya ve yasalara aykırı olduğu bu uygulamaya hemen son verilmesinin istenilmesi yeterliydi!Madem öyle işin aslı ve esası nedir?? Lütfen yukarıdaki hikâyeyi okuyunuz!
***
Şimdi tekrar soruyorum sizlere. Mevcut mevzuata göre kesinlikle bir başörtüsü yasağı bulunmadığı halde ve yine mevcut Anayasa'ya göre başörtüsünü yasaklamak mümkün olmadığına ve bu konuda Anayasa Mahkemesi'nin dahi içtihat niteliğinde bir karar alma imkânı olmadığı halde, "Başörtüsü Düzenlemesi" vaveylasıyla bir Anayasa değişikliği yapar gibi gözüküp, bu bahaneyle ortalığı birbirine katmanın sebebi ve bunun sonuçları nedir? ? Bu Anayasa değişikliği ve ortalığı birbirine katma teşebbüsü sayesinde Anayasa Mahkemesi'ne başörtüsünü yasaklama konusunda içtihat yapma imkânı verilmiş ve yasal olarak serbest olan başörtüsü bizzat AKP ve MHP tarafından yasal olarak yasak haline getirilmiştir!Madem öyle işin aslı ve esası nedir?? Lütfen yukarıdaki hikâyeyi okuyunuz! Tekrar tekrar okuyunuz!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Zühtü Kazancı / diğer yazıları
- Ateist devlet olmayacağız / 08.09.2022
- Cem Yılmaz ve Cilalı Güldürü Devri / 29.08.2022
- Bırakın beni milleti uyandırın / 24.08.2022
- Aramıza katılmanızı bekliyoruz / 16.08.2022
- Suriye’nin kuzeyi mi, Büyük İsrail’in kilidi mi? / 01.08.2022
- 15 Temmuz ve alınmayan dersler / 19.07.2022
- Adalet yoksa zulüm vardır / 21.06.2022
- Polemikten beslenen siyaset / 09.05.2022
- Haydar Baş ve Aşk / 14.04.2022
- AK-YÜZBİM / 12.04.2022
- Cem Yılmaz ve Cilalı Güldürü Devri / 29.08.2022
- Bırakın beni milleti uyandırın / 24.08.2022
- Aramıza katılmanızı bekliyoruz / 16.08.2022
- Suriye’nin kuzeyi mi, Büyük İsrail’in kilidi mi? / 01.08.2022
- 15 Temmuz ve alınmayan dersler / 19.07.2022
- Adalet yoksa zulüm vardır / 21.06.2022
- Polemikten beslenen siyaset / 09.05.2022
- Haydar Baş ve Aşk / 14.04.2022
- AK-YÜZBİM / 12.04.2022