Önceki makalemde Anayasa ve Demokrasiye, temelde ise insan hakları ile bağdaşmayan kanunlardan bahsetmiş ve bunun devamının olacağını söylemiştim. İlk olarak seçim barajının saçmalığı ve seçme hakkını ortadan kaldırdığını, yani seçmek istemediğimiz parti ve vekillerin elinde oyuncak hale geldiğimizi anlatmıştım. Herhalde okuyanlar hatırlar. En son İNANMA başlığı ile de uzun, uzun, partilere yapılan devlet yardımının da baraj gibi sıfırlanmasının gereğini yazmıştım. Şimdi ise bir kanunsuzluk kapıda beklemekte ve devletin başınaistenmeyen birilerinin, kötünün iyisi olarak, atanmasına çalışılmaktadır. Bahsi geçen Cumhurbaşkanlığı makamıdır ki, önemi son derecede stratejiktir. Halkın seçimine sunulması sonucu, adayların sayısının sınırlandırılmasının mümkün olmaması gerekmektedir. Yaşı ve tahsili uygun olan her Türk vatandaşının aday olması ve seçilme hakkının oluşması, anayasal ve demokratiktir. Parlamento içinden olması veya parlamenter desteği sağlaması gibi şartlar kesinlikle anayasaya, insan haklarına ve de demokrasiye aykırıdır. Bu durumda vatandaşlarımızın hepsi seçilmeye adaydır. Aksi, asla düşünülmemelidir. Liste bin veya on bin gibi bir sayı ile sınırlanamaz. Seçime giren, en çok rey alan, cumhurbaşkanıdır. HODRİ meydan. Hiç kimse beğenmediğini devletin başında görmek istemez. Ancak çoğunluğun istediği durumlar hariçtir. Çünkü demokrasi varsa, kuralda budur. Yazdıklarımın arkasındayım. Kamuoyuna, üç yanlışı şimdilik sunuyorum. Daha yazacaklarım elbet olacak, ancak seçimler için en acillerini, siz sevgili milletime saygılarımla arz ediyorum ve diyorum ki:Sadece bunların sağlanması karşılığı, satılmış medyayı satın alan partilerin satın alma güçleri olan milyar TL'ye dayanmış devlet yardımları, reklam destekleri ki, hakikatleri gizleme ve halkıkandırma faaliyetleri; planları ve projeleri olan, dünyayı kendine hayran bırakan, Rusya gibi devletin ekonomilerinde açıkça kanun olan Prof. Dr. Haydar Baş ve ekibinin meclise rahatça girmesini, isterse cumhurbaşkanı olmasını, desteksiz kalan yalancı medyanın hakiki değerine kavuşmasını, basın hürriyetine kavuşacak olan çalışanların doğru haberleri verebilme bağımsızlıklarını kazanmasını sağlayacaktır.Barajın sıfırlanması BTP'nin mecliste sınırsız etkisini göstereceği bir çağa adım atılması demektir. Halkın artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu kesin görmesi ve geleceğine sahip çıkması demektir. En acısı da 12 yıldır neleri kaybettiğini, nasıl aldatıldığını görmesi olacaktır ki, bu da, pek çok musibetin ancak bir hayra gelen karşılığı olacaktır. Eskiler, "bir musibet bin nasihate bedeldir" dediler. Şu ana kadar ise elde "Bin musibet bu millete kaderdir" düsturu oluşmuştur. Elbette bunun temelinde yanlış bir ata sözünün kabulü yatmaktadır. Devlet malı deniz, yemeyen domuz. Şimdi bunu değiştiriyorum. "DEVLET MALI DENİZ YİYEN DOMUZ."Lütfen artık bir olunuz.Bellidir takip edeceğiniz yolunuz.BTP ile tam bağımsız, büyük, lider bir ülke olunuz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ata Selçuk / diğer yazıları
- Yanlıştan, yanlışla kurtuluş olmaz / 12.09.2021
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017