Darbe girişiminden sonra, Hükümet ve Cumhurbaşkanı'nın doğru adımlar attığını gördük.
FETÖ temizliği gayet başarılı gidiyor. Üst aklın 'Batı' olduğu vatandaşa hissettiriliyor. Ayrıca Rusya ile ilişkiler düzeliyor ve bir noktaya gelinmeye çalışılıyor. Başından beri katılınması gereken BRICS seçeneği daha çok düşünülüyor. Eğer Milli Ekonomi Modeli (MEM) bloğuna dahil olunursa başarının geleceği sonunda(!) anlaşılmış gibi duruyor. Özetle doğru yolda gidiyoruz.
Bu arada konuşulan bazı sözler var. Bunlara yakından bakınca 'bir şeylerin' geç de olsa anlaşıldığını görüyoruz.
Verilen demeçlere göz atmak gerekirse Cumhurbaşkanı'nın, 93. yıldönümünde Lozan Antlaşması ile ilgili yayınladığı mesajla başlayabiliriz: "Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir."
Mesajı okuyunca, 'Ben bu ifadeyi bir yerde görmüştüm sanki' diye düşünen vatandaşlar için söylüyorum: Evet efendim bu ifadeyi bu gazetede daha önce defalarca yazdık. Meltem, Mesaj ve Kadırga TV'de birçok kez anlattık. Şuan olduğu gibi o gün de dinlediğimiz, örnek aldığımız kişi Prof. Dr. Haydar Baş'tan başkası değildi.
Sayın Baş'ın ifadelerini şimdilerde duyduğumuz bir diğer adres ise Başbakan yardımcısı Numan kurtulmuş: "Bu sadece darbe teşebbüsü değil, Türkiye'yi siyasi kaosa sokmak üzere harekete geçirilen hain bir operasyondu. Arkasından da Türkiye'yi bir iç savaşa sürüklemek, Türkiye'yi bir Irak'a, Suriye'ye çevirmek niyetleri vardı."
Günaydınlar efenim günaydınlar!
Kurtulmuş'un bir diğer dikkat çekici demeci ise şuydu: "Büyük Ortadoğu Projesi'nin asıl hedefi Türkiye'dir."
Okuyunca bir süre inanamadım bu ifadeye. (Malumunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan BOP eşbaşkanı) Hava değişikliği için balkona çıkıp yüksek sesle okumaya başladım tekrar.
Tam 'Vay be! Olaya bak! Adamlar sonunda işi çözmüş' diyecekken bir 'gülme' sesi duydum. Bi baktım bizim sokağın kargaları?
Tüm uyarılara rağmen hala Batı'dan medet umar gibi gözüken bazı hareketlerde var maalesef. Davutoğlu, darbe girişiminden sonra açıklama ve destek adına 50'den fazla isim için kaleme aldığı mektubu gönderdiği kişiler arasında, Almanya Başbakanı Merkel, Hollanda Başbakanı Rutte, İtalya Başbakanı Renzi, Yunanistan Başbakanı Çipras, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'de vardı.
Daha sonra yaptığı açıklamada ise Batı'dan gelen tepkilerin hayal kırıklığı oluşturduğunu ifade etti.
'Hadi canım! Olur mu hiç öyle şey! Batı bizim kankamız, yapmaz öyle şeyler'
Akıllanın artık!
Batı'dan gelen olumsuz tepkiler bizim için bir hayal kırıklığı değildir. Sadece gerçeklerdir.
Toparlamak gerekirse hükümet, hiç çalışmadığı sınavın cevap kağıdına doğru cevapları yazıyor. Bunu yaparken, yanındaki çalışkan kişiden kopya çekiyor. Hâlbuki dürüstçe kalksa 'öğretmene/halka', "Hocam ben çalışmadım ama istekliyim. Lütfen çalışkan arkadaşım beni de çalıştırsın. Haftaya bir daha geleyim" dese halk ona tamamdan başka bir şey demeyecek. Sonuçta hükümet hem kopya çekerken terlemekten kurtulacak hem de Sayın Baş'a yapılan haksızlığa bir 'dur' demiş olacak.
* * *
Dün akşam bir süre Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Dini Ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler' kitabını tüm AKP kabinesine hediye mi etsem diye düşündüm ama sonra buna gerek olmadığına, zaten artık oradan okunup açıklama yapıldığına kanaat ettim.
Kimin, neyi, ne zaman söylediği ortada! Boşuna debelenip durmayın. Haklıya hakkını teslim edin!
FETÖ temizliği gayet başarılı gidiyor. Üst aklın 'Batı' olduğu vatandaşa hissettiriliyor. Ayrıca Rusya ile ilişkiler düzeliyor ve bir noktaya gelinmeye çalışılıyor. Başından beri katılınması gereken BRICS seçeneği daha çok düşünülüyor. Eğer Milli Ekonomi Modeli (MEM) bloğuna dahil olunursa başarının geleceği sonunda(!) anlaşılmış gibi duruyor. Özetle doğru yolda gidiyoruz.
Bu arada konuşulan bazı sözler var. Bunlara yakından bakınca 'bir şeylerin' geç de olsa anlaşıldığını görüyoruz.
Verilen demeçlere göz atmak gerekirse Cumhurbaşkanı'nın, 93. yıldönümünde Lozan Antlaşması ile ilgili yayınladığı mesajla başlayabiliriz: "Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir."
Mesajı okuyunca, 'Ben bu ifadeyi bir yerde görmüştüm sanki' diye düşünen vatandaşlar için söylüyorum: Evet efendim bu ifadeyi bu gazetede daha önce defalarca yazdık. Meltem, Mesaj ve Kadırga TV'de birçok kez anlattık. Şuan olduğu gibi o gün de dinlediğimiz, örnek aldığımız kişi Prof. Dr. Haydar Baş'tan başkası değildi.
Sayın Baş'ın ifadelerini şimdilerde duyduğumuz bir diğer adres ise Başbakan yardımcısı Numan kurtulmuş: "Bu sadece darbe teşebbüsü değil, Türkiye'yi siyasi kaosa sokmak üzere harekete geçirilen hain bir operasyondu. Arkasından da Türkiye'yi bir iç savaşa sürüklemek, Türkiye'yi bir Irak'a, Suriye'ye çevirmek niyetleri vardı."
Günaydınlar efenim günaydınlar!
Kurtulmuş'un bir diğer dikkat çekici demeci ise şuydu: "Büyük Ortadoğu Projesi'nin asıl hedefi Türkiye'dir."
Okuyunca bir süre inanamadım bu ifadeye. (Malumunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan BOP eşbaşkanı) Hava değişikliği için balkona çıkıp yüksek sesle okumaya başladım tekrar.
Tam 'Vay be! Olaya bak! Adamlar sonunda işi çözmüş' diyecekken bir 'gülme' sesi duydum. Bi baktım bizim sokağın kargaları?
Tüm uyarılara rağmen hala Batı'dan medet umar gibi gözüken bazı hareketlerde var maalesef. Davutoğlu, darbe girişiminden sonra açıklama ve destek adına 50'den fazla isim için kaleme aldığı mektubu gönderdiği kişiler arasında, Almanya Başbakanı Merkel, Hollanda Başbakanı Rutte, İtalya Başbakanı Renzi, Yunanistan Başbakanı Çipras, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'de vardı.
Daha sonra yaptığı açıklamada ise Batı'dan gelen tepkilerin hayal kırıklığı oluşturduğunu ifade etti.
'Hadi canım! Olur mu hiç öyle şey! Batı bizim kankamız, yapmaz öyle şeyler'
Akıllanın artık!
Batı'dan gelen olumsuz tepkiler bizim için bir hayal kırıklığı değildir. Sadece gerçeklerdir.
Toparlamak gerekirse hükümet, hiç çalışmadığı sınavın cevap kağıdına doğru cevapları yazıyor. Bunu yaparken, yanındaki çalışkan kişiden kopya çekiyor. Hâlbuki dürüstçe kalksa 'öğretmene/halka', "Hocam ben çalışmadım ama istekliyim. Lütfen çalışkan arkadaşım beni de çalıştırsın. Haftaya bir daha geleyim" dese halk ona tamamdan başka bir şey demeyecek. Sonuçta hükümet hem kopya çekerken terlemekten kurtulacak hem de Sayın Baş'a yapılan haksızlığa bir 'dur' demiş olacak.
* * *
Dün akşam bir süre Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Dini Ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler' kitabını tüm AKP kabinesine hediye mi etsem diye düşündüm ama sonra buna gerek olmadığına, zaten artık oradan okunup açıklama yapıldığına kanaat ettim.
Kimin, neyi, ne zaman söylediği ortada! Boşuna debelenip durmayın. Haklıya hakkını teslim edin!
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018