Avrupa Birliği ve organlarının Türkiye'ye yönelik karar ve dayatmaları, kimi aydınlarımız başta olmak üzere politikacılarımız ve devlet erkanımız tarafından maalesef ısrarla yanlış tefsir edilmeye devam ediyor. Avrupa da adeta inadına, bizimkilerin "pembe AB hülyaları" üstüne katran boşaltıyor. Bizimkiler ise, katrana pembe tefsirler yapıyor.
Bu karşılıklı paslaşmalar neticesinde siyasal, kültürel, sosyal dağılmışlık bir yana ülkemiz, etnik ve coğrafik bölünme sürecine sokulmuş. Fakat bizimkiler hala ayıkmıyorlar. Milli bütünlük derdi, Kuvay-ı Milliye ruhuna tutunmuş kara sevdalıların nabzında atıyor, o kadar.
Millet iradesini temsil makamında bulunan kimi devletlularımız oturmuş, hala bölücü AB hesaplarını hayra yormakla, hikmetler arayıp pembe te'vil ve tefsirler yapmakla meşguller.
Kıymetli Müslim Karabacak'ın affına sığınarak kendisinden dinlediğim bir vakıayı, fıkra kabilinden nakletmek istiyorum.
Medreseden yeni mezun olmuş genç bir Oflu hoca, Cuma vaazı veriyor. Vaazında bizzat ibareyi okuyup açıklama getiriyor, tefsir ediyor. Besmeleden sonra "Ve kaale Fir'avnü..." diye ibareyi okur ve tefsirine başlar; "Firavun buyurdi".
Kürsünün altında oturan derin hocalardan birinin tansiyonu fırlar, kan beynine sıçrar. Aşağıdan atılılır: "Firavun afkurdi, afkurdi..." Dipnot olarak sunayım; "Afkurmak", Karadeniz yöremizde köpeklerin havlamasını ifade eder.
Şimdi bizim AB bağımlısı dostlarımız, AB bize ne yaparsa yapsın, AB'nin karar ve ibarelerini tefsir ederken aynen Oflu hocanın tefsir yönteminden gidiyorlar. Halk ise aşağıdan uyarıyor. Duyan yok.
Millet iradesi ile milleti temsilen işgören devlet iradesi, AB hususunda örtüşmüyor. Milletin AB ile ilgili gelişmeleri tefsir etmesi çok farklı, politikacılarımızın ve devleti idare eden iradeninkisi çok farklı. Kimi medyanın yanıltıcı manşetleri ve kamuoyunu yönlendirmeye dönük masabaşı AB anketleri işin cabası.
Millet, AB'nin Kıbrıs konusundaki baskılarından rahatsız. Milleti temsil eden iradeler gelişmeleri gizliyor.
Millet, Apo konusunda verilmiş hukuki kararın infazında, AB karşısında devletinin iradesini görmek istiyor. Milleti temsil eden iradeler, Apo kararını AB'nin dayatmalarıyla rafa kaldırmanın devletin iradesini askıya almak olduğunu görmüyor. Görüyor da adım atmıyor, demek de bana ağır geliyor.
Millet, Lozan Antlaşmasına aykırı biçimde AB organlarının "mikrokültürel esasa dayalı" azınlık tanımıyla milli bütünlüğümüzün parçalanmak istendiğini görüyor. Milleti temsil eden iradeler, bunun farkında değilmişcesine Kopenhag davulu çalıyor. Millet, Avrupa'nın 15-20 devlet bir araya gelerek Birleşik Avrupa Devleti oluştururken, bizi de "etnik testere" ile biçip paramparça etmeye çalıştığını gözlemliyor. Milleti temsil eden iradeler, bunu ise pembe tefsirlerle "hak, hürriyet, küreselleşme..." diye yorumluyor.
Millet, Avrupa'nın Ermeni soykırım iddialarının ne niyetle tezgahlandığını, bugün Ermeni, yarın Rum, öbür gün bir başka kimlikle ilgili soykırım kararlarının alınacağını öngörüyor. Milleti temsil eden iradeler, hala peşinden koşuşturdukları Avrupa Parlamentosu'nun kararının hukuki sonuç getirmeyeceğinden dem vurarak pembe tefsirlerini sürdürüyor.
Büyük Millet, kendi meclisindeki kırmızı koltukların "bila kaydü şart kendisine ait" olduğunu haykırıyor, "mahkeme kadıya mülk olmaz" diyor. Milleti temsil eden iradeler ise kuruldukları koltukları AB'nin, ABD'nin yahut IMF'in malı zannedercesine yasal düzenlemelere gidiyor.
Bütün bunlar olup biterken Bağımsız Türkiye örseleniyor; devlet-millet bütünlüğü sarsılıyor, milli bütünlük elden gidiyor, ekonomik kaynaklar heba oluyor, bölgemizdeki tarihsel ve jeopolitik konumumuz ayağımızın altından kayıyor. Millet ise ekmek bulamazken, milletin yağı yabancının ekmeğine çekiliyor.
Gören için tablo net; millet kendini, devlet gerçek iradesini arıyor.
Bu gidişat, ne sağdan ne soldan, ne yukarıdan ne aşağıdan hayra tefsir edilemez. Kim hayra tefsir ederse bilsin ki Oflu hocanın üstte naklettiğimiz akıbetini yaşar.
Ne zaman mı?
Sandık zamanı...
Seçim sandığı, Bağımsız Türkiye ve Büyük Türk Milleti'nin varlığını, kudretini ve asaletini bir kez daha insanlığa duyurduğu yer olacaktır.
Bu karşılıklı paslaşmalar neticesinde siyasal, kültürel, sosyal dağılmışlık bir yana ülkemiz, etnik ve coğrafik bölünme sürecine sokulmuş. Fakat bizimkiler hala ayıkmıyorlar. Milli bütünlük derdi, Kuvay-ı Milliye ruhuna tutunmuş kara sevdalıların nabzında atıyor, o kadar.
Millet iradesini temsil makamında bulunan kimi devletlularımız oturmuş, hala bölücü AB hesaplarını hayra yormakla, hikmetler arayıp pembe te'vil ve tefsirler yapmakla meşguller.
Kıymetli Müslim Karabacak'ın affına sığınarak kendisinden dinlediğim bir vakıayı, fıkra kabilinden nakletmek istiyorum.
Medreseden yeni mezun olmuş genç bir Oflu hoca, Cuma vaazı veriyor. Vaazında bizzat ibareyi okuyup açıklama getiriyor, tefsir ediyor. Besmeleden sonra "Ve kaale Fir'avnü..." diye ibareyi okur ve tefsirine başlar; "Firavun buyurdi".
Kürsünün altında oturan derin hocalardan birinin tansiyonu fırlar, kan beynine sıçrar. Aşağıdan atılılır: "Firavun afkurdi, afkurdi..." Dipnot olarak sunayım; "Afkurmak", Karadeniz yöremizde köpeklerin havlamasını ifade eder.
Şimdi bizim AB bağımlısı dostlarımız, AB bize ne yaparsa yapsın, AB'nin karar ve ibarelerini tefsir ederken aynen Oflu hocanın tefsir yönteminden gidiyorlar. Halk ise aşağıdan uyarıyor. Duyan yok.
Millet iradesi ile milleti temsilen işgören devlet iradesi, AB hususunda örtüşmüyor. Milletin AB ile ilgili gelişmeleri tefsir etmesi çok farklı, politikacılarımızın ve devleti idare eden iradeninkisi çok farklı. Kimi medyanın yanıltıcı manşetleri ve kamuoyunu yönlendirmeye dönük masabaşı AB anketleri işin cabası.
Millet, AB'nin Kıbrıs konusundaki baskılarından rahatsız. Milleti temsil eden iradeler gelişmeleri gizliyor.
Millet, Apo konusunda verilmiş hukuki kararın infazında, AB karşısında devletinin iradesini görmek istiyor. Milleti temsil eden iradeler, Apo kararını AB'nin dayatmalarıyla rafa kaldırmanın devletin iradesini askıya almak olduğunu görmüyor. Görüyor da adım atmıyor, demek de bana ağır geliyor.
Millet, Lozan Antlaşmasına aykırı biçimde AB organlarının "mikrokültürel esasa dayalı" azınlık tanımıyla milli bütünlüğümüzün parçalanmak istendiğini görüyor. Milleti temsil eden iradeler, bunun farkında değilmişcesine Kopenhag davulu çalıyor. Millet, Avrupa'nın 15-20 devlet bir araya gelerek Birleşik Avrupa Devleti oluştururken, bizi de "etnik testere" ile biçip paramparça etmeye çalıştığını gözlemliyor. Milleti temsil eden iradeler, bunu ise pembe tefsirlerle "hak, hürriyet, küreselleşme..." diye yorumluyor.
Millet, Avrupa'nın Ermeni soykırım iddialarının ne niyetle tezgahlandığını, bugün Ermeni, yarın Rum, öbür gün bir başka kimlikle ilgili soykırım kararlarının alınacağını öngörüyor. Milleti temsil eden iradeler, hala peşinden koşuşturdukları Avrupa Parlamentosu'nun kararının hukuki sonuç getirmeyeceğinden dem vurarak pembe tefsirlerini sürdürüyor.
Büyük Millet, kendi meclisindeki kırmızı koltukların "bila kaydü şart kendisine ait" olduğunu haykırıyor, "mahkeme kadıya mülk olmaz" diyor. Milleti temsil eden iradeler ise kuruldukları koltukları AB'nin, ABD'nin yahut IMF'in malı zannedercesine yasal düzenlemelere gidiyor.
Bütün bunlar olup biterken Bağımsız Türkiye örseleniyor; devlet-millet bütünlüğü sarsılıyor, milli bütünlük elden gidiyor, ekonomik kaynaklar heba oluyor, bölgemizdeki tarihsel ve jeopolitik konumumuz ayağımızın altından kayıyor. Millet ise ekmek bulamazken, milletin yağı yabancının ekmeğine çekiliyor.
Gören için tablo net; millet kendini, devlet gerçek iradesini arıyor.
Bu gidişat, ne sağdan ne soldan, ne yukarıdan ne aşağıdan hayra tefsir edilemez. Kim hayra tefsir ederse bilsin ki Oflu hocanın üstte naklettiğimiz akıbetini yaşar.
Ne zaman mı?
Sandık zamanı...
Seçim sandığı, Bağımsız Türkiye ve Büyük Türk Milleti'nin varlığını, kudretini ve asaletini bir kez daha insanlığa duyurduğu yer olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019