10 Ekim tarihli yazımızda Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve Dünya Meteoroloji Organizasyonu (WMO) tarafından kurulan Devletlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) son durum raporunu değerlendirmeye başlamış ve dünya medyasında ilk heyecanla birlikte ön sıralarda yer bulmuş olsa da özellikle bazı çevrelerce yönlendirilen medyada hızla önemini kaybettiğine değinmiştik.
Rapora ait değerlendirmemize devam etmeden önce geçtiğimiz birkaç gün içerisinde raporun medya yansımalarına tekrar değinmekte fayda var. İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin raporu ilk yayımladığı haberinde 'iklim felaketinden önce son çağrı' başlığını kullanmış olmasına rağmen Matt McGrath imzalı özel yazısında ise 'ciddi bir alarma durumu olmakla birlikte ümit de var' cümlesi öne alındı. Benzer yazıların küresel medyada hızla yayılmaya başladığını gözlemlemekteyiz. Arama motorlarında ipcc+hope yazdığınız takdirde 'olumsuzluklara rağmen umut var' haberlerinin yerel haber kanallarına kadar yayıldığını görebilirsiniz.
Rapor aslında ne diyor, gerçekten umut var mı?
Öncelikle belirtelim ki; altı dilde yayınlanan raporun basın bildiri kopyasına ve raporun orijinal metnine http://www.ipcc.ch/report/sr15/ adresinden erişebilirisiniz.
IPCC raporu 40 farklı ülkeden 91 uzmanın görüşleri doğrultusunda hazırlanmıştır.
IPCC yönetim kurulu üyesi Panmao Zhai rapordan çıkarılması gereken en kuvvetli mesajın 1 derecelik küresel sıcaklık artışı ile birlikte olağanüstü hava koşullarının, deniz seviyesindeki yükselmelerin, kutup bölgesindeki buzların azalmasının zaten gözlemlenmeye başlandığı olduğunu belirtmiştir: "One of the key messages that comes out very strongly from this report is that we are already seeing the consequences of 1°C of global warming through more extreme weather, rising sea levels and diminishing Arctic sea ice, among other changes."
Benzeri şekilde diğer yönetim kurulu üyesi Hans Otto Pörtner da 1.5 derecelik artış sınırının geçilmesi ile birlikte uzun vadeli, geri döndürülemez ve ekosistemleri yok edebilecek dönüşümler olacağını belirtmektedir: "Since warming of 1.5 ºC or higher increases the risk associated with long lasting or irreversible changes, such as the loss of some ecosystems."
Küresel medyada aslında umudun var olduğu şeklinde sunulan başlıklar ise basın bültenindeki aşağıda yer alan cümlelere dayanmakta lakin biraz geri durup düşünüldüğünde ise aslında bunun bir umuttan değil tam bir yıkımdan bahsettiğini fark edebilirsiniz: Rapor sonuçlarına göre küresel sıcaklık artışının 1.5 derece ile sınırlandırılması için toprak ve enerji kullanımında, inşaat, ulaşım ve şehirleşme sektörlerinde hızlı ve yaygın bir dönüşüm gerekmektedir. İnsan kaynaklı küresel karbondioksit (CO2) kullanımı ise 2030 yılına varıldığında 2010 yılına göre yüzde 45 azaltılmalı ve 2050 yılına varıldığında ise sıfır olmalıdır. Başka bir deyimle 2050 yılında insan kaynaklı her türlü CO2 emisyonu atmosferden CO2 çekilerek dengeye alınmalıdır: "The report finds that limiting global warming to 1.5°C would require "rapid and far reaching" transitions in land, energy, industry, buildings, transport, and cities. Global net human caused emissions of carbon dioxide (CO2) would need to fall by about 45 percent from 2010 levels by 2030, reaching 'net zero' around 2050. This means that any remaining emissions would need to be balanced by removing CO2 from the air."
Rapordaki umut içeren cümleyi aslında şu şekilde okumakta fayda var: Kişi başına enerji tüketimi en yüksek ülke olan ABD'nin Trump imzası ile 2017 yılında küresel iklim değişikliği ile mücadeleyi içeren 2015 Paris Antlaşması'ndan çekilmesinden ve diğer devletlerin konuya verdiği önemin ancak sözlü kınamalarla sınırlı kalması ile birlikte belirtilen hedeflere ulaşılması adına umut taşımanın ABD'nin dünyaya demokrasi ve özgürlük sunduğu aldatmacasına inanmaktan farkı yoktur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cem Kayalı / diğer yazıları
- Borsa İstanbul’da yeni düzenleme şart / 11.02.2021
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020