Kerbela’nın düşündürdükleri-II

Bin küsur yıl önce Kerbela'da yaşananlar birçok açıdan incelenmesi gereken ve çok büyük dersler çıkarılıp hayatımıza yön verecek konulardır. Bugüne kadar bunu yapmadığımız için zaten bu noktada değil miyiz? 

Bir soru: Kerbela'da kim kiminle savaştı? Peygamber torunları, Allah'ın nasb ettiği İmam Hüseyin ile İslam Halifesi(!) sıfatını taşıyan Yezid'in İslam ordusu. Yani müslüman müslümanla mücadele etti. Hatta öyle trajiktir ki Kerbela olayı Cuma günü gerçekleşmiştir. Cuma namazı kılacaktır ordu. Fakat kimin imamlık yapacağı konusu gündeme gelince derler ki Peygamber torunu Hz. Hüseyin varken başkası imam olamaz. Ve onun arkasında saf tutar binlerce kişi, Cuma namazlarını kılarlar ve ardından tekrar karşısına geçerler ve onu ve yanındakileri insanlık dışı işkencelere tabi tutarlar ve öldürürler. O da yetmez cansız bedenine zulmetmeye devam ederler? E o zaman bu nasıl bir çelişkidir ki, nasıl bir inançtır ki hem ondan başkasını arkasında namaz kılmaya layık görmeyip hem de ona bu zulmü yapıyorsunuz?

Akabinde gelen imamların hayatına baktığımızda da benzer bir çelişki hep karşımıza çıkıyor. Onların da hayatı hep zulümle, türlü zorluklarla mücadele ile geçmiş. Onlara da her başı sıkışan gelmiş akıl sormuş, hep en güvenilir insan konumunda olmuşlar hem halkın hem de hükmedenlerin gözünde ama hep hakları yenmiş, olmaları gereken halifelik makamını onlara hiç vermemişler. Ve onlar doğruyu ve hakkı inatla savunmaya devam ettikçe, zulme, haksızlığa boyun eğmedikçe onları bir bir şehit etmişler. Hiçbiri eceliyle ölmemiş. Hepsi öldürülmüş. Bu reva mıdır peygamber torunlarına? Ve bunları yapanlara sorduğunuzda peygamber efendimizi hepimizden çok sevdiklerini iddia ederler. 

Yakın tarihe geliyoruz. Hz. Hüseyin'in soyundan gelen Mustafa Kemal Atatürk sırf Kerbela'da o zulmü yapanların devamı olan, güce ve paraya tapan ama hocalığı, dini, diyaneti kimselere bırakmayan, menfaatlerine alet eden,  emperyalist uşağı kişilerle mücadele etmiş, bu ülkede yeniden ezanların okunması, bayrağımızın dalgalanması için savaşmış diye ona olmadık iftiralar etmişler, hakkında şeytanın aklına gelmeyecek karalama kampanyaları yürütmüşlerdir. Ama o da imanı gereği davasından, mücadeleden asla vazgeçmemiş ve genç yaşında, daha yapacağı çok işler varken zehirlenerek öldürülmüştür. Atatürk'ün de eceliyle ölmediği yavaş yavaş zehirlendiği birçok insanca kabul edilen bir gerçektir. 

Daha da yakın tarihe gelecek olursak  Amerikan 6. Filosu Sarayburnu'na yanaştığında bugün hala dindarlığı hiçbirinize bırakmayan bazı insanlar onu kendilerine kıble yapıp namaz kılarken, bu emperyalist güçlerin avukatlığını yaparken onların dinsizlikle yaftaladığı bazı gençler de çıkıp vatanperverce protesto ediyorlardı ama onların da hayatı  darağacında son buluyordu. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan. Hüseyin'e idamından önce 'Korkuyor musun?' diye sorduklarında 'Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık' diyecek kadar da cesurdu. Çünkü imanlıydı ve o da şehit olmuştu. 

Yazık değil mi bu insanlara? Yüzlerce yıldır hep gencecik değerler bu zulme maruz kalmış, hep ölümüne mücadele etmek zorunda kalmış. Ve karşılarındakiler bunu hep din adına yapmış, üstüne bir de onları hep karalamış. Üzerinde konuşturmamışlar bile. Olan oldu kapatın konuyu demiş geçmişler. Çünkü biliyorlar ki bu konular açılırsa, doğrular ortaya çıkarsa her şey çok farklı olur. Ama bir delikanlı da çıktı ki yüzlerce yıllık bu haksızlığa dur dedi, hepsinin hakkını iade etti. Yazmış olduğu Ehl-i Beyt külliyatı ile İslam imamlarının hakkını ortaya koydu, kongrelere düzenledi, her yerde haykırdı. 'Hoş Geldin Atatürk' kitabı ile Atatürk'e atılan iftiraların hepsini çürüttü, halkımızı Ata'sıyla yeniden buluşturdu, barıştırdı. Her ilde sempozyumlar düzenleyerek kadrosuyla adeta kapı kapı dolaşıp haklının yanında olduğunu gösterdi. Darağacındaki üç fidanın da haklarını yüne o teslim etti. Birçok konuşmasında bunu defalarca ifade etti. Üstelik de bunu Sünni bir ilahiyatçı profesör sıfatıyla yapması çok daha anlamlıydı.

Evet, Prof. Dr. Haydar Baş da bana ne derler, eleştirirler mi demedi. Her konudaki dik duruşunu burada da gösterdi ve haklının ve doğrunun yanında oldu. Çünkü o da ilhamını Kerbela'dan alanlardan…