‘Kur’an adaletin bahçesi ve havuzudur’
Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: “Kur’an, kalbin baharıdır. Kalbi ondan başkası parlatamaz. Kur’an imanın kaynağı ve merkezidir. İlmin membaı ve denizidir. Adaletin bahçesi ve havuzudur. İslâm’ın sacayağı ve binasıdır. Hakkın deresi ve pınarıdır. Bir denizdir ki, suyunu taşıyanlar, onu tüketemezler”
27.11.2024 11:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu:
"Allah, size, içinde her şeyin açıklaması olan bir kitap indirdi. Peygamber'ini (s.a.a) aranızda bir zaman yaşattı. İndirdiği kitapta kendisinin beğenip razı olduğu dini, onun ve sizin için tamamladı."
"Bu Kur'an'ı konuşturun. O kendisi konuşmaz. Fakat ben onun hakkında size bilgi veririm. Haberiniz olsun! Kur'an'da geleceğe dair bilgiler vardır. Geçmişlerden söz etmektedir. Hastalıklarınızın ilacı ondadır.
Aranızdaki ilişkilerin düzeni onda var. Kur'an'ın bir kısmı diğer bir kısmının yardımıyla konuşur. Bir kısmı diğer bir kısmına tanıklık eder. Allah hakkında farklı konuşmaz. Onunla hemhal olanı Allah'tan koparmaz. Eğrilmez ki, doğrultulsun. Sapmaz ki, kınansın. Müracaatın çokluğu ve çok dinlenilmesi onu eksiltmez. Olağanüstülüklerinin sonu yoktur. Gariplikleri tükenmez. Karanlıklar ancak onunla aydınlanır."
"Kur'an, kalbin baharıdır. Kalbi ondan başkası parlatamaz. Kur'an imanın kaynağı ve merkezidir. İlmin membaı ve denizidir. Adaletin bahçesi ve havuzudur. İslâm'ın sacayağı ve binasıdır. Hakkın deresi ve pınarıdır. Bir denizdir ki, suyunu taşıyanlar, onu tüketemezler. Bir pınardır ki, suyunu çekenler, onu kurutamazlar. Su kaynağıdır ki, dalanlar onun derinliğine varamaz. Allah onu, âlimlerin susuzluğunu gideren pınar, fakihlerin kalplerini onaran bahar, salihlerin yollarının işaretleri kılmıştır.
Kur'an'ı, anlayanlar için ilim, rivayet edenler için söz, hükmedenler için hüküm kılmıştır. Arkasından hastalık gelmesinden korkulmayan bir şifa, peşinden hastalık gelmeyen bir ilâç kılmıştır Kur'an'ı...
O hâlde hastalıklarınızı onunla tedavi edin. Zorluklarınıza karşı ondan yardım isteyin. Çünkü o, küfür, nifak, azgınlık ve sapıklık gibi en büyük dertlere devadır." (Nehc'ül-Belâğa, Hutbe: 176).
İmam Ali (a.s) insanları sünnete göre amel etmeye davet etti. Sünnetin ümmete ulaştırılması ve bâtıl ehli olanların yok ettikleri sünnetin ihyası hususunda İmamların (a.s) konumunu açıkladı. Bu arada sünnetin ekseninden uzaklaşanların bu sapmalarının sebeplerini de gözler önüne serdi. Şöyle buyurdu:
"Peygamberinizin (s.a.a) yolunu izleyin; çünkü o, en üstün yoldur. O'nun sünnetini uygulayın çünkü O'nun sünneti yasaların en doğrusudur."
"Allah katında en sevimli kul, Peygamberini örnek alan, O'nun izini takip eden kimsedir."
"Lider ve kurtuluşa götürücü önder olarak Hz. Muhammed'e (s.a.a) razı ol."
"Bugün insanların elinde (din namına) hak olan şeyler var, bâtıl olan şeyler var. Doğrular var, yalanlar var. Neshedenler var, neshedilmişler var. Genel nitelikli hükümler var, özel nitelikli hükümler var. Muhkem olan buyruklar var, müteşabih olanlar var. Gerçekten Peygamber'den (s.a.a) duyulup ezberlenen şeyler var, Peygamber'in (s.a.a) söylediği vehmedilen şeyler var.
Peygamber'in (s.a.a) zamanında bile Peygamber adına yalan uyduran kimseler olmuştu. Nitekim Peygamberimiz (s.a.a) bu hususta bir konuşma gereğini duymuş ve şöyle buyurmuştu: Kim bilerek Benim adıma yalan söylerse, ateşteki yerine şimdiden hazırlansın."
"Allah, size, içinde her şeyin açıklaması olan bir kitap indirdi. Peygamber'ini (s.a.a) aranızda bir zaman yaşattı. İndirdiği kitapta kendisinin beğenip razı olduğu dini, onun ve sizin için tamamladı."
"Bu Kur'an'ı konuşturun. O kendisi konuşmaz. Fakat ben onun hakkında size bilgi veririm. Haberiniz olsun! Kur'an'da geleceğe dair bilgiler vardır. Geçmişlerden söz etmektedir. Hastalıklarınızın ilacı ondadır.
Aranızdaki ilişkilerin düzeni onda var. Kur'an'ın bir kısmı diğer bir kısmının yardımıyla konuşur. Bir kısmı diğer bir kısmına tanıklık eder. Allah hakkında farklı konuşmaz. Onunla hemhal olanı Allah'tan koparmaz. Eğrilmez ki, doğrultulsun. Sapmaz ki, kınansın. Müracaatın çokluğu ve çok dinlenilmesi onu eksiltmez. Olağanüstülüklerinin sonu yoktur. Gariplikleri tükenmez. Karanlıklar ancak onunla aydınlanır."
"Kur'an, kalbin baharıdır. Kalbi ondan başkası parlatamaz. Kur'an imanın kaynağı ve merkezidir. İlmin membaı ve denizidir. Adaletin bahçesi ve havuzudur. İslâm'ın sacayağı ve binasıdır. Hakkın deresi ve pınarıdır. Bir denizdir ki, suyunu taşıyanlar, onu tüketemezler. Bir pınardır ki, suyunu çekenler, onu kurutamazlar. Su kaynağıdır ki, dalanlar onun derinliğine varamaz. Allah onu, âlimlerin susuzluğunu gideren pınar, fakihlerin kalplerini onaran bahar, salihlerin yollarının işaretleri kılmıştır.
Kur'an'ı, anlayanlar için ilim, rivayet edenler için söz, hükmedenler için hüküm kılmıştır. Arkasından hastalık gelmesinden korkulmayan bir şifa, peşinden hastalık gelmeyen bir ilâç kılmıştır Kur'an'ı...
O hâlde hastalıklarınızı onunla tedavi edin. Zorluklarınıza karşı ondan yardım isteyin. Çünkü o, küfür, nifak, azgınlık ve sapıklık gibi en büyük dertlere devadır." (Nehc'ül-Belâğa, Hutbe: 176).
İmam Ali (a.s) insanları sünnete göre amel etmeye davet etti. Sünnetin ümmete ulaştırılması ve bâtıl ehli olanların yok ettikleri sünnetin ihyası hususunda İmamların (a.s) konumunu açıkladı. Bu arada sünnetin ekseninden uzaklaşanların bu sapmalarının sebeplerini de gözler önüne serdi. Şöyle buyurdu:
"Peygamberinizin (s.a.a) yolunu izleyin; çünkü o, en üstün yoldur. O'nun sünnetini uygulayın çünkü O'nun sünneti yasaların en doğrusudur."
"Allah katında en sevimli kul, Peygamberini örnek alan, O'nun izini takip eden kimsedir."
"Lider ve kurtuluşa götürücü önder olarak Hz. Muhammed'e (s.a.a) razı ol."
"Bugün insanların elinde (din namına) hak olan şeyler var, bâtıl olan şeyler var. Doğrular var, yalanlar var. Neshedenler var, neshedilmişler var. Genel nitelikli hükümler var, özel nitelikli hükümler var. Muhkem olan buyruklar var, müteşabih olanlar var. Gerçekten Peygamber'den (s.a.a) duyulup ezberlenen şeyler var, Peygamber'in (s.a.a) söylediği vehmedilen şeyler var.
Peygamber'in (s.a.a) zamanında bile Peygamber adına yalan uyduran kimseler olmuştu. Nitekim Peygamberimiz (s.a.a) bu hususta bir konuşma gereğini duymuş ve şöyle buyurmuştu: Kim bilerek Benim adıma yalan söylerse, ateşteki yerine şimdiden hazırlansın."