Geçtiğimiz salı günü Lübnan'da Sanayi Bakanı öldürüldü. Ertesi gün Irak'ta Bağdat'ın Şii Sadr semtinde tonlarca patlayıcı dolu 6 araç havaya uçuruldu, 500 kişi öldü ve yaralandı. Buna tepki olarak Şiiler sokağa çıkma yasağına rağmen bazı Sünni camilerini namaz kılanlarla birlikte ateşe verdi. Bu ve diğer olaylarda en az 200 Sünni öldü.Önce Lübnan'a bakalım.-30 Eylül günü ABD Dışişleri Bakanı Rice 'Lübnan'da suikastlar döneminin yakında başlayacağını' söyleyerek Lübnan hükümetine önemli bilgiler verdiğini belirtti. Lübnan hükümetinin bazı yetkilileri de bu suikastların olacağını söyleyerek öldürülen Sanayi Bakanı Pierre Cemayel'i her nedense korumadı.Cemayel'i öldürenler hiç kimsenin müdahalesi olmadan olay yerinden yürüyerek ayrıldı.Cemayel öldürülürken BM Güvenlik Konseyi, Hariri suikastı ile ilgili uluslararası bir mahkeme kurulmasını tartışıyordu. Ölüm haberi gelince GK hemen karar aldı ve suikastı kınadı. Oysa aynı GK 33 gün süreyle Lübnan'ı bombalayan ve BM'nin 4 görevlisini öldüren İsrail'i kınayamadı ve daha önce Saddam için bir uluslararası mahkeme kararı almadı.Suikast, Suriye Dışişleri Bakanı Muallim'in Bağdat'ta iki ülke diplomatik ilişkilerini başlattığı anlarda gerçekleşti. O günlerde ABD ve Avrupa'da herkes Irak sorununun çözümü için Suriye ile diyaloğun gerekli olduğunu söylüyor ve Şam ile temas halindeydi. Şam ise yalnız Irak'ta değil tüm bölge barışı için ABD ve AB ile işbirliğine hazır olduğunu söylüyor ve bunun için de İsrail'in 39 yıldır işgal altında tuttuğu topraklarından çekilmesini şart koşuyordu. İsrail ise su gereksinimin %38'ini karşıladığı Golan'dan asla çekilmeyeceğini söylüyordu.Öldürülen Pierre Cemayel'in dedesi 1936 yılında Berlin Olimpiyatları'na katıldığında Hitler'den etkilenir ve antrenörlüğünü yaptığı futbol takımına 'Bundan böyle topla değil Müslümanlar'ın kafaları ile oynayacağız' diyerek dönüp faşist Falanjist Partisi'ni kurdu. Bu parti Lübnan'ı Hıristiyanlaştırmak istiyordu.Lübnan 1975-1990 yılları arasında çok kanlı bir iç savaş yaşar.Bu savaşta bir tarafta "Sağcı Hıristiyan Falanjistler'' öbür tarafta "Solcu Müslümanlar'' vardı. O dönem Solcu Müslüman cephesinde olan Dürzi Velit Canpolat ve Sünni Hariri ailesi bugün ABD ve Fransa destekli faşist Hıristiyan Falanjistlerle işbirliği yapıyor. Falanjistlerin müttefiği olan birçok Hıristiyan grup ise Şii ve diğer gruplarla birlikte onlara karşı duruyor. 15 yıllık iç savaş sırasında ve sonrasında Lübnan'da 3 cumhurbaşkanı, üç başbakan, onlarca bakan, siyasi ve dini lider ve tabii bir o kadar Filistinli öldürüldü. İsrail'in eski Başbakanı İhud Barak, MOSSAD ajanı olarak ve kadın kıyafetleri ile bu suikastlarda önemli rol oynadı.Ama en önemli suikast Ocak 2002'de işlendi. Yine faşist Falanjist hareketin önemli subaylarından biri olan ve Sabra Şatilla katliamlarını Şaron ile birlikte işleyen İlya Hıbika aracı ile birlikte havaya uçuruldu. Hıbika ölürülmeseydi on gün sonra Belçika'ya gidecek ve o sıra Şaron aleyhinde açılan bir davada tanıklık edecekti.Dede Pierre Cemayel'in oğlu Beşir Camayel 1982 yılında İsrail ile işbirliği yaparak İsrail birliklerinin Beyrut'u işgal etmesine yardım eder, Sabra ve Şatilla kamplarına onları sokarak binlerce Filistinli'nin katline yardımcı olur.Şaron, Beyrut'a asker çıkaran ABD ve Fransa'nın desteği ile Beşir'i Lübnan Cumhurbaşkanı seçer ama birkaç gün sonra öldürülür. Beşir'in kardeşi ve son öldürülen torun Pierre'in babası Emin de cumhurbaşkanı seçilir ancak kısa süre sonra Fransa'ya kaçmak zorunda kalır. Beyrut'tan çekilen İsrail, Lübnan'ın güneyini 2000 yılına kadar işgal altında tutar.1990-2005 döneminde göreceli bir istikrar yaşayan Lübnan eski Başbakan Hariri'nin 14 Şubat 2005'te öldürülmesi ile yeniden iç savaş riski ile karşı karşıya kaldı. Geçtiğimiz ağustos ayında bu ülkeye saldıran İsrail tarafları birbirine kırdırmak için özel bir çaba harcadı. Hizbullah karşısında yenilen İsrail bu çabasını suikastler, provokasyonlar ve yeniden saldırılarla sürdürecektir.Lübnan'da her şey yeniden başlıyor ve ders alınmazsa tarih bir kez daha kendini bu ülkede tekerrür edecek.İşgalin ilk günlerinde Irak'ın Lübnanlaştırılmasından söz edenler, şimdi Lübnan'ın Iraklaştırılmasından söz ediyor. Umarım başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri durumun vahametinin farkına varır ve birlikte bu gidişata dur der.Hüsnü Mahalli/ Akşam