Türk milleti olarak tarihinde kendi kendine yeten tek millet olma özelliğimiz ile 100'ün üzerinde devlet ve 16 büyük İmparatorluk kurmuş bir milletiz!
Gelin görün ki, millet olarak bugün inandığımız ya da inandırıldığımız veya inanmak istediğimiz, özünden uzaklaştırılmış demokrasi yalanları ile gerçekten de ecdadımızın yüzüne bakamayacağımız bir toplum dokusu ve devlet yapısı meydana getirdik.
Milletini evlat gibi gören Kağanlardan, patlayıcı madde arar gibi depo depo aranan soğanlara indirgedik, devletçiliğimizi…
Bir lider doğururdu analar eskiden, bir ruh, bir can…
Canını verirdi o lider milleti için, töresini var etmek ve atasını yâd etmek için…
Böylece de bir destan yazılırdı Türk'ün şanlı tarihine.
Mesela; Hun Devleti Hükümdarı Mete Han, Avrupa Hun Devleti Hükümdarı Attila, Göktürk Devleti kurucusu İstemi Yabgu, II. Göktürk Devleti Kağanı Bilge Kağan, Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Eyyubiler Devleti Hükümdarı Selahattin Eyyubi, Gazneliler Devleti hükümdarı Gazneli Mahmut, İlhanlılar Devleti Hükümdarı Hülagü Han, Timur İmparatorluğu'nun hükümdarı Emir Timur gibi devlet adamları ile dünyayı titreten bir millet iken, bugün ödeyemediği doğalgaz faturası sonucu tir tir titreyen bir millet haline getirildik…
Neden böyle oldu diye ciddi bir sorgulama içerisine girmeliyiz!
Millet olarak nerede yanlış yaptık, yapmaya devam ediyoruz!
Asaleti şahsından ziyade, karnı tok olan, sırtı pek, ahlaklı olan halkında arayan Türk Hakanlarından, halkını soyan, aç bırakan ve her türlü ahlaksızlığın insafına, insafsızca terk eden devlet adamlarına muhtaç ve mecbur hisseden bir toplum anlayışı ile bu zillet günlerini yaşıyoruz!
Türk hakanı izzet ve şerefi halkından, halk ise Hakanının vicdanından ve adaletinden tahsil ederdi.
Biri diğerine sürekli veren el olurdu.
İşte tam bu noktada durup derin derin düşünmek gerekir!
Bugün bizi yönetenlere ne veriyoruz, ne alıyoruz!
Ya da bizi yönetenler bize ne veriyor, nelerimizi alıyor?
Bize ne veriyorlar; faiz, haram, fuhuş, yoksulluk, yolsuzluk, fakirlik, açlık, işsizlik, cehalet ve her türlü ahlaksızlık!
Bizden ne alıyorlar sorusuna verilecek çok cevap var ama ben sadece vatanımıza, milletimize, tarihimize ve inancımıza olan aidiyet duygumuzu alıyorlar derim. Bu duygunun yokluğunda da her şeyimizi alıyorlar!
Bir millet aidiyet duygusunu kaybederse, acziyet duygusunun esiri olmaz mı?
Oysa Türk Hakanı, Bilge Kağan ne buyuruyor; "Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir!"
Türk Hakanları milletini daima onore etmiştir. Çünkü onurlu bir halk demek, güçlü bir Hakan demektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de tarihimizdeki Türk Hakanlarının izdüşümü kişiliğe sahip bir liderdir. Gerek milli mücadele ruhu, gerekse ortaya koyduğu ilke ve inkılapları ile öldü denilen 5 bin yıllık Türk tarihini adeta yeniden diriltmiştir.
Ama ne var ki onun şehadetinden sonra, onun makamı, onun savaştığı emperyalizme amade anlayışlar tarafından adeta işgale uğramıştır.
Asalet yerine hırsı, güç yerine zulmü, vermek yerine almayı iktidar olmak olarak anlayan, sözüm ona siyasiler, cahil bırakılmış insan sürülerinin sözde iradesi ile debdebeli bir yaşam sürmeye devam ediyorlar!
Zengin vekiller, fakir asiller!
Suç kimde? Tabii ki, millette!
Sen tarihini bilmez, yaşadığın tarihin sorumluluğunu üzerine almazsan eğer sana gelen de sana hizmet etmeye değil, seni yutmaya gelmez mi!
Gerçekten senden olan, seni seven, seni doyurmak, sırtını giydirmek, sana iş, aş vermek isteyen bir lider var!
Onu gör, tanı ki, tarihindeki şanlı ve şerefli şahsiyetine bürünesin.
Bugün bu milleti yöneten veya yönetenlere muhalefet edenlere bir bakalım; AKP, MHP, CHP, İYİ PARTİ, HDP, SP, BBP…
Hepsi AB'yi, ABD'yi, serbest piyasa ekonomisini savunan, aynı dili farklı lehçelerde konuşan oluşumlar değil mi?
Türkçülük, Kürtçülük, Sağcılık, Solculuk, Alevilik, Sünnilik…
Bunlardan hangisine uyarsan uy, tatlı bir uykunun ardından seni yoksulluk, açlık, işsizlik, pahalılık, terör ve kaosun içinde uyanacaksın!
O halde tam bağımsızlığı esas alan, hizmeti esas alan ve binlerce sayfalık eserler kaleme alarak senin karşında 5 bin yıllık bir mazinin asaleti ve şerefi ile duran Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosunu gör ki, karnın tok, sırtın pek bir şekilde bu şerefe sende nail olasın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Doğan / diğer yazıları
- Aramak, erdem bulmak sorumluluktur / 21.06.2024
- Davet / 03.06.2024
- Algı yönetimi / 04.05.2023
- Küçülen insanı yüceltmek! / 09.04.2022
- Empati / 07.04.2022
- ‘Baba’ devlet! / 05.04.2022
- Her doğum bir tecellidir! / 01.04.2022
- Sözüm esnaf kesimine! / 28.01.2022
- İlm-i siyaset’te laiklik! / 18.09.2021
- Özgürlük mü esaret mi? / 11.09.2021
- Davet / 03.06.2024
- Algı yönetimi / 04.05.2023
- Küçülen insanı yüceltmek! / 09.04.2022
- Empati / 07.04.2022
- ‘Baba’ devlet! / 05.04.2022
- Her doğum bir tecellidir! / 01.04.2022
- Sözüm esnaf kesimine! / 28.01.2022
- İlm-i siyaset’te laiklik! / 18.09.2021
- Özgürlük mü esaret mi? / 11.09.2021