"Allah yüceltilmesine ve kendi isminin, içinde anılmasına izin verdiği evler vardır. Bu evlerde kendisini sabah-akşam tespih edip, namaz kılan kimseler vardır. Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten, ne ticaret ne de bir alış veriş onları alıkoymaz. Onlar, kalplerin gözlerin halden hale dönüp kıvrandığı günden (Kıyamet gününden) korkarlar." (Nur/36-37) Mücahid ve Yakub b. Süfyan, tefsirlerinde, İbn-i Abbas'a dayanan şu olaya yer veriyorlar: "Dahiyye el-Kelbi, bir Cuma günü Şam'dan bir ticaret kafilesiyle dönmüştü, geldiğini bildirmek için tef çaldırmıştı. Tef sesi duyulunca, mescittekilerin çoğu, Peygamber (s.a.a)'i minberde hutbe okur halde bırakıp sesin geldiği tarafa koşuştular. Mescitte sadece Ali, Hasan, Hüseyin, Fatıma, Selman, Ebuzer ve Mikdad kalmıştı. Bu olayı müteakip "Cuma suresindeki şu ayeti kerime nazil olur: Bir ticaret veya eğlence gördüklerinde dağılarak o tarafa koşuştular ve seni (Hutbede) ayakta bıraktılar..." Peygamber (s.a.a) ise, çok üzülerek şöyle buyuruyor: "Allah-u Teala, Cuma günü mescidin maruz kaldığı vaziyeti gördü. O içinde kalanlar olmasaydı, eminim ki Medine ateşlerle kavrulup üzerine Lut kavmine yağdığı gibi taş yağardı." İşte bunun üzerine Cenab-ı Allah şu ayeti kerimeyi indirir. "O evlerde sabah ve akşam Allah'ı tesbih edip namaz kılan adamlar var ki, onları ne bir ticaret, ne de bir alışveriş, Allah'ı anmaktan alıkoymaz..."
"Allah, yüceltilmesine ve içlerinde kendi isminin anılmasına izin verdiği evler vardır..." (Nur/36). Salebi Büyük Tefsiri'nde, Enes b. Malik'e dayanan şu tahrici yapıyor: "Resûlullah (s.a.a) bu ayeti okuduğu zaman, Ebu Bekir kalkıp yanına gelir ve Ali ile Fatıma'nın evini göstererek: "Bu ev o evlerden biri midir?" diye sorar. Peygamber: "Evet, en faziletlilerinden" diye cevap verir. Ayrıca "Gayet'ul Meram" kitabının 12. babında bu hadisi tasdik eden dokuz doğru hadis vardır ki, gün ışığı gibi açıktır.
Allah-u Teala onları, evin duvarına yerleştirilmiş bir kandile benzetmiş ve o kandilin ışığını kendi nuruna misal olarak göstermiştir. (Nur/35'e işaret var)
Burada Nur suresinin 35. ayetindeki, "Duvarda yerleştirilmiş bir kandil gibi" tabirine işaret edilmektedir. Şafii olan İbn-i Mağazili, "Menakib" isimli kitabında, Ali b. Cafer'e dayanan şu tahrici yapmaktadır: "İmam (Kazım)'a (a.s) Allah-u Teala'nın buyurduğu, 'Duvardaki kandil'in manasını sordum, şöyle cevap verdi: "Duvardaki yer Fatıma, kandil ise Hasan ve Hüseyin'dir. "O Zücace (camdan mahfaza) sanki parlak bir yıldız" deyiminin manası da şu: "Fatıma, dünya kadınlarının arasında parlak bir yıldız idi." "Mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur" yani Hz. İbrahim'in şeceresindendir. "Ne doğuya ne de batıya aittir" yani, ne Yahudi ne de Hıristiyan'dır. "O ağacın yağı öyle bir yağdır ki, neredeyse ilim saçacak. "Nur üstüne nur" yani her İmamın ardından yine bir İmam "Allah, dilediği kimseyi nuruna kavuşturur" manası: Allah bizim velayetimize, istediğini kavuşturur." Bu tevil Ehl-i Beyt tarafından oldukça yaygın bir şekilde intikal etmiştir.
"Sabıklar (ileri geçenler-önde bulunanlar) dereceleri en yüksek olanlar" yine onlardır. (Vakıa/10). Deylemi ve İbn-i Hacer, Ayşe'ye; Tabarani ve İbn-i Merdeveyh, İbn-i Abbas'a dayanan şu hadisi tahric ederler: "Peygamber (s.a.a) dedi ki: Sıddıklar üçtür. Birincisi, Musa'ya ilk inanan "Yüşa b. Nun", ikincisi, İsa'ya herkesten önce iman eden "Yasin sahibi Habibü'n-Neccar", üçüncüsü ise, Muhammed'e herkesten önce inanan Ali b. Ebi Talib'tir." Bu hadisi ayrıca Muvaffak b. Ahmed ve İbn-i Mağazili yine İbn-i Abbas'a dayanarak tahric ederler.
"Çok doğru (Pek sadık) ve Allah'ın varlığına şahadette bulunanlar" da onlardır. (Hadid / 19).İbn-i Hacer'in (Savaik)'inde yazdığı gibi, İbn-i Neccar da şu tahrici yapıyor: "Sadıklar üçtür: Firavun Kavminin mümini Hizkil, Yasin sahibi Habibü'n-Neccar ve Ali b. Ebi Talib'tir." Ayrıca Ebu Nuaym ve İbn-i Asakir'in Savaik 'inde 31. hadisinde olduğu gibi İbn-i Ebi Ley- la'dan tahric ettiklerine göre Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Sıddıklar üçtür: "Ey kavmim, Resullerin peşinden gidin... ': diyen Yasin kavminin mü'mini Habibü'n-Neccar, benim Rabbim Allah'tır diyen Firavun kavminin mümini Hizkil ve Ali b. Ebu Talib'tir ki, en faziletlisi de budur. Kaldı ki, Sıddık'ların en büyüğü, Faruk'ların en azametlisi olduğu bütün sahihlerde mütevatirdir.
"Bizim yarattığımız insanlardan bir ümmet vardır ki, rehberlik ederler ve hak ile hüküm verirler." (A'raf/181). Muvaffak b. Ahmed, Ebu Bekir b. Merdeveyh'ten naklettiği bir haberde Hz. Ali'nin (a.s) şöyle dediğini yazıyor: "Bu ümmet yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri hariç hepsi cehennem ateşinde yanacaktır: O, tek fırka Cenab-ı Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu fırkadır: Yarattığımız insanlardan bir ümmet vardır ki, rehberlik ederler ve hak ile hüküm verirler "İşte onlar ben ve benim taraftarlarımdır..."
"Cehennemlik olanlarla cennetlik olanlar bir olamaz. Kurtulacak olanlar Cennet ehlidir." (Haşr/20). Şeyh Tusi (Emali) kitabında Hz. Ali'ye (a.s) dayanan şu hadisi tahric ediyor: "Resûlullah (s.a.a) bu ayeti okuduğunda şöyle buyurdu: Cennetlik olanlar, bana itaat edip benden sonra da Ali'ye (a.s) teslim olup onun velayetini ikrar edendir... "Ya Cehennemlik olanlar, diye sorulunca dedi ki: "Benden sonra onun velayetini inkar ederek onunla savaşanlardır." Ayrıca Muvaffak b. Ahmed Cabir'e istinaden, bu hadisi tahric etmektedir: Resûlullah (s.a.a) dedi ki: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, kıyamet günü kurtulacak olanlar, Ali ve onu sevenlerdir."
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025