İyi bir ekonomist olmadan önce iyi bir insan olmak

İşte bütün mesele bu! Sadece ekonomistler için mi? Tabii ki hayır. İyi bir hizmetçi, iyi bir jeolog, iyi bir doktor, hakim, vali, akademisyen, vekil, bakan, cumhurbaşkanı, memur, işçi, çöpçü, simitçi, öğretmen, anne, baba hülasa hayatın temeli iyi bir insan olmaktır

İyi de, iyi insan ne demektir? İyi insan, nasıl olunur? 

Bu sorulara herkesin bir cevabı, tanımı vardır. Ama ortak paydalar aynıdır. Nedir onlar?

Başta ahlak. Başka? Adalet var, hoşgörü var, empati var, merhamet var, cömertlik var, aleyhine bile olsa dürüstlükten taviz vermemek var,  sevgi var, saygı var, tevazu var, affedicilik var…

Kendisi için istediğini, kardeşi için istemek var. Kendisi için istemediğini, kardeşi için de istememek var. Komşusu açken tok yatmamak var.

Her daim mazlumun, yetimin, fakirin yanında olmak var. Karşısındaki, kim olursa olsun devletin, milletin, fakirin, yetimin, mazlumun hakkını savunmak var.

Karşıdakinin makamı, gücü ne olursa olsun, haksızsa, 'haksızsın' diyebilmek var. Zulmediyorsa 'zalimsin' diyebilmek var.

Zulmedene karşı, kendi hakkını, devletin ve milletin hakkını arayabilme, isteyebilme cesareti var.

Maddeleri çoğaltabiliriz ama anlaşıldı sanırım. Bu soyut kavramları şahsında somutlaştıran bir kişiye, 'iyi insan', inancımızda ise 'mümin' denilir.  

Böyle bir insan çöpçü de olsa, cumhurbaşkanı da olsa, ekonomistte olsa, sanatçı da olsa vs. işini her daim layıkıyla yapar.

İşini layıkıyla yapan insanlar ise herkes tarafından sevilmese bile herkes tarafından saygı duyulur. 

Bugün hem dünya genelinde hem de ülkemizde 'iyi insan', 'sevgi' ve 'saygı' sorunu var. 

Bu sorunun sebebi de yine bizleriz. Bizler, kendimizi tanımıyoruz. Varlık sebebimizi unuttuk. Her şeyi maddeye odakladık.   

İşte bundan dolayı güçlünün, zayıfı ezdiği bir toplum haline geldik. Böyle bir toplumda da adalet, ahlak, hak, hukuk, emek, alın teri, sevgi, saygı, hoşgörü gibi iyi insan olma vasıfları sadece satır aralarında kalır. Kaldığını da görüyorsunuz, yaşıyorsunuz zaten.

Bilal Erdoğan

Geçtiğimiz hafta Sayın Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın açıklamaları gündem oldu.

Bilal Erdoğan 'bir ekonomist olarak konuşuyorum' şeklinde başladığı cümleyi EYT'yi 'büyük bir felaket olarak tanımlayarak bitirdi ve muhalefetin dayatmasıyla bu büyük felaketin yaşandığını iddia etti.

EYT değil ama bu bakış açısı gerçekten çok büyük bir felaket! Hem de 3 açıdan.

1- Ağustos 2024 itibarıyla fakirlik sınırının 67 bin TL'yi, açlık sınırının ise 19 bin TL'yi geçtiği, asgari ücretin 17 bin TL olduğu, emekli maaşlarını 12 bin 500 TL olduğu ülkemizde EYT'yi 'büyük bir felaket' olarak tanımlamak, yukarıda özelliklerini sıraladığımı iyi insan profiline 180 derece aykırıdır.

2- EYT bir dayatma ise bu dayatmayı yapan muhalefet değil Devlet Bahçeli'dir.

Seçimlere 6 kala partisinin gurup toplantısında konuşan ve hem Cumhurbaşkanı hem de 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nin yapılacağını anımsatan Bahçeli, şöyle devam etti:

"Seçim takviminin işlemeye başlamasına kadar TBMM'de, milletimizin beklenti ve taleplerini de birer birer yasalaştırarak hayata geçireceğiz. Bunlardan birisi hiç şüphesiz emeklilikte yaşa takılan kardeşlerimizin mağduriyetleridir. 

Ümit ediyorum ki bu yıl bitmeden bu yara kapanacak, bu adaletsizlik köklü bir çözümle buluşturulacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir vaadinin altında kalmamıştır. Cumhur İttifakı hiçbir sözünü unutulmuşluğun karanlık mahzenine terk etmemiştir."

Demek ki, Bilal Erdoğan hedef saptırarak yine yukarıda özelliklerini sıraladığımı iyi insan profiline 180 derece aykırı hareket etti.

3- Erdoğan ve ittifakı, EYT'yi çıkardığı için yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Yani o koltukta oturmaya devam ediyorsa bu 6'lı masa yanında, EYT'liler sayesindedir. 

Bilal Erdoğan'ın bu bakış açısı vefa duygusunun tam tersi bir açıdır.

Herkes ekonomist olursa!

Sayın Erdoğan, 'ben aynı zamanda iyi bire ekonomistim' dedi. 

Damadı Berat Albayrak, 'iyi bir ekonomist olarak yıllarca Maliye Bakanlığı yaptı.

Şimdi Bilal Erdoğan'da 'söze ekonomist olarak başlıyorum' dedi.

Muhalif medya bu sözlere, 'o zaman bu devlet ve milletin hali ne' ana başlığıyla tepki veriyor.

Bana göre ise haklılar. Bir zamanlar bizler gibi yer sofrasında yemek yiyen, simit, sucuk satan bir aile şimdi Saraylarda yaşıyor, gemi filoları kuruyor, uluslararası ticaret yapıyorlarsa bu onların iyi bir ekonomist olduğunu gösteriyor. 

Ama devlet, millet, diyorsanız yukarıda uzun uzun önce iyi insan' profilini yazdım. Vermeyecektiniz yetkiyi!

 Hayatını milletine, devlet ve millet birliğine adamış bizlerin, her sahada ortaya koyduğu çözümlerin seçim sandığında itibar görmemesi samimiyetle ifade etmeliyim ki, bizleri görüşlerimizi açıklamaktan soğutmuştur.

2016 yılındaki serzeniş

"Her öngörüsü çıkan bendeniz, "Hiçbir karşılık beklemeden, iktidara dahi çağrıda bulunarak ülkenin kurtuluşuna giden çözümleri anlatayım, beraber hallederiz, ben bu işi çok iyi biliyorum" dememe rağmen gerek iktidardan, gerek siyasilerden, gerek akademik çevreden ve gerekse milletimizden bir geri dönüş görmedim.

Oysa terörün, sosyal çöküntünün, ahlaki yozlaşmanın ana nedeni ekonomik darboğazdır.

Bendeniz bugün uluslararası internet sitelerinde adı kapitalizm ve sosyalizmle beraber üçüncü büyük tez olarak yazılan Milli Ekonomi Modeli'nin sahibiyim.

Enteresandır, Rusya ekonomisini ayağa kaldıran ve Rusların bunu gizlemediği büyük cevher, Türkiye'de gizleniyor.

Biz de bugün Türk milletinden Milli Ekonomi Modeli'ne inanmasını, "ABD'siz olmaz" fikrini bırakmasını, yeniden ayağa kalkacak cesareti gösterebilmesini bekliyoruz' diyordu Merhum Prof. Dr. Haydar Baş. 

Haklı çıktı mı? Çıktı. 

'Türkiye'de ekonominin son 3 yıldır değil, 23 yıldır bozuk olduğunu' dile getiren BTP Lideri Hüseyin Baş ise babasına ait ekonomi modeli ile bütün sorunların üstesinde geleceklerini ifade ediyor.

Tercih yine milletin.