Dünkü yazımızda bazı insanların hastalık hastası olduğundan bahisle ülkemizin problemleri arasında benzerlik kurarak bir değerlendirme yapmıştık.
Şimdi bunun çok canlı bir örneğine temasla dünkü yazımızdaki düşüncelerimize bir katkıda bulunmak istiyorum.
Sayın Mesut Yılmaz... Sıradan bir insan olmadığı gibi herhangi biri de değil. Başta Dışişleri olduğu gibi çeşitli bakanlıklardan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne Başbakanlık yapmış bir siyaset ve devlet adamı. Halen de Başbakan Yardımcısı ve Anavatan Partisi Genel Başkanı...
Sayın Yılmaz'ın doğruları-yanlışları, artıları-eksileri bir yana siyasi kimliği budur. Özetle bu ülkede Başbakanlık yapmış bir insan. Yani yetki ve sorumluluğun en yüksek, en önemli ve en hassas olanını yaşamış ve tecrübe edinmiş bir devlet adamı.
Partisinin kongresinde "Ulusal Güvenlik" konusu tartışmaya açıyor. Muhtemelen bazı değişikliklerin yapılmasının zamanının geldiğini söylemek istedi... Ancak kendince bir çözüm aramak için çıktığı yolda, bir kere kendi kararını vermiş, ardından bu kararını açıklarken seçtiği üslup ve kullandığı kelimeler de tartışmanın önünü keserek işi çıkmaza sokuyor.
Netice malum.. Gerek iktidar ortakları ve gerekse hedef olarak seçilen askeri kanat cevabını veriyor.
Ülkenin sivil kanadını teşkil ve temsil eden, bu noktada da en üst makamlara gelmiş olarak çok ciddi sorumluluklar yüklenmiş kişi veya kişilerin tartışma mantığı bu olursa biz bu ülkede hangi problemin üstesinde geleceğiz de memleketi uluslararası platformlarda yarıştıracağız.
Yani biz hala "kaş yapayım derken göz çıkararak" bu ülkeyi ve insanımızı ne hale getirdiğimizin farkında mıyız. Farkında değilsek bunu ne ile izah edeceğiz. Hayır eğer yaptıklarımızın farkında isek o zaman bunu nasıl değerlendireceğiz.
Dün yazarkasasını Başbakanlığın kapısına fırlatan vatandaş, bugün aynı kapıya tankerini dayadı. Ve bugün İsrail Başbakanı Şaron Türkiye'de...
Dünya tarihine kuş lastiği ile füzelerin savaşı olarak geçecek olan İsrail- Filistin savaşının baş aktörlerinden Şaron demokrasi dayanışması için ülkemizi ziyarete geldi.
Onlar hala tarihten gelen ve beslenen bir millet... Bizler hala tarihini reddeden ve onunla dargın bir millet...
Bu ülke kavgayla değil, tartışmayla değil. Bu ülkede doğru düşünmeye, doğru konuşmaya, doğru çözümler bulmaya ihtiyaç var.
Bu ülkede tarihi doğru okumaya, tarihle barışmaya, tarihten beslenmeye ihtiyaç var.
Bu ülkede bugünü yaşamak ve yarına ulaşmak için bu ülkeden olmak, bu ülkeyi sevmek ve bu ülke için yaşamak inancına, bilgisine, kültürüne, ahlakına ihtiyaç var.
Gerisi çorap söküğü gibi gelir. Ve hiç de zor değildir. Tabi maksat "göz çıkarmak değilse"...
Netice; bu millet devlet millet kaynaşması derken yine bu millet; sivil asker bir bütündür derken birileri hala arı kovanına çomak sokmaya mı çalışıyor acaba...
Şimdi bunun çok canlı bir örneğine temasla dünkü yazımızdaki düşüncelerimize bir katkıda bulunmak istiyorum.
Sayın Mesut Yılmaz... Sıradan bir insan olmadığı gibi herhangi biri de değil. Başta Dışişleri olduğu gibi çeşitli bakanlıklardan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne Başbakanlık yapmış bir siyaset ve devlet adamı. Halen de Başbakan Yardımcısı ve Anavatan Partisi Genel Başkanı...
Sayın Yılmaz'ın doğruları-yanlışları, artıları-eksileri bir yana siyasi kimliği budur. Özetle bu ülkede Başbakanlık yapmış bir insan. Yani yetki ve sorumluluğun en yüksek, en önemli ve en hassas olanını yaşamış ve tecrübe edinmiş bir devlet adamı.
Partisinin kongresinde "Ulusal Güvenlik" konusu tartışmaya açıyor. Muhtemelen bazı değişikliklerin yapılmasının zamanının geldiğini söylemek istedi... Ancak kendince bir çözüm aramak için çıktığı yolda, bir kere kendi kararını vermiş, ardından bu kararını açıklarken seçtiği üslup ve kullandığı kelimeler de tartışmanın önünü keserek işi çıkmaza sokuyor.
Netice malum.. Gerek iktidar ortakları ve gerekse hedef olarak seçilen askeri kanat cevabını veriyor.
Ülkenin sivil kanadını teşkil ve temsil eden, bu noktada da en üst makamlara gelmiş olarak çok ciddi sorumluluklar yüklenmiş kişi veya kişilerin tartışma mantığı bu olursa biz bu ülkede hangi problemin üstesinde geleceğiz de memleketi uluslararası platformlarda yarıştıracağız.
Yani biz hala "kaş yapayım derken göz çıkararak" bu ülkeyi ve insanımızı ne hale getirdiğimizin farkında mıyız. Farkında değilsek bunu ne ile izah edeceğiz. Hayır eğer yaptıklarımızın farkında isek o zaman bunu nasıl değerlendireceğiz.
Dün yazarkasasını Başbakanlığın kapısına fırlatan vatandaş, bugün aynı kapıya tankerini dayadı. Ve bugün İsrail Başbakanı Şaron Türkiye'de...
Dünya tarihine kuş lastiği ile füzelerin savaşı olarak geçecek olan İsrail- Filistin savaşının baş aktörlerinden Şaron demokrasi dayanışması için ülkemizi ziyarete geldi.
Onlar hala tarihten gelen ve beslenen bir millet... Bizler hala tarihini reddeden ve onunla dargın bir millet...
Bu ülke kavgayla değil, tartışmayla değil. Bu ülkede doğru düşünmeye, doğru konuşmaya, doğru çözümler bulmaya ihtiyaç var.
Bu ülkede tarihi doğru okumaya, tarihle barışmaya, tarihten beslenmeye ihtiyaç var.
Bu ülkede bugünü yaşamak ve yarına ulaşmak için bu ülkeden olmak, bu ülkeyi sevmek ve bu ülke için yaşamak inancına, bilgisine, kültürüne, ahlakına ihtiyaç var.
Gerisi çorap söküğü gibi gelir. Ve hiç de zor değildir. Tabi maksat "göz çıkarmak değilse"...
Netice; bu millet devlet millet kaynaşması derken yine bu millet; sivil asker bir bütündür derken birileri hala arı kovanına çomak sokmaya mı çalışıyor acaba...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010