Dünyanın asırlardır nasıl bir yalana teslim olduğunu görmemiz açısından dünya genelinde yaşanan "borçlanma" tablosuna bakmak yeterlidir.
Bir sömürü düzeni olan "kapitalizm" ve onun siyasal ayağı olan "küreselleşme" ile devletler, şirketler ve bireyler tamamen modern bir köle haline getirildi.
İşin garip tarafı, köle olduklarını bile bilmeden…
Kölesin ama farkında değilsin, neden mi, çünkü sana köle damgası vurulmuyor, ayaklarında esaret zincirleri, boynunda boyunduruklar yok.
Bilakis görünmeyen "borç" damgası, zinciri ve boyunduruğu var.
Durum böyle olunca bağımsız bir devlet olarak gözüküyorsunuz ama size borç verenlerin emir ve talimatlarını yerine getirmek mecburiyetinde kalıyorsunuz.
İstediği yatırımı yapan, görünüşte güçlü şirketler gibi görünüyorsunuz ama gerçekte tüm gayretiniz, emeğiniz ve kazancınızı, kendi iradenizle gidip size borç verenlere takdim ediyorsunuz.
Ortalıkta özgür olarak dolaşan bireyler olarak görünüyorsunuz ama size borç verenlerin sözcülüğünü yapmak zorunda kalıyorsunuz, ne düşüneceğiniz ve söyleyeceğiniz, nasıl davranacağınız, hatta neye inanacağınız konusunda onların size dikte ettiklerini ortaya koyuyorsunuz.
İşte size modern kölelik; gerçekte kölesiniz ama kendinizi hür zannediyorsunuz.
Dünya genelinde yaşanan borç tablosu dedik, dilerseniz son rakamları paylaşalım.
Uluslar arası Finans Enstitüsü (IIF) bu yılın ikinci çeyreğine yönelik Küresel Borç Monitörü raporunu açıkladı.
Raporda dikkat çeken başlıklar şöyle:
Küresel borçlar, bu yılın ikinci çeyrekte 4.8 trilyon dolar artarak 296 trilyon dolara yükseldi ve rekor tazeledi. Küresel borç tutarı, geçen yılın aynı döneminde ise 270.9 trilyon dolar olarak kaydedilmişti.
Küresel borçlar, Covid-19 salgını öncesine göre 36 trilyon dolar arttı.
Küresel borcun ülkelerin toplam GSYH'sine oranı bu dönemde yüzde 353 oldu.
Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu, bu yılın ilk çeyreğinde 205 trilyon dolara yaklaşırken; Hindistan, Çin, Güney Afrika, Brezilya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin toplam borçları ise 92 trilyon doların üzerinde gerçekleşti.
Toplam borcun GSYH'ye oranı gelişmiş ekonomilerde yılın ikinci çeyreğinde yüzde 418 olarak kaydedilirken, gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 250'den yüzde 246'ya geriledi.
Sektörler bazında incelendiğinde;
Hanehalkına ait borçlar yılın ikinci çeyreğinde 55.3 trilyon dolar;
Finansal olmayan şirketlere ait borçlar 86.2 trilyon dolar;
Kamuya ait borçlar 85.7 trilyon dolar;
Finansal şirketlere ait borçlar 68.8 trilyon dolar olarak hesaplandı.
Kamuya ait yaklaşık 85.7 trilyon dolarlık borcun 28.7 trilyon dolarlık bölümü ABD'ye ait.
Borç birikimi en çok Euro Bölgesi'nde artarken, bölgenin iki büyük ekonomisi Almanya ve Fransa'nın Covid-19 krizinde normal zamanlardan fazla borçlanmasının etkisiyle bölgede toplam borç ikinci çeyrekte 1.3 trilyon artarak 56 trilyon dolara yükseldi.
Bu rakamları kısaca değerlendirsek:
Dünyada toplam emek ve üretimi ifade eden devletlerin toplam GSYH'sı 85 trilyon dolar civarında. Yani dünyada toplam üretim 85 trilyon dolar, toplam borç ise 296 trilyon dolar.
Diğer bir ifadeyle dünyadaki toplam borcun, dünyada üretim olarak karşılığı yok ve bu borçların ödenebilmesi ve bitirilmesi de mevcut sistem içinde asla mümkün değil.
İşte size "sürdürülebilir" modern kölelik sistemi…
Dünyada en borç ülke de belirtildiği gibi 28.7 trilyon dolarlık borçla ABD…
Yanlış anlaşılmasın, dolar borcu olan ülkeler ABD'ye borçlu değiller, çünkü ABD hepsinden daha borçlu. ABD'den de alacaklı olanlar var!
Bu parayı basıp dünyaya satan küresel birkaç aile var ve tüm dünyayı borca bağlamış durumdalar. Borçlanma taviz vermek, talimatları yerine getirmek ve köle olmak demektir.
"Borç alan emir alır" der, atalarımız aynen öyle.
IIF'nin raporunda Türkiye'nin toplam borcunun da 1.2 trilyon dolardan fazla olduğu belirtilmektedir. Biz de uyguladığımız kokuşmuş kapitalist sistem sebebiyle işte bu sömürü sisteminin "sömürülen" kısmındayız.
Ülkemizi ve dünyayı bu finansal esaretten kurtaracak dünyada tek model var, o da Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'dir.
Modelin, emek ve üretim karşılığı senyorajla devreye konulan Milli Para projesi, ülkeleri borçlanmadan kendi ayakları üzerinde bağımsız kılacak tek projedir.
Türkiye olara devletimizin, şirketlerimizin ve vatandaşlarımızın bu borç esaretinden kurtulmasını istiyorsak, bu esareti dünyada ortadan kaldıracak tek çözüm olan MEM'i parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi'ni ve Lideri Hüseyin Baş'ı baş tacı etmeliyiz.
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025