Karaköy iskelesi etrafında denizcilik şirketine ait binaları ard arda görüp geçiyordum. Birden durup düşündüm, üç tarafı denizlerle çevrili yurdumuzun deniz ve deniz ürünleri, sanayii, ekonomisi, tanıtımı, milli menfaatimize uygun kârı, bereketi, faydası tam manasıyla ortaya konmuş değildir. Aslında gayet basit bir cümleyi burada zikrederken yani bildiğimi birçok insan biliyorken iş işletmeye, idareye, sorumlulara, gelince bilinmez. İşte bütün işlerimizin sonu dönüp dolaşıp buralarda tıkanıyor.
Bildiğimizi bilen, anlayan ve hiçbir şahsi menfaat takıntısına kapılmayanlar milletine, vatanına aşık kimseler "devlet adamlığı" liyakatını hakkıyla temsil eder ve de başarılı olurlar.
Deniz ürünleri işletmeleri sayesinde milyonlarca insanımız rahatlıkla geçimini sağlayabilir, yaşayabilir. Dünyaya dahi yetecek imkanlarımızı, teçrübemizi, kazancımızı bu yolla aktarabiliriz.
Dünya çapında biyologlarımız yetişebilir, en büyük üniversiteler ülkemizde olabilir, deniz taşımacılığında önder, yapım, bakım, donanım, olarak en büyük pazar olabiliriz... Tabii kendi insanımızı tartaklamaktan vakit bulabilirsek, hır gürden, dedikodudan, paça kapmacadan, fırsat bulabilirsek.
Deniz ürünleri konusunda artı ve eksilerimizi sayıp kafa şişirmek istemem. Daha kendi insanımıza bile damak tadıyla bolca balık yedirebiliyor muyuz Allah aşkına!...
Karaköy'den Tophane'ye doğru yürümeye başladım. Hemen karşımda tarihi bir bina gördüm. Merak edip ilerlerdim. Yanına geldiğimde duvarları yosunlaşmış, rutubetlenmiş, kapısı kapalı kalmışlığın yüküyle küskün, bakımsız bina. Köşesinde Ali Paşa Medresesi. Hemen yanında camii de var. Gelmişken vakit namazını burada kılayım, hem de camiyi tanıyayım dedim. Güneye bakan bahçe kapısından içeri girer girmez bu caminin mimarisi hemen sizi büyülüyor. Burada çok daha harika şekiller görüp hayran kalacağınızı hissediyorsunuz. Bu esnada şadırvanda abdest alan yaşlı adama ilişti gözlerim. Abdesti bitince yanına yaklaştım. Sevgi ve saygıyla sesimi alçaltıp:
-Bu cami hakkında bilgi alabilir miyim? dedim.
-İmam ve müezzin şu anda yok dedi. Kalın paltosunu giydikten sonra başını kaldırıp caminin kapısını göstererek:
"Burası Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa Camii'dir" deyince (içimden) demek bu camiyi yaptıran bir deniz kumandanıymış. Yaşlı dedemiz şöyle devam etti:
"İşte bu caminin temelleri atılırken bir işçi taşı, elinde ustanın yanına kadar getirir. Tekrar geri götürürmüş. Usta beşinci seferden sonra işçinin kolundan tutup "Bir şey mi var? Elinde taşı kaç seferdir getirip götürüyorsun". Genç kızara bozara: "Ustam bu gece şeytana aldanmışım. Sabah kalktığımda gusül abdesti almam gerektiği halde yıkanamadım. Bu durumda da taşı bu kudsi mabede koyamadım. Sıkıntım bundan". Usta derinden sarsılmış. Bu olay Kaptan-ı Derya tarafından duyulunca caminin inşaatını durdurup hemen yanına hamam ve tuvaletleri inşa ettirmiş". Yaşlı adam büyük bir coşkuyla bunu nakletti ve gitti.
Camiden içeri girdiğimde evet her köşesinde mükemmel sanat eserini görürsünüz. Sol kısımda 13 adet pencerenin üzerinde sırma kalem gibi çiniler üzerine işlenmiş Kur'an ayetlerini okuyalım. Birinci pencereden Besmele-i Şerif ile başlıyor son pencerede Ayetel Kürsi'nin "Ve hüvel aliyyül azim"i ile bitiyor. Hemen mihraba yöneldim. Tam üzerinde daire şeklinin içine "Ya Hennan, Ya Mennan" Esma-i Celilesi sır dolu gönülle, hat sanatının şaheserliğiyle yazılmış, gözleriniz, gönülleriniz döne döne okuyorsunuz. Mihrabın sağ ve sol iki pencereleri üzerinde Besmele-i Şerif ile birlikte Fatiha suresi yazılmış. Caminin mihrabı ve minare ucunun dayandığı oturduğu o süslemeyi gidip görün bence.
Ha unutmadan söyleyeyim. Mihrabın üst camında renkli süslemenin ortasına yerleştirilen yazının sağında "Accilû bis salati kablel mevti" (ölüm gelmeden namaz kılmakta acele edin), sol tarafında "Accilu bittevbeti kablel mevti" (ölüm gelmeden tevbede acele ediniz" yazıları sülüs hattı ile yazılmış. O ne muhabbetli iman ve infak aşkı ki yıllar geçse de tesiri gönüllere akıyor.
Caminin girişte sol camları üzerinde ise sağ kısımdan devamla "Ayetel kürsi"den sonra gelen Bakara suresi 256-259. ayetler nur kelamı dillerden, ellerden çıkıp sevda ve hitabının nakşı, pırıltısı olarak yansımaktadır.
Kubbesi, direkleri, kürsi ve müezzin mahveline baka baka çıkıyoruz kapıdan. Son cemaat yeri de yine camlar üzerine "Huvalla hullezi" sonuna kadar yazılı. Kapının yanında caminin inşa tarihini okuyoruz. "Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa Camii. H. 988 M. 1580 ve ondan sonraki yazı: Mimar Sinan... Daha kapının eşiğinde eserini hissettiren derin ve mükemmel şahşiyet. Camiden çıkıyoruz yavaş yavaş. Gözümüz ve gönlümüz doyamadan mecburi adımlarımıza doğru gidiyoruz. Kapıdan çıkınca camiye dönüp kapı üzerindeki Osmanlıca alt alta iki satır yazıyı okumaya çalıştım. Ne kadar uğraştımsa da tam çözemedim. Sanki Kaptan-ı Derya bana kaşlarını çatmış " buraya kadar iyiydin" der gibiydi. Boynu bükük olarak yola revan oldum. Tam karşımda "Osmanlı Çeşmesi" Aman Allahım!... Bir mini maket gibi mermeri kağıt gibi işleyip dört tarafına pınar akıtmış...
Tarihi çeşmenin etrafı yağmur sularından göl olmuş . Lütfen ilgili belediye, park ve bahçeler müdürlüğü bunu çözsünler. İşlem sonucunu gazetemize fakslasınlar, biz de bu köşeden teşekkür edelim.
Ha bir de direkte asılı bir levha vardı: Vakıflar Haftası".
Vakıf anlayışımızı anlatmaya gerek var mı?
Bildiğimizi bilen, anlayan ve hiçbir şahsi menfaat takıntısına kapılmayanlar milletine, vatanına aşık kimseler "devlet adamlığı" liyakatını hakkıyla temsil eder ve de başarılı olurlar.
Deniz ürünleri işletmeleri sayesinde milyonlarca insanımız rahatlıkla geçimini sağlayabilir, yaşayabilir. Dünyaya dahi yetecek imkanlarımızı, teçrübemizi, kazancımızı bu yolla aktarabiliriz.
Dünya çapında biyologlarımız yetişebilir, en büyük üniversiteler ülkemizde olabilir, deniz taşımacılığında önder, yapım, bakım, donanım, olarak en büyük pazar olabiliriz... Tabii kendi insanımızı tartaklamaktan vakit bulabilirsek, hır gürden, dedikodudan, paça kapmacadan, fırsat bulabilirsek.
Deniz ürünleri konusunda artı ve eksilerimizi sayıp kafa şişirmek istemem. Daha kendi insanımıza bile damak tadıyla bolca balık yedirebiliyor muyuz Allah aşkına!...
Karaköy'den Tophane'ye doğru yürümeye başladım. Hemen karşımda tarihi bir bina gördüm. Merak edip ilerlerdim. Yanına geldiğimde duvarları yosunlaşmış, rutubetlenmiş, kapısı kapalı kalmışlığın yüküyle küskün, bakımsız bina. Köşesinde Ali Paşa Medresesi. Hemen yanında camii de var. Gelmişken vakit namazını burada kılayım, hem de camiyi tanıyayım dedim. Güneye bakan bahçe kapısından içeri girer girmez bu caminin mimarisi hemen sizi büyülüyor. Burada çok daha harika şekiller görüp hayran kalacağınızı hissediyorsunuz. Bu esnada şadırvanda abdest alan yaşlı adama ilişti gözlerim. Abdesti bitince yanına yaklaştım. Sevgi ve saygıyla sesimi alçaltıp:
-Bu cami hakkında bilgi alabilir miyim? dedim.
-İmam ve müezzin şu anda yok dedi. Kalın paltosunu giydikten sonra başını kaldırıp caminin kapısını göstererek:
"Burası Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa Camii'dir" deyince (içimden) demek bu camiyi yaptıran bir deniz kumandanıymış. Yaşlı dedemiz şöyle devam etti:
"İşte bu caminin temelleri atılırken bir işçi taşı, elinde ustanın yanına kadar getirir. Tekrar geri götürürmüş. Usta beşinci seferden sonra işçinin kolundan tutup "Bir şey mi var? Elinde taşı kaç seferdir getirip götürüyorsun". Genç kızara bozara: "Ustam bu gece şeytana aldanmışım. Sabah kalktığımda gusül abdesti almam gerektiği halde yıkanamadım. Bu durumda da taşı bu kudsi mabede koyamadım. Sıkıntım bundan". Usta derinden sarsılmış. Bu olay Kaptan-ı Derya tarafından duyulunca caminin inşaatını durdurup hemen yanına hamam ve tuvaletleri inşa ettirmiş". Yaşlı adam büyük bir coşkuyla bunu nakletti ve gitti.
Camiden içeri girdiğimde evet her köşesinde mükemmel sanat eserini görürsünüz. Sol kısımda 13 adet pencerenin üzerinde sırma kalem gibi çiniler üzerine işlenmiş Kur'an ayetlerini okuyalım. Birinci pencereden Besmele-i Şerif ile başlıyor son pencerede Ayetel Kürsi'nin "Ve hüvel aliyyül azim"i ile bitiyor. Hemen mihraba yöneldim. Tam üzerinde daire şeklinin içine "Ya Hennan, Ya Mennan" Esma-i Celilesi sır dolu gönülle, hat sanatının şaheserliğiyle yazılmış, gözleriniz, gönülleriniz döne döne okuyorsunuz. Mihrabın sağ ve sol iki pencereleri üzerinde Besmele-i Şerif ile birlikte Fatiha suresi yazılmış. Caminin mihrabı ve minare ucunun dayandığı oturduğu o süslemeyi gidip görün bence.
Ha unutmadan söyleyeyim. Mihrabın üst camında renkli süslemenin ortasına yerleştirilen yazının sağında "Accilû bis salati kablel mevti" (ölüm gelmeden namaz kılmakta acele edin), sol tarafında "Accilu bittevbeti kablel mevti" (ölüm gelmeden tevbede acele ediniz" yazıları sülüs hattı ile yazılmış. O ne muhabbetli iman ve infak aşkı ki yıllar geçse de tesiri gönüllere akıyor.
Caminin girişte sol camları üzerinde ise sağ kısımdan devamla "Ayetel kürsi"den sonra gelen Bakara suresi 256-259. ayetler nur kelamı dillerden, ellerden çıkıp sevda ve hitabının nakşı, pırıltısı olarak yansımaktadır.
Kubbesi, direkleri, kürsi ve müezzin mahveline baka baka çıkıyoruz kapıdan. Son cemaat yeri de yine camlar üzerine "Huvalla hullezi" sonuna kadar yazılı. Kapının yanında caminin inşa tarihini okuyoruz. "Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa Camii. H. 988 M. 1580 ve ondan sonraki yazı: Mimar Sinan... Daha kapının eşiğinde eserini hissettiren derin ve mükemmel şahşiyet. Camiden çıkıyoruz yavaş yavaş. Gözümüz ve gönlümüz doyamadan mecburi adımlarımıza doğru gidiyoruz. Kapıdan çıkınca camiye dönüp kapı üzerindeki Osmanlıca alt alta iki satır yazıyı okumaya çalıştım. Ne kadar uğraştımsa da tam çözemedim. Sanki Kaptan-ı Derya bana kaşlarını çatmış " buraya kadar iyiydin" der gibiydi. Boynu bükük olarak yola revan oldum. Tam karşımda "Osmanlı Çeşmesi" Aman Allahım!... Bir mini maket gibi mermeri kağıt gibi işleyip dört tarafına pınar akıtmış...
Tarihi çeşmenin etrafı yağmur sularından göl olmuş . Lütfen ilgili belediye, park ve bahçeler müdürlüğü bunu çözsünler. İşlem sonucunu gazetemize fakslasınlar, biz de bu köşeden teşekkür edelim.
Ha bir de direkte asılı bir levha vardı: Vakıflar Haftası".
Vakıf anlayışımızı anlatmaya gerek var mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021