KKTC'den sorumlu ana vatanın yaptıkları-yapmadıkları
Aslında biz hepimiz sadece AB'yi veya ABD'yi sorumlu tutmaya çalışıyoruz. Bunun yanında ise Türkiye'nin 1974'ten beri tavır ve hareketlerini neredeyse hiç kâle almıyoruz. Kıbrıs'taki Türk halkı Türkiye'ye göre, (yaklaşık 75 milyon nüfusa kıyasla) sayıca çok küçük bir Türk varlığı sayılmaktadır. KKTC'de şu anda 300.000 binin altında bir Kıbrıslı Türk yaşamaktadır. Bu sayı yaklaşık olarak İstanbul'un veya İzmir'in orta büyüklükte bir ilçesinin nüfusu kadar sayılmaktadır. Bunlara iyi bir gelecek kolayca temin edilebilirdi. En azından güneye paralel bir yaşam standardı sağlanabilirdi. Oralara iyi bir yatırım ve iş sahaları açmak kolayca mümkün olabilirdi. Onlardaki işsizliği böylece kaldırmak ve onlara bir parça refah getirmek kolayca mümkün olabilirdi. Ama bunun önce düşünülmesi sonra da uygulamasının gerçekleştirilmesi için çaba sarfedilmesi gerekirdi. Tüm bunlar için de milliyetçi ve vatanperver kafalara ve beyinlere ihtiyaç vardı. Ama acaba bizde bu tür kafalar var mı? Varsa bunlar nerede? Mesela yürürlükte olan kafaların Kıbrıs'a yaptıklarının başında 4 kumarhane ve birçok paralı Üniversite gelmiştir. Eh! Kumarhanelerin ve şans oyunlarının gölgesinde yetişen gençlik de ancak böyle olur. Bu kadar milliyetçi, bu kadar vatansever ve bu kadar inançlı olabilir! Onlarda pek fazla kusur bulmak kimin haddine. Buna hiç kimsenin kızma hakkı da yoktur. Çünkü tabiat yasası bunu öğretir. Ne ekersen onu biçersin. Sonradan pişmanlık fayda etmez. Sen gençliğini başkalarına adeta peşkeş çekercesine başı boş ve yetersiz eğitimle bırakırsan sonucun da başka türlü olması zaten beklenemez! Bunun yanında KKTC'ye herhangi bir nüfus politikası uygulanmamıştır. Osmanlı'dan bile örnek alınmamıştır. Osmanlı zamanında uygulanan bu nüfus politikası koskoca bir Rumeli'yi -ki Anadolu'dan da büyük bir alanı kaplamaktadır, uygulanan nüfus politikasıyla tamamen kendi vatan topraklarına katmayı başarmıştı. Ama bu durum bizim siyasetçilerin akıllarına bile gelmemiştir. Bazılarının gelmiş olsa bile uygulamasını gerçekleştirmek için engel üstüne engel konulmuş olmalıdır. Çünkü sonuç ortada -sonuç- bizim için tam bir fiyaskodur. Rahmetli Atamız Bağımsızlık ve Egemenlik Türk insanının karakterini oluşturmaktadır derdi. Pekala bu nitelikler Kıbrıs'ta yaşayan Türklerde yok mudur? Yavru vatana karşı Türkiye'deki idarecilerimizde bu tür duygular ve nitelikler kalmadı mı? Yok mu oldu? Şimdiki Türk evlatlarımız ve insanlarımız nitelik mi değiştirdi? Neden bu sahneler oynanmaktadır? Neden bu olaylar hep bizim üzerimize yıkılmaktadır? Neden tarihimizden örnek almamaktayız? Neden inançlarımızı ve milli duygularımızı harekete geçirip hakkımız olan hususlara sahip çıkmıyoruz? Bu durum böyle devam ederse bizden her isteneni onlara, yani karşımızdakilere, bizi adeta yok etmek ve dünyadaki haritadan silmek isteyenlere verecek miyiz! Üstelik bunları verirken gülümseyecek onlara yağcılık mı yapacağız! Biz milletçe bu durumlara ne zamana kadar tahammül edeceğiz? Kıbrıs elimizden gittikten sonra sıra Türkiye'ye gelecektir. Zaten daha şimdiden Türkiye üzerinde baskı üzerine baskı uygulanmaya çalışılmaktadır. Biz de yürekli, cesur, akıllı, vatanperver, halksever ve demokrasiyi kendi anlayışımızla anlayan ve bilen, batının yalanlarına ve aldatmacalarına kanmayan, onların menfaatine değil de Türkiye'nin, Türklüğün ve Müslümanlığın menfaatine dönük olan uygulamaları ne zaman göreceğiz? Politikacılarımız ne zaman halkımızın hakiki düşüncelerini ve isteklerin anlayacak, ve ne zaman gerçekleştirecektir? İşte o günleri hasretle milletçe beklemekteyiz. O zaman bütün tehlikelere adeta bir kalkan gibi milletçe karşı koyabileceğiz ve o zaman politikacılarımız ve idarecilerimiz de görevlerini tam yerine getirerek hep beraber mutlu bir Türkiye'nin evlatları olarak Allah'ımıza şükretmiş olacağız!
Aslında biz hepimiz sadece AB'yi veya ABD'yi sorumlu tutmaya çalışıyoruz. Bunun yanında ise Türkiye'nin 1974'ten beri tavır ve hareketlerini neredeyse hiç kâle almıyoruz. Kıbrıs'taki Türk halkı Türkiye'ye göre, (yaklaşık 75 milyon nüfusa kıyasla) sayıca çok küçük bir Türk varlığı sayılmaktadır. KKTC'de şu anda 300.000 binin altında bir Kıbrıslı Türk yaşamaktadır. Bu sayı yaklaşık olarak İstanbul'un veya İzmir'in orta büyüklükte bir ilçesinin nüfusu kadar sayılmaktadır. Bunlara iyi bir gelecek kolayca temin edilebilirdi. En azından güneye paralel bir yaşam standardı sağlanabilirdi. Oralara iyi bir yatırım ve iş sahaları açmak kolayca mümkün olabilirdi. Onlardaki işsizliği böylece kaldırmak ve onlara bir parça refah getirmek kolayca mümkün olabilirdi. Ama bunun önce düşünülmesi sonra da uygulamasının gerçekleştirilmesi için çaba sarfedilmesi gerekirdi. Tüm bunlar için de milliyetçi ve vatanperver kafalara ve beyinlere ihtiyaç vardı. Ama acaba bizde bu tür kafalar var mı? Varsa bunlar nerede? Mesela yürürlükte olan kafaların Kıbrıs'a yaptıklarının başında 4 kumarhane ve birçok paralı Üniversite gelmiştir. Eh! Kumarhanelerin ve şans oyunlarının gölgesinde yetişen gençlik de ancak böyle olur. Bu kadar milliyetçi, bu kadar vatansever ve bu kadar inançlı olabilir! Onlarda pek fazla kusur bulmak kimin haddine. Buna hiç kimsenin kızma hakkı da yoktur. Çünkü tabiat yasası bunu öğretir. Ne ekersen onu biçersin. Sonradan pişmanlık fayda etmez. Sen gençliğini başkalarına adeta peşkeş çekercesine başı boş ve yetersiz eğitimle bırakırsan sonucun da başka türlü olması zaten beklenemez! Bunun yanında KKTC'ye herhangi bir nüfus politikası uygulanmamıştır. Osmanlı'dan bile örnek alınmamıştır. Osmanlı zamanında uygulanan bu nüfus politikası koskoca bir Rumeli'yi -ki Anadolu'dan da büyük bir alanı kaplamaktadır, uygulanan nüfus politikasıyla tamamen kendi vatan topraklarına katmayı başarmıştı. Ama bu durum bizim siyasetçilerin akıllarına bile gelmemiştir. Bazılarının gelmiş olsa bile uygulamasını gerçekleştirmek için engel üstüne engel konulmuş olmalıdır. Çünkü sonuç ortada -sonuç- bizim için tam bir fiyaskodur. Rahmetli Atamız Bağımsızlık ve Egemenlik Türk insanının karakterini oluşturmaktadır derdi. Pekala bu nitelikler Kıbrıs'ta yaşayan Türklerde yok mudur? Yavru vatana karşı Türkiye'deki idarecilerimizde bu tür duygular ve nitelikler kalmadı mı? Yok mu oldu? Şimdiki Türk evlatlarımız ve insanlarımız nitelik mi değiştirdi? Neden bu sahneler oynanmaktadır? Neden bu olaylar hep bizim üzerimize yıkılmaktadır? Neden tarihimizden örnek almamaktayız? Neden inançlarımızı ve milli duygularımızı harekete geçirip hakkımız olan hususlara sahip çıkmıyoruz? Bu durum böyle devam ederse bizden her isteneni onlara, yani karşımızdakilere, bizi adeta yok etmek ve dünyadaki haritadan silmek isteyenlere verecek miyiz! Üstelik bunları verirken gülümseyecek onlara yağcılık mı yapacağız! Biz milletçe bu durumlara ne zamana kadar tahammül edeceğiz? Kıbrıs elimizden gittikten sonra sıra Türkiye'ye gelecektir. Zaten daha şimdiden Türkiye üzerinde baskı üzerine baskı uygulanmaya çalışılmaktadır. Biz de yürekli, cesur, akıllı, vatanperver, halksever ve demokrasiyi kendi anlayışımızla anlayan ve bilen, batının yalanlarına ve aldatmacalarına kanmayan, onların menfaatine değil de Türkiye'nin, Türklüğün ve Müslümanlığın menfaatine dönük olan uygulamaları ne zaman göreceğiz? Politikacılarımız ne zaman halkımızın hakiki düşüncelerini ve isteklerin anlayacak, ve ne zaman gerçekleştirecektir? İşte o günleri hasretle milletçe beklemekteyiz. O zaman bütün tehlikelere adeta bir kalkan gibi milletçe karşı koyabileceğiz ve o zaman politikacılarımız ve idarecilerimiz de görevlerini tam yerine getirerek hep beraber mutlu bir Türkiye'nin evlatları olarak Allah'ımıza şükretmiş olacağız!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006