Japonya yargısına yaylım ateş
Yılbaşından iki gün önce filmleri aratmayacak bir planla yolsuzluktan yargılandığı Japonya'dan iz bırakmadan kaçıp İstanbul üzerinden Beyrut'a giden eski Nissan CEO'su Carlos Ghosn, Japon yargı sistemini küçük düşürdüğü için ülkede infial yaratırken, uzun zamandır bu sistemi eleştiren ve yargı reformu isteyen Japonlar duruma farklı gözle bakıyor





Japonya'dan iz bırakmadan kaçıp İstanbul üzerinden Beyrut'a giden eski Nissan CEO'su Carlos Ghosn'un Japon avukatlarından Takaşi Takano, kişisel blogunda yayınladığı yazıda kendilerine haber vermeden kaçan müvekkili için "İhanete uğradım ama bana ihanet eden Carlos değil" diyerek, Japon adalet sistemini ağır şekilde eleştirdi. Takano, "Maalesef bu ülkede suçlananların adil bir yargılama beklememeleri lazım.
Yargıçlar bağımsız değil, bürokrasinin bir parçası. Ama pek çok Japon bundan haberdar değil" diye yazdı. Bir ceza avukatının kişisel görüşü de olsa Japonya'da adaletin olmadığını ima eden bu derece açık yürekli sözler, Ghosn'un şok eden firarından sonra davayı yabancı basından takip etmeye çalışan Japon halkı için uluslararası arenada bir başka yüz kızartıcı detay olarak göze çarpıyor. Ghosn'un kaçtığının anlaşıldığı günün sabahı devlet televizyonu NHK'in sokakta röportaj yaptığı Japonların çoğu, Ghosn'un masum olup olmadığı sorusunu, "Masum olsa kaçmazdı" şeklinde cevaplıyor.
Ayrıca Carlos Ghosn gibi zengin ve güçlü birinin parasını ve bağlantılarını kullanıp adaletten kaçıyor görüntüsü vermesi rahatsız edici bulunuyor. Ancak avukatının sözleri, savcılığın davayı açış ve takip ediş süresince yaptığı usul ihlalleri, Ghosn'un tutulduğu hapishanedeki kötü şartlar ve ağır kefalet koşulları, Japonya'da halk tarafından bile bilinmeyen rehine adaleti denen bir sistemin varlığını gözler önüne seriyor.
Takano bir ara Ghosn'a, "20 yıldır bir Japon devini yönetiyorsun ama sen de tutuklanana dek Japon adaletinin gerçeklerinden habersizdin" dediğinden bahsediyor.
Japonya'da adalet mekanizması yavaş
Batı'daki suçsuzluk ilkesi Japonya'da da resmen kabul edilse de uygulamada bu ilkenin işlemediği görülüyor. Japon kanunlarına göre suçlanan kişi terörist, hırsız, politikacı veya Ghosn gibi karizmatik bir yönetici, kim olursa olsun tutuklandıktan sonra 23 gün boyunca küçücük bir hücrede gözaltında tutuluyor.
Bu süre zarfında suçlanan kişi, hakkındaki suçun ne olduğunu bile tam olarak anlayamadan yanında avukatı da olmadan gece-gündüz sorgulanıyor. Japon sisteminin savunucuları, savcıların sadece suçtan emin oldukları durumlarda dava açtıklarını söylüyor ve buna kanıt olarak da her üç davadan sadece birinin mahkemeye taşındığını gösteriyor.
Ancak gözaltından sonra kefaletle serbest bırakılma durumunda bile mahkemenin Japon savcılara, getirdikleri suçlamayı biraz değiştirerek ikinci ve yeni bir suçlamayla şüpheliyi tekrar gözaltına alma izni veriyor olması, kafalarda sistemin ne derece adil olduğu ile ilgili soru işaretleri yaratıyor. Mahkeme de çoğu davada savcının tavsiyelerine uyuyor.
Süre yeniden başlıyor
Bu şekilde her defasında kronometre sıfırlanıyor ve tekrar yeni bir 23 günlük sorgulama başlıyor. Savcılığın şüpheliyi adeta rehin alarak yıldırmaya ve direncini kırarak suçu itiraf etmesini sağlamaya yönelik bu taktiğine 'rehine adaleti' deniyor. Çoğu rehine, ümitsizliğe kapılıp eğer itiraf etmezlerse ilelebet sorgulanacakları ve daha da ağır suçlamalarla karşılaşacaklarını bildiklerinden itiraf etme yolunu seçmek zorunda kalıyor.
Bu da Japon savcıların suçladıkları kişilerin, yüzde 99.99 gibi dünyada görülmemiş bir oranda hüküm giymesine neden oluyor. Suçlu hükmünün yaklaşık yüzde 89 gibi ezici bir çoğunluğu suçlanan kişinin itirafına dayanıyor. Ancak bu itiraflar kimilerine göre insan hakkı ihlallerine varan koşullarda zorla elde edilen ve dolayısıyla 'güvenilir olmayan' itiraflar şeklinde tanımlanıyor. Avukat Takano, acı bir gülümsemeyle "Herkes Japonya'nın uygar bir ülke olduğunu zannediyor" diye yazdı.
Carlos Ghosn da 2018 Kasım'da bir bahaneyle çağrıldığı Tokyo'da havaalanında özel jetinin içinde tutuklandıktan sonra kendisine resmi olarak suçlamalar yöneltilene dek toplam 53 günü Tokyo Gözaltı Merkezi'nde bir hücrede geçirmek zorunda kalmıştı.