Tarih boyunca milletimizin hiçbir azınlıkla problemi olmamıştır, desek mübalağa etmiş olmayız. Hatıratlar, bu gerçeğin en canlı misalleriyle doludur. Ancak ne zaman ki, birtakım güçler, etnik veya dini azınlıkları kullanarak ve kışkırtarak vatanımız üzerindeki bölücü emellerini tezgâhladılar; işte o zaman problemler doğmaya başladı.
Prof. Dr. Haydar Baş bey, son derece güncel olması hasebiyle Çağlayan mitinginde üçyüz bini aşkın insanımıza bu gerçeği bir kez daha hatırlatmayı görev bildi. Ve dedi ki; "Eskiden olduğu gibi bugün işgal edilen milletlerin toprakları, artık askerler tarafından, toplar, tüfeklerle işgal edilmiyor. Siyasi görüşler, iktisadi, hukuki, ahlaki görüşler ile işgal ediliyor. Bugün dünya kültürel işgaller altındadır. Şayet insanımız kendine değerlerini değil de başka milletlerin değerlerini müdafaaya kalkıyor ve ifade etmeye çalışıyorsa bilelim ki insanımız gönlünü başka insanların, başka milletlerin medeniyetinin odağı haline getirmiştir. Bence kaçılacak, utanılacak en büyük manzara da budur.
Tarih boyunca inançlar etrafında kültürel savaşların olmasını bütün tarih sahifeleri belgeleriyle ortaya koyuyor. Bu savaşlarda en kuvvetli etken olarak, maalesef Türk-İslam dünyasına karşı misyonerlik faaliyetlerini görüyoruz. Buraya gelmişken şunu söyleyeyim; Biz, misyonerlik derken bir insanın Hıristiyan olmasına, Musevi olmasına, Mecusi olmasına vs. zerre kadar karşı değiliz. Kendi dininin icaplarını sonuna kadar yerine getirmesine de tarafız. Bizim inancımız bunu emretmektedir. Bu manada biz Hz. İsa'nın, Hz. Musa'nın, Hz. İbrahim'in ayağının tozu olmaya hazırız. O bakımdan Türkiye Cumhuriyetinin hudutları dahilinde hangi dine mensup olursa olsun bir insanın zerre nispetinde zarar görmesine, şahsen nefsim olarak her şeyimle karşıyım.
Ancak, dini telkin edeceğim diye vatan topraklarına göz dikerek, 'Karadeniz bölgesi benimdir. Marmara bölgesi benimdir. Ege bölgesi benimdir. Akdeniz bölgesi benimdir' diyen misyoner zihniyetine karşıyız. Marmaralılar, Egeliler, Karadenizliler, Doğu Anadolulular, İç Anadolulular, Güneydoğulular diye topyekün bir millete şu mesajı vermek istemektedirler. Hatta 'Sizin aslınız Rumdur, Sizin aslınız Sırptır. Sizin aslınız Ermenidir. O halde kendi etnik dininize dönün, Rum olduğunuzu hatırlayın. Ermeni olduğunuz hatırlayın. Topraklarınıza böylece sahip olun' diyerek bu millete, bu devlete, bu vatana ihanet etmektedirler. İşte biz buna karşıyız. İşte biz bunu eleştiriyoruz. İşte biz bu gerekçeyle din hürriyeti adı altında din hürriyetinin istismar edildiğini iddia ediyoruz."
Bu haince tezgâha, kol-kanat geren, el-ayak olan yerli piyonlarla ilgili sitemimizin kaynağı da aynı hassasiyettir. Düşününüz; yıllarca bağrınıza bastığınız en yakın komşunuz, evinize izinsiz dalıyor, çoluğunuzu-çocuğunuzu ayartıyor. Siz evinizden azıcık uzaklaştığınız zaman, gözden kaybolduğunuz anda, hanenize, oturmanıza, mutfağınıza dalıyor. Bütün bu olup-bitenleri bilen siz, harim-i ismetinize göz diken böyle bir haini, mahalle meydanına kurduğunuz mükellef bir iftar sofrasında ağırlarsanız; buna ne derler? Hâşa; sümme hâşa ve kellâ... Yaaa; mideniz kaldırmadı, değil mi? Sizinkisi kaldarmadığı gibi, hiçbir Müslüman Türkün midesi bunu kaldırmaz, buna gönlü razı olmaz.
O halde suriçi İstanbul'umuza göz dikerek ekümenlik iddiasıyla sağda solda dolanıp duran kara cüppelileri iftar sofralarında ağırlayan zavallılarımızın, Karadeniz'de Rum-Pontus mavallarıyla gençlerimizi avlayanlar için 'İşte bunlar da kurtulmuştur' diye yeni rivayetler çıkartan bazı akademik özürlülerimizin, Doğu vilayetlerimizde Ermenicilik düzenbazlığını yürütenlere Müslüman milletten daha çok kol kanat geren kimi yerlilerimizin hal-i pür melâli; harim-i ismetine göz dikenleri çilingir sofrasında ağırlayanın ahvalini andırmıyor mu? Gönlünüz buna razı oluyor mu? Olmuyor.
Demeye çalıştığımız, ayıkıncaya kadar da hatırlatmaya çalışacağımız gerçeklerden biri de, işte bu kültürel işgaldir. Bu gerçek, Türkiyemizin bağımsızlığını, milletimizin bölünmez bütünlüğünü çok yakından ilgilendiriyor, değil mi?
Prof. Dr. Haydar Baş bey, son derece güncel olması hasebiyle Çağlayan mitinginde üçyüz bini aşkın insanımıza bu gerçeği bir kez daha hatırlatmayı görev bildi. Ve dedi ki; "Eskiden olduğu gibi bugün işgal edilen milletlerin toprakları, artık askerler tarafından, toplar, tüfeklerle işgal edilmiyor. Siyasi görüşler, iktisadi, hukuki, ahlaki görüşler ile işgal ediliyor. Bugün dünya kültürel işgaller altındadır. Şayet insanımız kendine değerlerini değil de başka milletlerin değerlerini müdafaaya kalkıyor ve ifade etmeye çalışıyorsa bilelim ki insanımız gönlünü başka insanların, başka milletlerin medeniyetinin odağı haline getirmiştir. Bence kaçılacak, utanılacak en büyük manzara da budur.
Tarih boyunca inançlar etrafında kültürel savaşların olmasını bütün tarih sahifeleri belgeleriyle ortaya koyuyor. Bu savaşlarda en kuvvetli etken olarak, maalesef Türk-İslam dünyasına karşı misyonerlik faaliyetlerini görüyoruz. Buraya gelmişken şunu söyleyeyim; Biz, misyonerlik derken bir insanın Hıristiyan olmasına, Musevi olmasına, Mecusi olmasına vs. zerre kadar karşı değiliz. Kendi dininin icaplarını sonuna kadar yerine getirmesine de tarafız. Bizim inancımız bunu emretmektedir. Bu manada biz Hz. İsa'nın, Hz. Musa'nın, Hz. İbrahim'in ayağının tozu olmaya hazırız. O bakımdan Türkiye Cumhuriyetinin hudutları dahilinde hangi dine mensup olursa olsun bir insanın zerre nispetinde zarar görmesine, şahsen nefsim olarak her şeyimle karşıyım.
Ancak, dini telkin edeceğim diye vatan topraklarına göz dikerek, 'Karadeniz bölgesi benimdir. Marmara bölgesi benimdir. Ege bölgesi benimdir. Akdeniz bölgesi benimdir' diyen misyoner zihniyetine karşıyız. Marmaralılar, Egeliler, Karadenizliler, Doğu Anadolulular, İç Anadolulular, Güneydoğulular diye topyekün bir millete şu mesajı vermek istemektedirler. Hatta 'Sizin aslınız Rumdur, Sizin aslınız Sırptır. Sizin aslınız Ermenidir. O halde kendi etnik dininize dönün, Rum olduğunuzu hatırlayın. Ermeni olduğunuz hatırlayın. Topraklarınıza böylece sahip olun' diyerek bu millete, bu devlete, bu vatana ihanet etmektedirler. İşte biz buna karşıyız. İşte biz bunu eleştiriyoruz. İşte biz bu gerekçeyle din hürriyeti adı altında din hürriyetinin istismar edildiğini iddia ediyoruz."
Bu haince tezgâha, kol-kanat geren, el-ayak olan yerli piyonlarla ilgili sitemimizin kaynağı da aynı hassasiyettir. Düşününüz; yıllarca bağrınıza bastığınız en yakın komşunuz, evinize izinsiz dalıyor, çoluğunuzu-çocuğunuzu ayartıyor. Siz evinizden azıcık uzaklaştığınız zaman, gözden kaybolduğunuz anda, hanenize, oturmanıza, mutfağınıza dalıyor. Bütün bu olup-bitenleri bilen siz, harim-i ismetinize göz diken böyle bir haini, mahalle meydanına kurduğunuz mükellef bir iftar sofrasında ağırlarsanız; buna ne derler? Hâşa; sümme hâşa ve kellâ... Yaaa; mideniz kaldırmadı, değil mi? Sizinkisi kaldarmadığı gibi, hiçbir Müslüman Türkün midesi bunu kaldırmaz, buna gönlü razı olmaz.
O halde suriçi İstanbul'umuza göz dikerek ekümenlik iddiasıyla sağda solda dolanıp duran kara cüppelileri iftar sofralarında ağırlayan zavallılarımızın, Karadeniz'de Rum-Pontus mavallarıyla gençlerimizi avlayanlar için 'İşte bunlar da kurtulmuştur' diye yeni rivayetler çıkartan bazı akademik özürlülerimizin, Doğu vilayetlerimizde Ermenicilik düzenbazlığını yürütenlere Müslüman milletten daha çok kol kanat geren kimi yerlilerimizin hal-i pür melâli; harim-i ismetine göz dikenleri çilingir sofrasında ağırlayanın ahvalini andırmıyor mu? Gönlünüz buna razı oluyor mu? Olmuyor.
Demeye çalıştığımız, ayıkıncaya kadar da hatırlatmaya çalışacağımız gerçeklerden biri de, işte bu kültürel işgaldir. Bu gerçek, Türkiyemizin bağımsızlığını, milletimizin bölünmez bütünlüğünü çok yakından ilgilendiriyor, değil mi?
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019