Özellikle 80'li yıllarda, Reagan ve Teatcher'in saldırgan icraatları ile moda olan liberal politikalar önce Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri vurdu, ardından da Güney Asya kaplanlarını, Japonya'yı krize gömdü. Şimdilerde ise anavatanı ABD'ye korkulu günler yaşatıyor. Adam Smith'in formüle ettiği, Friedman'ın cilaladığı kapitalist liberal model dönemsel krizlerden bir türlü kurtulamıyor.
Keynezyen politikalarla verilen sun'i teneffüsle de ekonomiler toparlanamıyor. Japonya neredeyse 10 yıldır durgunluk içinde. Keynezyen yöntemler de işe yaramıyor. Toplum gelecek endişesi ile harcamaları kıstıkça ekonomi kısılıyor.
Zaten 97 yılından bu güne gelişmekte olan ekonomiler büyük bir depresyon (çöküntü) içinde. Amerika'da da resesyon (durgunluk-işlerin kesat gitmesi) piyasaları vurmak üzereyken, 11 Eylül hadisesi imdada yetişti. Evet, yanlış duymadınız. İkiz kulelerinin yıkılması sayesinde ekonomi toparlandı.
40 milyar dolarlık hasar sayesinde ABD ekonomisi yeniden canlanmaya başladı.
Kriz öncesi üretimi canlandırabilmek için faizler yüzde 1.5 gibi sıfıra yaklaştırıldığı halde kımıldama olmamıştı.
Ancak 11 Eylül saldırısının ardından paniğe kapılan ABD yatırımcısını yatıştırmak için Bush, bir günde 36 milyar dolar piyasaya sürerek dolardan altına yönelişin önünü kesti. Ve ekonominin canlandırılması için harcama ve yatırımların fitilini ateşledi.
Yine yanlış duymadınız ABD gibi 1 trilyon dolar dış borcu, 6 trilyon dolar iç borcu olan bir ülke harıl harıl para basarak ekonomiyi canlandırdı. Basılan bu dolarların önemli bir bölümü de Türkiye ve Rusya gibi 'dolara' ilginin yoğun olduğu ülkelere satıldı.
Yüksek kamu harcamaları ile piyasanın en büyük alıcısı olan ABD yönetimi bu sayede üretimi fişekliyor. Kamu harcamalarının ekonomideki payı yüzde 35 düzeyinde. Birçok alt yapı ve sosyal hizmetlerin eyaletlerde olduğu hesaba katılırsa bu rakamın gerçekte daha büyük olduğu görülür.
Yine Bush, durgunluğu önlemek için maliyeye karşı direnç gösterdi ve cesedini çiğnetmeden kimse bana yeni vergi koyduramaz dedi.
Anlayacağınız liberalizmin anası, yavrusunu kendi eliyle mezara gömüyor. Çünkü başka çaresi yok.
Liberalizmin ilk prensibi berhava edildi. Liberalizme göre devlet para basmamalı. Emisyonu artırmamalıydı. ABD tersini yaptı.
Kamu harcamaları enflasyon oluşturur anlayışını reddederek harcamaları artırdı.
Vergiler artırılarak enflasyon dizginlenir ön yargısını yıktı.
Dahası serbest ticarete geçit vermeyen ülkelere savaş ilan eden ABD, kendi piyasasını gümrük duvarları ile, kotalar ile örmeye başladı.
Türkiye'nin tekstilinden, Japonya ve Çin'in demirine kadar birçok yabancı önüne geçir vermiyor.
ABD'de Bush ailesinin de içinde olduğu Enron şirketinin batmasında Arthur Andersen gibi özel derecelendirme şirketlerinin yatırımcıları yanıltan manipülatif yapıları tartışılıyor.
Hatta kimi iktisatçılar Enron olayının boyutlarının bilinenin de ötesine taştığını, bu batağın tüm yönleri ile eşelenmesi halinde ABD yönetiminin gerçek yüzünün ve hatta liberal sistemin karanlık yüzünün açığa çıkacağını söylüyorlar. Paul Krugman gibi popüler iktisatçılar Enron'un batışının 11 Eylül hadisesinden daha büyük bir milat olduğunu söylüyorlar.
ABD'nin batış sürecine 11 Eylülle değil, Enron olayı ile başladığı; ilerdeki tarihçilerce kayda geçirilecektir diyorlar.
ABD icat ettiği liberalizmle bütün ülkeleri hasta yatağına düşürürken, mikrop döndü dolaştı şimdi kendini çürütüyor.
ABD tıkandığını gördü. Ancak temel paradigmayı henüz aşabilmiş değil. Sistem içinde yama yapmaya çalışıyor.
ABD ayakta durabilmek için liberalizmin köşe taşları ile oynarken bize IMF politikalarına sıkı sıkı uymaya mecbur ediyor.
Bizimkiler ABD'nin yaptığını yapmak yerine dediğini yaptıkça ülke batıyor.
Türkiye'nin de ABD'nin de dünya ülkelerinin de çıkış yolu Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu milli ekonomik modeldir. Çünkü bu model temel paradigmayı (ana model) değiştiriyor. Parayı gerçek yerine koyarak, üretimin motoru haline getiriyor. Liberalizmin kriz üreten mantığına, küreselleşmenin vurguncu anlayışına dur diyecek orijinal bir model bu...
Keynezyen politikalarla verilen sun'i teneffüsle de ekonomiler toparlanamıyor. Japonya neredeyse 10 yıldır durgunluk içinde. Keynezyen yöntemler de işe yaramıyor. Toplum gelecek endişesi ile harcamaları kıstıkça ekonomi kısılıyor.
Zaten 97 yılından bu güne gelişmekte olan ekonomiler büyük bir depresyon (çöküntü) içinde. Amerika'da da resesyon (durgunluk-işlerin kesat gitmesi) piyasaları vurmak üzereyken, 11 Eylül hadisesi imdada yetişti. Evet, yanlış duymadınız. İkiz kulelerinin yıkılması sayesinde ekonomi toparlandı.
40 milyar dolarlık hasar sayesinde ABD ekonomisi yeniden canlanmaya başladı.
Kriz öncesi üretimi canlandırabilmek için faizler yüzde 1.5 gibi sıfıra yaklaştırıldığı halde kımıldama olmamıştı.
Ancak 11 Eylül saldırısının ardından paniğe kapılan ABD yatırımcısını yatıştırmak için Bush, bir günde 36 milyar dolar piyasaya sürerek dolardan altına yönelişin önünü kesti. Ve ekonominin canlandırılması için harcama ve yatırımların fitilini ateşledi.
Yine yanlış duymadınız ABD gibi 1 trilyon dolar dış borcu, 6 trilyon dolar iç borcu olan bir ülke harıl harıl para basarak ekonomiyi canlandırdı. Basılan bu dolarların önemli bir bölümü de Türkiye ve Rusya gibi 'dolara' ilginin yoğun olduğu ülkelere satıldı.
Yüksek kamu harcamaları ile piyasanın en büyük alıcısı olan ABD yönetimi bu sayede üretimi fişekliyor. Kamu harcamalarının ekonomideki payı yüzde 35 düzeyinde. Birçok alt yapı ve sosyal hizmetlerin eyaletlerde olduğu hesaba katılırsa bu rakamın gerçekte daha büyük olduğu görülür.
Yine Bush, durgunluğu önlemek için maliyeye karşı direnç gösterdi ve cesedini çiğnetmeden kimse bana yeni vergi koyduramaz dedi.
Anlayacağınız liberalizmin anası, yavrusunu kendi eliyle mezara gömüyor. Çünkü başka çaresi yok.
Liberalizmin ilk prensibi berhava edildi. Liberalizme göre devlet para basmamalı. Emisyonu artırmamalıydı. ABD tersini yaptı.
Kamu harcamaları enflasyon oluşturur anlayışını reddederek harcamaları artırdı.
Vergiler artırılarak enflasyon dizginlenir ön yargısını yıktı.
Dahası serbest ticarete geçit vermeyen ülkelere savaş ilan eden ABD, kendi piyasasını gümrük duvarları ile, kotalar ile örmeye başladı.
Türkiye'nin tekstilinden, Japonya ve Çin'in demirine kadar birçok yabancı önüne geçir vermiyor.
ABD'de Bush ailesinin de içinde olduğu Enron şirketinin batmasında Arthur Andersen gibi özel derecelendirme şirketlerinin yatırımcıları yanıltan manipülatif yapıları tartışılıyor.
Hatta kimi iktisatçılar Enron olayının boyutlarının bilinenin de ötesine taştığını, bu batağın tüm yönleri ile eşelenmesi halinde ABD yönetiminin gerçek yüzünün ve hatta liberal sistemin karanlık yüzünün açığa çıkacağını söylüyorlar. Paul Krugman gibi popüler iktisatçılar Enron'un batışının 11 Eylül hadisesinden daha büyük bir milat olduğunu söylüyorlar.
ABD'nin batış sürecine 11 Eylülle değil, Enron olayı ile başladığı; ilerdeki tarihçilerce kayda geçirilecektir diyorlar.
ABD icat ettiği liberalizmle bütün ülkeleri hasta yatağına düşürürken, mikrop döndü dolaştı şimdi kendini çürütüyor.
ABD tıkandığını gördü. Ancak temel paradigmayı henüz aşabilmiş değil. Sistem içinde yama yapmaya çalışıyor.
ABD ayakta durabilmek için liberalizmin köşe taşları ile oynarken bize IMF politikalarına sıkı sıkı uymaya mecbur ediyor.
Bizimkiler ABD'nin yaptığını yapmak yerine dediğini yaptıkça ülke batıyor.
Türkiye'nin de ABD'nin de dünya ülkelerinin de çıkış yolu Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu milli ekonomik modeldir. Çünkü bu model temel paradigmayı (ana model) değiştiriyor. Parayı gerçek yerine koyarak, üretimin motoru haline getiriyor. Liberalizmin kriz üreten mantığına, küreselleşmenin vurguncu anlayışına dur diyecek orijinal bir model bu...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014