Lawrence ismi bugünlerde bana çok şeyler hatırlatıyor. Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu vardı ve Osmanlı eşittir İslam imparatorluğu, demekti ve Osmanlı’nın hükmettiği alan adeta dünyanın kalbi, merkezi konumunda idi.
Haçlı ve Siyonist dünyası, İslam dinine karşı besledikleri kini hep sıcak tuttular. İslam coğrafyasına karşı besledikleri arzulardan hiç vazgeçmediler. Çünkü bu kin ve arzularının kaynağı inançlarıydı. İnançları uğruna her türlü vahşet, dehşet, iftira vs. insanlık dışı olan ne varsa hepsini uygulamaya koydular, koyuyorlar.
İşte Lawrence daha doğrusu Arabistanlı Lawrence bunlardan biriydi. Tarihçilerden başka pek kimsenin bilmediği bir şahıstı. Gerçi her alanda olduğu gibi bu alanda da Prof. Dr. Haydar Baş Dini ve Milli bütünlüğümüze Yönelik Tehditler adlı eseri ile haçlının içimize nasıl sızdığını, kullandığı araçları ve hedeflerini tek tek anlatmıştı.
Bu İngiliz subayı Arabistan, Mısır, Filistin vb. coğrafyalarda bulunmuş. Bütün doğu lisanlarını artı şivelerine uygun olarak öğrenmiş. Arap halkının yemesini, içmesini, giymesini, hobilerini, zaaflarını iyice etüt etmiş. Artı senden daha iyi Kur’an öğrenmiş. Öyle ki bu gavur Kur’an okurken, benim saf (!) Müslüman kardeşim ağlıyormuş… Senden daha iyi fıkıh öğrenmiş, tefsir, hadis vb. gibi bizlerin şamil olması gereken İslami ilimlere, bu İngiliz casusu, kendi inanç ve hedeflerini uygulamak için tek tek öğrenmiş. Yani senin yanında namaz kılmış, Kur’an okumuş, fıkıhtan örnekler vermiş. İslam tarihini anlatmış.
(Hemen bir örnekleme yapalım; O günlerde, atıyorum bir namaz çıkışında, camide seninle namaz kılan, Kur’an okuyan bu adama, biri kalkıp bu adam casustur, münafıktır, İslam’ı parçalamak istiyor vs. şeyler dese, aynen bugünkü hacıların, hocaların, cemaatin bakış açısını ve tepkisini görürdün. Hele içlerinden bir de mücahit (!) çıkıp; Adam namaz kılıyor, Kur’an okuyor nasıl kâfir olur, nasıl münafık olur, diye cemaati ayaklandırsa canını zor kurtarırdın.)
Lawrence para, şöhret, mal ve makam zafiyeti bulunan kişileri iyi seçmiş, bu araçları kullanarak hedeflerine ulaşmıştı. Şerif Hüseyin bunlardan biriydi. Aynen bugün olduğu gibi Şerif Hüseyin de mal ve makam sevdasına tutulmuş, İngiliz altınları karşısında her şeyini satmış, nefsini ise “Büyük Arabistan Krallığı” hayaliyle tatmin ederek ve isyanını haklı ve Hak için yaptığını iddia eden bir zevattı. (Aynen bugün “Birleşik Anadolu Devletleri” hülyası için Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak isteyen zevatlar gibi.)
Lawrence diyor ki; “Osmanlı’nın çöküşü için Arap yarımadasında Padişah ve Halifeye karşı ayaklanmaya ihtiyaç vardı. Bunu teminde hiç zorluk çekmedim. Hicaz Şerifi Hüseyin oğulları Faysal ve Abdullah, kendileri ve ümmetleri için ihaneti mukaddes vazife sayarak adeta bana yol gösterdiler…”
Lawrence amaçlarına ulaşmak için öyle birkaç kişi satın almakla mümkün olmayacağını çok iyi biliyordu. Ne yapılaması lazımdı? Geniş kitlelere ulaşılması gerekiyordu. Onu da yaptılar aynen bu gün olduğu gibi. İnançlarını daha iyi yaşayabilecekleri bir ortam, kendi devletleri, artı zenginlikler artı (demin değindiğim gibi) ümmet için “Büyük Arabistan Krallığı”.
Öte yandan Lawrence aynı mantığı Yahudi’lere de işlemişti. Sonuçta kadın, erkek, çoluk, çocuk muhteşem bir güç vardı bu Müslüman kılığına girmiş İngiliz ajanının elinde.
O dönemde haçlıların kullandığı en önemli silahlardan biri de yalan veya nifak dediğimiz, bünyeleri, toplumları, milletleri yok eden, zehirleyen şeytanın kullandığı aletlerdi. Osmanlının içine sızan bu haçlı casuslar, tarih irdelendiğinde karşımıza bazısı, imam, bazısı şeyh, bazısı müderris, bazıları doktor, bazıları vaiz, siyasetçi, simitçi vs. adlarla çıkar. İşte bu toplumun içine sızan ajanlar Müslümanları, Osmanlı’ya karşı soğutmuş hatta bazı bölgelerde bu soğuma kine bile dönüşmüştü.
Sonuçta sözde inanç ve bağımsızlık uğruna devşirilen kişiler ayaklanarak Osmanlı’yı en zor anlarında arkadan vurmuş. Neticede Osmanlı dağılmış ama “Büyük Arabistan Krallığı” yerine “Büyük ABD, AB Mandası” kurulmuş ve bu manda hala ABD ve AB tarafından sağılıyor. Bu Ümmeti sağma işlemini bazen gelip, direk kendileri yapıyor (Irak, Afganistan vs. Bölgelerde olduğu gibi), bazen de içimizdeki uşaklarına yaptırıyorlar.
Tabi sağma işlemine; yer altı, yerüstü kaynaklarına sahip çıkan, dinler arası diyaloga hayır diyen, kurtuluş Kur’an’a, Ehl-i Beyt’e sarılmaktadır diyen kişi, kurum ve devletlere karşı hemen Büyük Ortadoğu projesi uygulamaya konuyor. İlk adım; o zalimdir, Müslüman halka eziyet ediyor, hemen, haçlıyla bir olup bu zalimi durdurmalıyız, yutturmacısı.
Yutuyor muyuz? Hemde dibine kadar. Bakın Irak’a, Libya’ya, Afganistan’a. Veya hemen bir yandaş, yalaka medya kanalını açın. Ne gördünüz? SURİYE dimi. İşte böyle yutturuyorlar… Demek ki, Lawrence bedenen ölmüş. Ruhu ise tanıdık isimlerin bedenine girmiş, aramızda dolaşıyor…
Haçlı ve Siyonist dünyası, İslam dinine karşı besledikleri kini hep sıcak tuttular. İslam coğrafyasına karşı besledikleri arzulardan hiç vazgeçmediler. Çünkü bu kin ve arzularının kaynağı inançlarıydı. İnançları uğruna her türlü vahşet, dehşet, iftira vs. insanlık dışı olan ne varsa hepsini uygulamaya koydular, koyuyorlar.
İşte Lawrence daha doğrusu Arabistanlı Lawrence bunlardan biriydi. Tarihçilerden başka pek kimsenin bilmediği bir şahıstı. Gerçi her alanda olduğu gibi bu alanda da Prof. Dr. Haydar Baş Dini ve Milli bütünlüğümüze Yönelik Tehditler adlı eseri ile haçlının içimize nasıl sızdığını, kullandığı araçları ve hedeflerini tek tek anlatmıştı.
Bu İngiliz subayı Arabistan, Mısır, Filistin vb. coğrafyalarda bulunmuş. Bütün doğu lisanlarını artı şivelerine uygun olarak öğrenmiş. Arap halkının yemesini, içmesini, giymesini, hobilerini, zaaflarını iyice etüt etmiş. Artı senden daha iyi Kur’an öğrenmiş. Öyle ki bu gavur Kur’an okurken, benim saf (!) Müslüman kardeşim ağlıyormuş… Senden daha iyi fıkıh öğrenmiş, tefsir, hadis vb. gibi bizlerin şamil olması gereken İslami ilimlere, bu İngiliz casusu, kendi inanç ve hedeflerini uygulamak için tek tek öğrenmiş. Yani senin yanında namaz kılmış, Kur’an okumuş, fıkıhtan örnekler vermiş. İslam tarihini anlatmış.
(Hemen bir örnekleme yapalım; O günlerde, atıyorum bir namaz çıkışında, camide seninle namaz kılan, Kur’an okuyan bu adama, biri kalkıp bu adam casustur, münafıktır, İslam’ı parçalamak istiyor vs. şeyler dese, aynen bugünkü hacıların, hocaların, cemaatin bakış açısını ve tepkisini görürdün. Hele içlerinden bir de mücahit (!) çıkıp; Adam namaz kılıyor, Kur’an okuyor nasıl kâfir olur, nasıl münafık olur, diye cemaati ayaklandırsa canını zor kurtarırdın.)
Lawrence para, şöhret, mal ve makam zafiyeti bulunan kişileri iyi seçmiş, bu araçları kullanarak hedeflerine ulaşmıştı. Şerif Hüseyin bunlardan biriydi. Aynen bugün olduğu gibi Şerif Hüseyin de mal ve makam sevdasına tutulmuş, İngiliz altınları karşısında her şeyini satmış, nefsini ise “Büyük Arabistan Krallığı” hayaliyle tatmin ederek ve isyanını haklı ve Hak için yaptığını iddia eden bir zevattı. (Aynen bugün “Birleşik Anadolu Devletleri” hülyası için Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak isteyen zevatlar gibi.)
Lawrence diyor ki; “Osmanlı’nın çöküşü için Arap yarımadasında Padişah ve Halifeye karşı ayaklanmaya ihtiyaç vardı. Bunu teminde hiç zorluk çekmedim. Hicaz Şerifi Hüseyin oğulları Faysal ve Abdullah, kendileri ve ümmetleri için ihaneti mukaddes vazife sayarak adeta bana yol gösterdiler…”
Lawrence amaçlarına ulaşmak için öyle birkaç kişi satın almakla mümkün olmayacağını çok iyi biliyordu. Ne yapılaması lazımdı? Geniş kitlelere ulaşılması gerekiyordu. Onu da yaptılar aynen bu gün olduğu gibi. İnançlarını daha iyi yaşayabilecekleri bir ortam, kendi devletleri, artı zenginlikler artı (demin değindiğim gibi) ümmet için “Büyük Arabistan Krallığı”.
Öte yandan Lawrence aynı mantığı Yahudi’lere de işlemişti. Sonuçta kadın, erkek, çoluk, çocuk muhteşem bir güç vardı bu Müslüman kılığına girmiş İngiliz ajanının elinde.
O dönemde haçlıların kullandığı en önemli silahlardan biri de yalan veya nifak dediğimiz, bünyeleri, toplumları, milletleri yok eden, zehirleyen şeytanın kullandığı aletlerdi. Osmanlının içine sızan bu haçlı casuslar, tarih irdelendiğinde karşımıza bazısı, imam, bazısı şeyh, bazısı müderris, bazıları doktor, bazıları vaiz, siyasetçi, simitçi vs. adlarla çıkar. İşte bu toplumun içine sızan ajanlar Müslümanları, Osmanlı’ya karşı soğutmuş hatta bazı bölgelerde bu soğuma kine bile dönüşmüştü.
Sonuçta sözde inanç ve bağımsızlık uğruna devşirilen kişiler ayaklanarak Osmanlı’yı en zor anlarında arkadan vurmuş. Neticede Osmanlı dağılmış ama “Büyük Arabistan Krallığı” yerine “Büyük ABD, AB Mandası” kurulmuş ve bu manda hala ABD ve AB tarafından sağılıyor. Bu Ümmeti sağma işlemini bazen gelip, direk kendileri yapıyor (Irak, Afganistan vs. Bölgelerde olduğu gibi), bazen de içimizdeki uşaklarına yaptırıyorlar.
Tabi sağma işlemine; yer altı, yerüstü kaynaklarına sahip çıkan, dinler arası diyaloga hayır diyen, kurtuluş Kur’an’a, Ehl-i Beyt’e sarılmaktadır diyen kişi, kurum ve devletlere karşı hemen Büyük Ortadoğu projesi uygulamaya konuyor. İlk adım; o zalimdir, Müslüman halka eziyet ediyor, hemen, haçlıyla bir olup bu zalimi durdurmalıyız, yutturmacısı.
Yutuyor muyuz? Hemde dibine kadar. Bakın Irak’a, Libya’ya, Afganistan’a. Veya hemen bir yandaş, yalaka medya kanalını açın. Ne gördünüz? SURİYE dimi. İşte böyle yutturuyorlar… Demek ki, Lawrence bedenen ölmüş. Ruhu ise tanıdık isimlerin bedenine girmiş, aramızda dolaşıyor…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025