Kerbelâ faciasının üzerinden 1384 (hicri) yıl geçti. İslam dünyasında, hem itikadı hem de ameli yönüyle anlaşılması, anlatılması, nesilden nesillere aktarılması, her an tazeliğinin korunması gereken, hak ile batılı bir birinden ayırmamıza yardım eden, bir katliamdır Kerbelâ.
Kerbelâ katliamını toplum olarak yüzyıllar boyunca bizler bir facia olarak görmüşüz. En başta büyük şairimiz Fuzuli Hadîkatü's-Suadâ'sın da, edebi olarak bu faciayı, sadırlardan (gönüllerden)satırlara dökmüş, Peygamber aşığı Ehlibeyt sevdalısı birçok şairimiz, edebiyatçımız, mütefekkirimiz yüzlerce eserler yazıp, bu vahşetin tarihsel, sosyal, itikadı yönlerini ele alarak en detaylı bir biçimde bu soykırımı ortaya koymuşlardır.
Ne hazin bir olaydır ki!
Kendilerini İslam dinini en iyi şekilde anlayanlar olarak, halkımıza pazarlamaya çalışan din tüccarları, Kuran-ı Kerimin insanlığa ışık tutacak mübarek ayetlerini kendi basit dünyalıkları için yalan yanlışla tevil etmekte, hakkın nurunu kendi karanlık gönülleri gibi karartmaya ve kapatmaya çalışarak hak ile batılı birbirine karışmaktadırlar.
Konuşmalarında Kerbelâ mezalimini bir kardeş kavgası gibi göstermek isteyenlerin, en çok verdiği örnek Habil ile Kabil'in yüce kitabımız Kuran-ı Kerimde anlatılan kıssası olmaktadır.
Habil ile Kabil'in kıssasında anlatılmak istenen hakikat, hak ve batılın mücadelesinde kardeşlik bağının bile batıl tarafından hiçe sayıldığıdır. Unutmayın ki, Kabil kardeşini katletmesi ile lanetlenmiş ilahi rahmetten mağfiretten men edilmiş, batılın safının temsilcisi olmuştur.
Aynı kendi sarayında, çocukluğundan beri severek ve isteyerek Musa'yı büyüten Firavun'un, kendi menfaatine ters gelen ilahi emirleri kutlu resulden duyduktan sonra, ortaya koyduğu batıl tavrın aynısıdır Kerbelâ katliamı. Hz. İbrahim'i (a.s.) ateşe atarak hakkı hakikati susturmaya kalkışan Nemrut'un nihai hedefinin bire bir tıpkısıdır Kerbelâ mezalimi.
Yusuf (a.s.) kıssasında anlatılan, hak batıl mücadelesi gibidir, Kerbelâ faciası. Bir farkla ki, batıl taraf olan kardeşlerinin ve Züleyha'nın elleri kana bulanmamış ve tövbeleri o kutlu nebinin vesilesi ile Allah-ü Teâlâ tarafından kabul olunmuştu.
O kutlu Peygamberi (s.a.a.) öldürmeye kalkışan kendi kavminin, Mekke'de yapamadıklarını, Kerbelâ sahrasında o Resulü Ekrem'in(s.a.a.) cennet gençlerinin efendisi diye sıfatlandırdığı ciğerparesine, oğlum dediği o torununa, Ehlibeyt'ine, soyuna nesline ve sevenlerine karşı yaptıkları mezalimin, katliamın, facianın, hak ile batılın mücadelesinin abideleşmiş görüntüsüdür Kerbelâ.
Kerbelâ, imameti hilafeti ve velayeti inkâr edip saltanat ipine yapışanların, saltanatlarının bekası için ne kadar vahşice mezalimler işleyebileceklerini gösterdikleri yerin adıdır.
Kerbelâ katliamı bir kardeş kavgası değildir!
Hak ile batılın kıyamet sabahına kadar devam edecek mücadelesinde, hakkın ve hakikatin müdafilerinin, batıldan zalimlerden ve onların ava nelerinden ayrıldığı ve ayrıştığı kırılma noktası, Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in veciz ifadesi ile bir vahşet ve bir soykırımdır, Kerbelâ.
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024